ALMANYA'DA BİR ŞEHİT SADRAZAM (TALAT PAŞA) - akademitarih

EN YENİ MAKALELER

Post Top Ad

Your Ad Spot

25 Temmuz 2020 Cumartesi

ALMANYA'DA BİR ŞEHİT SADRAZAM (TALAT PAŞA)




HAVVANUR ÖZDEMİR 
DUYGU KARAKAŞ

Kırkkale Üniversitesi Tarih Bölümü 
4.Sınıf Öğrencileri






ALMANYA'DA BİR ŞEHİT SADRAZAM
 (TALAT PAŞA) DOĞUM 1874 – ÖLÜM 1921


Türk tarihinin en çok tartışılan isimleri hiç kuşku yok ki İttihat ve Terakki Partisi ve onun yöneticileridir. Özellikle Osmanlı Devleti’nin son dönemlerine damga vurmuş bu isimler kimilerine göre kahraman kimilerine göre vatan haini biz tarihçilere göre ise tarihi şahsiyettir. İşte bu isimlerden bir tanesi de partinin kurucularından hatta fikir babalarından biri olan Talat Paşa’dır. Bugün bile 1914 yılında aldığı kararlar tartışılan Talat Paşa’yı isterseniz yakından tanıyalım. Akademi Tarih olarak Talat Paşayı inceledik.
Asıl adı Mehmet Talat olan Osmanlı Devleti’nin kudretli sadrazamının, babası Kırcaali sa
vcısı Ahmet Vasıf Efendi’dir. İlköğrenimini Kırklareli’nin Vize ilçesinde yaptı. Edirne Askeri Rüştiyesi (ortaokul)’nu tamamladıktan sonra Edirne Posta ve Telgraf İdaresinde kâtiplik, Alyans İsrail Okulu’nda Türkçe öğretmenliği görevlerini yürüttü. Bu sıralarda siyasetle uğraşmaya başladı. II. Abdülhamit yönetimine karşı yürütülen gizli Jöntürk hareketine katıldı, bu faaliyet içinde yer alması nedeniyle tutuklandı (1895), daha sonra Selanik’e sürgüne gönderildi (1898). Burada bir yandan Posta İdaresi’nde çalışırken, bir yandan da Selanik Hukuk Mektebi’ne devam etti, ancak yükseköğrenimini bitiremedi.
Talat Bey, 1906’da, adı sonradan İttihat ve Terakki Cemiyeti olan Osmanlı Hürriyet Cemiyeti’nin kurucuları arasında yer aldı. Selanik’te mason locasına girdi ve onların etkisini İttihat ve Terakki örgütlenmesi için kullandı. İttihat ve Terakki kışkırtıcılığını geniş alanlara yaydı. İki kez İstanbul’a gelerek İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin burada da şubesini kurdu ve örgütlenmesini sağladı. Ancak bu gizli çalışmalarının saray tarafından öğrenilmesi üzerine görevine son verildi, ayrıca Anadolu’ya sürgün edilme cezasına çarptırıldı. Hüseyin Hilmi Paşa’nın araya girmesiyle bağışlandı. Özel bir okulda müdürlük yaparken İttihat ve Terakki Fırkası’nın İstanbul’da örgütlenme çalışmalarını sürdürdü.
Talat Paşa, İkinci Meşrutiyet (1908)’in ilanında sonra, İttihat ve Terakki Partisi’nden Edirne milletvekili olarak Osmanlı Meclis-i Mebusanı’na (Millet Meclisi) girdi ve başkan vekilliğine getirildi. Maşrık-ı Azami Osmanî adıyla oluşturulan Türkiye Büyük Mason Locası’nın ilk üstadı azamı (büyük üstat) seçildi (1909-10) ve II. Abdülhamid’in tahttan indirilmesine ilişkin kararın alınmasında etkili oldu. İkinci Hüseyin Hilmi Paşa Hükümet’inde Dâhiliye Nazırı (İç İşleri Bakanlığı) (1909-11), Sait Paşa Hükümeti’nde Posta ve Telgraf Nazırı (1912), Dâhiliye Nazırı vekili olarak görev yaptı.
Birinci Balkan Savaşı’ndaki yenilgi sonucu Bulgaristan’ın eline geçen Edirne’den vazgeçeceği iddiasıyla İttihad ve Terakki’nin Kâmil Paşa Hükümeti’ne karşı düzenlediği meşhur Babıâli Baskını (23 Ocak 1913)’nın planlayıcıları arasında yer aldı. İkinci Balkan Savaşı sırasında Balkan devletlerinin birbirlerine düşmeleri üzerine ordunun harekete geçirilmesinde etkili oldu. Edirne’nin Bulgarlardan geri alınmasından sonra da 29 Eylül 1913 tarihinde İstanbul’da yapılan barış görüşmelerine Türkiye baş delegesi göreviyle katıldı. Said Halim Paşa’nın sadrazam olmasından (12 Haziran 1913) başlayarak, Harbiye Nazırı Enver ve Bahriye Nazırı Cemal paşalarla birlikte 1918 yılının sonlarına kadar ülkenin iç ve dış politikasını yönlendiren üç kişiden biri oldu. Karşıtlarının önleme çabalarına karşın, Said Halım Paşa Hükümeti’nde Dâhiliye Nazırlığına getirilen Talat Paşa, 2 Ağustos 1914 tarihli Türk-Alman İttifak Antlaşması’nın imzalanmasında ve bunun sonucu olarak Türkiye’nin Birinci Dünya Savaşı’na girmesinde de birinci derecede rol oynadığı söylenebilir. Savaş sırasında Ermenilerin savaş bölgesinden güneye göç ettirilmeleri kararının alınmasında etkili oldu ve Dâhiliye Nazırı olarak göç işlemlerini yürüttü.
 
Talat Paşa, siyasi rakibi Said Halim Paşa’nın sadrazamlıktan (başbakanlık) ayrılması üzerine padişah Mehmet Reşat taralından vezirlik rütbesiyle sadrazamlık görevine (4 Şubat 1917) getirildi. Rusya’daki 1917 Ekim Devrimi’nden sonra savaştan çekilen Rusya’y­la Brest-Litovsk’ta yapılan barış görüşmelerine Osmanlı devleti adına katılan Talat Paşa, VI. Mehmet (Vahdettin) tahta çıktığında da (4 Temmuz 1918) sadrazamlık görevini sürdürdü. Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’ndan yenik çıktığı anlaşılınca, anlaşmanın imzalanmasını kolaylaştırmak için, 8 Ekim 1918’de Sadrazamlıktan istifa etti. Mondros Mütarekesi’nin (30 Ekim 1918) ardından 1 Kasım’da açılan İttihat ve Terakki Genel Kongresi’nde siyasetten çekildiğini açıkladı. Ertesi gün de bir Alman denizaltısıyla Türkiye’den ayrıldı. Rusya’ya, kısa bir süre sonra da oradan Almanya’ya giderek Berlin’e yerleşti.

Talat Paşa, yurtdışındayken Sovyetler Birliği’nde faaliyet gösteren Enver Paşa ve Afganistan’ın hizmetine giren Cemal Paşa ile ilişkilerini sürdürdü. Anadolu’da ulusal kurtuluş hareketini örgütleyen Mustafa Kemal Paşa ile mektuplaştı ama dostluğunu kazanamadı. Enver Paşa’nın tersine, Sovyetler Birliği ile işbirliği konusunda daha çekingen; Anadolu’daki harekete el konulması konusunda ise acele edilmemesinden yanaydı. 15 Mart 1921 tarihinde, Berlin’de oturduğu apartmanın yakınlarında Sogomon Tayleryan adlı bir Ermeni komitacı tarafından tabancayla vurularak şehit edildi. Talat Paşa’nın cenazesi, önce Berlin’deki Müslüman mezarlığında, 25 Şubat 1943’te İstanbul’a getirilerek Hürriyet-i Ebediye tepesinde toprağa verildi.
Talat Paşa, Almanya’ya kaçmadan 1. Dünya Savaşında yapılan tüm hataların sorumluluğunu üzerine aldığına dair Sadrazam İzzet Paşa’ya bıraktığı mektupta şunları söylüyordu; “Mesuliyet kabul ediyorum, millete karşı hesap vermek ve muhakeme edilerek verilecek cezayı çekmek isterim. Size söz veriyorum, müsait bir vaziyet hâsıl olunca geleceğim”




KAYNAKÇA

Alpay Kabacalı, Talat Paşa’nın Anıları (2000)

İstiklâl Harbimizde Enver Paşa ve İttihat Terakki Erkânı (1990)

TDV, İslam Tarihi


Niyazi Hüseyin Bahtiyar / Balkanlar’da Türk Ünlüleri (1999, s.243-246),










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sayın takipçilerimiz hakaret etmeden yorumlarınızı yapabilirsiniz.

Post Top Ad

Your Ad Spot