Puck dergisinin 1897 kapağında, altı devlet tarafından koruma altındaki Yunanistan, çocuk olarak tasvir ediliyor. |
UNUTURSAN HATIRLATIRLAR
Bugün Ege’de her fırsatta eskilerin değimi ile “Zağar[1]”
gibi Türk devletine efelenen Yunan tarihine gelin hep birlikte kısaca göz
atalım.
Yunan halkı batılı devletlerin özellikle Latin devletlerinin
hep şamar oğlanı olmuştur. Haçlı saldırıları sonrasında Katolik Avrupalılar
başta Doğu Roma (Bizans) halkını ezmiş, sömürmüş ve katliamlar yapmıştır.
Hepimizin malumu bu durum Bizans’ı canından bezdirmiş ve “Türk sarığını, Papa’nın külahına” tercih etmişlerdir. Peki,
Osmanlı ne yapmıştır? Beş asır boyunca Yunan’a, Rum’a askerlik yaptırmamış,
dinlerini ve dillerini özgürce yaşamalarına müsaade etmişlerdir. Türklerin
Mehmet’leri cephelerde kırılırken, Hiristolar zenginliklerine zenginlik katmışlardır.
Hatta deniz ticaretinin tamamını onlara vermiş ve gemi ticaretinde imtiyaz
tanımışlardır.
Ne zaman ki Osmanlı zayıf düşmüş 500 yıl önce Irzlarına ve
canlarına el uzatan batılı güçlerin yaptıkları unutulmuş, kendilerine yemeden
yediren, içmeden içiren Türklerin düşman olduğu olmayan akıllarına gelmiştir.
Batılı güçler Avrupa’nın atasının Yunan kültürü olduğunu üfürerek Yunan
ayaklanmasını başlatmıştır. Sonuçta Latinlerin yaptıkları da, Türklerin
yaptıkları da unutulmuş Avrupa’nın ortasında bir Gayr-i Meşru Yunanistan
oluşumu sağlanmıştır.
Osmanlı yönetimine karşı Yunan Bağımsızlık Savaşı, 1821'de
başlar ve neredeyse on yıl sürer. Başarı, büyük ölçüde yabancıların müdahalesi
sayesinde gelir. Kendi işlerini kendi beceremeyen Yunan’a yardım Fransa, Rusya
ve İngiltere’den gelir. Bu üç ülke Osmanlı donanmasını Navarin'de batırana
kadar Osmanlılar üstünlüğü tartışmasızdır. 1821'de Osmanlılar yeni Yunan
Cumhuriyeti'ne bağımsızlık vermeye zorlanır, ancak Türkiye batı, orta ve kuzey
anakarasının çoğunu elinde tutmaktadır. Bu dönem aynı zamanda tüm Yunan halkını
tek bir bayrak altında toplamayı amaçlayan "Megalo İdea"nın de
başlangıcı olarak kabul edilir. İşin en acı tarafı Osmanlı Türkleri tarafından “ticaret
yapsınlar” diye gemi verilen Yunanlıların bu gemileri silahlandırıp Türk
devletine karşı kullanmalarıdır. Bu dönemde Sadece Mora’da tam manasıyla Türk
soykırımı yapılır. 1821 yılında Mora’da yaşayan 50 bin Türk’ün 20 bini kadın,
yaşlı, çocuk demeden katledilir[2].
Avrupa’nın Gayr-i Meşru çocuğu Yunanlılar tüm bu
katliamlardan sonra bağımsız olacaklarını düşünürler ancak beklenen olmaz.
Batılı büyük güçler Yunan halkına “ Siz
kendinizi yönetecek kapasiteye sahip değilsiniz” diyerek Bağımsız(!)
Yunanistan’ın başına Bavyera prensi Otto'yu Kralı olarak atarlar. Yani Bağımsız
Yunan devletinin başına bir Alman atanır. 1863'te liberal subaylar ve
politikacılar tarafından devrilen Otto’nun yerine Danimarka doğumlu I. Yeoryos
Büyük Güçler tarafından getirilir ve yönetim biçimi anayasal meşrutiyet olarak
değiştirilir.
Yunan halkı Venizolos döneminde bir defa daha Büyük güçlerin
maşası olarak kullanılır. Boş bir hayal uğruna Anadolu’ya gönderile bizim eski
dost Hristo’lar, İngiliz çocuklarının yerine Anadolu’da ölürler. İngiliz soyluları
saraylarında Puro tüttürürken Yunan çocukları “akılsız başın cezasını ayaklar çeker” mantığı ile son sürat denize
doğru koşarlar. Tarihler 9 Eylül 1922’i gösterdiğinde Büyük Güçlerin maşası ve Gayr-i
Meşru çocuğu Yunanistan askerleri Ege’de kulaç atıp Atina’ya doğru yüzmektedir.
Bu olayların üstünden yıllar geçti. Türkiye Kore’ye asker
göndermek şartıyla Yunanlılarla birlikte NATO’ya 1952 yılında üye oldu. Yani
Mehmetlerin Kore’de Şehit olması karşılığında 1952 yılında Menderes hükümeti
tarafından NATO’ya üye olarak kabul ediliriz. 1974 tarihinde Yunanlılar NATO’nun
askeri kanadından Kıbrıs Barış harekâtını gerekçe göstererek ayrılırlar. Daha
sonra birçok defa askeri kanada dönmek için girişimlerde bulunurlar. O zamanın
hükümetleri Ecevit ve Demirel tarafından engellenirler. Hani şu eski Türkiye’nin
başbakanları olan Demirel ve Ecevit. Hani domates karşılığında Türkiye Demir
Çelik Fabrikalarının kurulmasını sağlayan Demirel ve Kıbrıs Barış harekâtını
yapan Ecevit. Yunan ne yaptıysa, ne ettiyse eski Türkiye’nin siyasileri
Yunanlıları NATO’nun askeri kanadına alınmaz. Ancak 1980 yılında Askeri Darbe
ile iktidara gelen “Ne tekim Evren”
darbeden sadece bir ay sonra 17 Ekim 1980 yılında Yunanistan’ın NATO’nun askeri
kanadına dönmesine müsaade eder ve bugün Ege’de yaşanan Yunan şımarıklığına
neden olur. Nedense bu bana Annan planı karşılığında Kıbrıs Rum tarafına verilen
imtiyazları ve Denktaş’ın kahrından ölmesine vesile olanları aklıma getirdi.
Şükürler olsun ki Türkiye eski Türkiye değil.
Çok uzattığımın farkındayım ancak başlığımızı
destekleyeceğini düşündüğüm son bir anekdot anlatıp işi kurtaracağım sanıyorum.
Bugün ataları gibi Büyük Güçlerin beslemesi ve zağarı olan Başbakan Kiryakos
Miçotakis hayatını Türkiye’ye borçludur. 1967 yılında Yunanistan’da “Albaylar
darbesi” olarak adlandırılan askeri darbe olur. Darbe sonrasında babası Konstandinos
Miçotakis tutuklanır ve istenmeyen adam olarak ilan edilir. 1968 yılında bizim
Kiryo daha altı aylıkken zamanın Dış İşleri Bakanı Rahmetli İhsan Sabri
Çağlayangil tarafından Yunanistan’dan kaçırılarak ailesi ile birlikte Türkiye’ye
getirilir. Türkiye’de ağırlanır ve daha sonra Fransa’ya giderler. Yani bugün
Türkiye’ye efelik eden Kiryo aynı ataları gibi ekmek yediği tasa pislemiştir.
Eee boşa dememiş büyükler. “İt’den kuzu
doğmaz” diye.
Son olarak bugün “Yunan yapmadı sizin yaptığınızı” diyen
babası Yunan ama anasının kim olduğunu bilmediğimiz Türk görünümlü Helenlere
bir çift lafta biz edelim.
“Unutursan hatırlatırlar”