“Yunanlar, Türk
topraklarına ayak basar basmaz Türk halkına karşı merhametsiz bir savaşa
girişmişler ve tabii bu arada Yakın-Doğu’ya özgü vahşet hareketlerini de ihmal
etmemişlerdi. Verimli Menderes vadisini işgal etmişler ve binlerce evsiz kalmış
Türk’ü el koydukları toprakların ötesine sürmüşlerdir.”
Arnold Toynbee (İngiliz
Tarihçi Yazar)
Büyük Zafer’in ve Malazgirt
Zaferi’nin yıl dönümünü kutladığımız şu günlerde sosyal medyada bilende
bilmeyende bir şeyler yazıyor çiziyor. Özellikle “fesli bir soytarının” yıllar
önce ekranlara çıkıp söylediği yalanları gerçek sanıp alıp yürüyenlere üzülerek
bakıyorum. Bizim gibi üçüncü dünya ülkelerinin kaderidir bu. Bilginler susar
cahiller konuşur. Biz Tarihçiler buna “Doğru Bilinen Yanlışlar (Galat-ı
Meşhur)” diyoruz.
Bu doğru bilinen yanlışlara en
popüler örnek son günlerde sosyal medyada dolaşan Ömer Seyfettin’in Milli
Mücadele döneminde yaşadığı bir hikâyeyi anlatması hadisesidir. Ömer Seyfettin’in
“PİÇ” isimli eserinde anlattığı olay Trablusgarp’ta geçmiştir. Milli Mücadele
ya da Cihan Harbi ile uzaktan yakından ilgisi yoktur. Seyfettin, Balkan
Savaşlarında esir düşmüş sonrada askerliği bırakmıştır. 1920 tarihin de de
vefat etmiş, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi öğrencileri tarafından kimsesiz sanılarak
kadavra olarak kullanılmıştır. Ömer Seyfettin, ne Birinci Dünya Savaşın da
savaşmıştır nede Milli Mücadeleyi görmüştür. Milli Mücadele kazanılmadan önce
vefat etmiştir. Yani sosyal medyada anlatıldığı gibi olayın Birinci Dünya Savaşı
ya da Milli Mücadele döneminde geçmesi mümkün değildir.
Şimdi gelelim esas meseleye.
Sadece Milli Mücadeleyi aşağılamak, Kurtuluş Savaşı kahramanlarını kötülemek
için yapılan iftira ve karamalar eleştiri ve düşünce özgürlüğünü aşmıştır.
Artık bu söylemler art niyetli ve alçakça bir hal almaya başlamıştır. “Yunan
kazansaydı” iftirasını atanlara ve bunu yayanlara Yunan, İngiliz ve Osmanlı
Arşivlerinden aldığımız belgelerin bir kaçını noktasına virgülüne dokunmadan
aşağıya yayınlıyorum.
“Yunanların İzmir’e ayak basmaları tam bir vahşet ve zorbalık
örneğidir. Sebepsiz yere Müslüman halkı tahkir etmişler, dövmüşler ve
öldürmüşlerdir.”[1]
Yunan Zulmüne bir başka örneği de
İngiliz Tarihçi –Yazar Arnold Toynbee’nin Seyyah Eşi Rosalind Toynbee vermektedir.
Rosalind Toynbee izlenimlerini bazen babasına mektup olarak göndermiş bazen de İngiltere’de
yayınlanan Manchester Guardian gazetesinde yayınlatmıştır.[2]
“Gemlik'te bir Yunan subayı, M. Gehri'ye katlettiği Türklerin
cesetlerini göstermiş, kendisine bunların öldürülme nedeni sorulduğunda da "öldürmenin daha iyi olacağını
düşündüm" şeklinde cevap vermiş. M. Gehri[3]
ayrıca yakılıp yıkılan köyleri bizzat görmüş ve bunların failleri olan Yunan
subayları ve çete liderleriyle karşılaşmıştı. Gehri, mutedil ve güngörmüş bir
insan olmasına rağmen, tüm Müslüman nüfusun sistemli ve şeytanca metotlarla
imhasına şahit olduğu için altüst olmuştu…”
Bayan Toynbee “Yalova bölgesinde M. Gehri'nin rakamlarına göre 6 hafta önce 17
Müslüman köyü varken şu anda 1,5 köy mevcuttur (Bu demek oluyor ki 15 Türk
Köyünün tamamında Türklere karşı soykırım uygulanmıştır)” Yalova bilgesinde
işgal başladığında Müslüman nüfus 7.000 iken Bayan Toynbee’nin ziyareti
sırasında Türk sayısı 1500’e kadar düştüğünü mektubunda vurguluyor. Bayan
Toynbee “Buna göre son 6 haftada sadece
bir bölgede 5.500 civarında Müslüman öldürülmüş demektir. Bu bölgede (Yalova)
şu ana kadar hiçbir askeri operasyon olmamıştır. Bu operasyon mahalli Rum
nüfusun bir kısmından oluşan ve Yunan ordusuyla işbirliği yapan profesyonel
eşkıyaların da katıldığı, silahlandırılmış Rum çetelerinin organizeli olarak,
silahsız Müslüman nüfusun toptan katledilmesi operasyonudur.”[4]
Hatta bu zulüm ve soykırımları
kendi hatıratlarına alıp yayınlayan çok sayıda Yunan askeri mevcuttur. Son
olarak Osmanlı Arşivlerinden bir iki telgraf örneği vermekte yarar
bulunmaktadır:
Soma Kasabası Belediye Başkanı
Osman Nuri Bey’in 20 Haziran 1919 (1335) tarihinde İstanbul’a ivedi bir şekilde
çektiği telgraf: “ Bugün Bergama Kazası
Yunan Askerleri tarafından işgal edildi. Menemen Kazasında Kaymakam Makamı dâhil
işgal edildi. Bu işgal sırasında zavallı Müslüman halka taciz ve tecavüzler
yapıldı. Adı geçen kazada yapılan zulüm nedeniyle 50 bine yakın genç, çocuk,
kadın, ihtiyar kazayı terk etmek zorunda kaldı. Bu zulmün durdurulması için
işgal devletlerinden yardım dilerim.”[5]
Nazilli Kaymakam Vekili Hüseyin Bey’in 1 Temmuz 1919 tarihli telgrafı: “Nazilli’nin işgali sırasında Müslüman ahalimin tahliyesi sırasında Yunan Kuvvetleri’nin icra ettiği vahşice muameleleri bu defada Aydın’da uygulanmıştır. Nazilli, Atça ve Sultanhisar kazalarında 200 Müslüman hiçbir neden yokken keyfi olarak vahşice şehit edilmiştir. Aydın tahliye edilirken Müslüman mahalleleri Yunan Kuvvetleri tarafından ateşe verilmiş binlerce Müslümanın katline neden olunmuştur. Osmanlı Devlet yöneticileri tutuklanmış hiçbirinden haber alınamamaktır.”[6]
Yukarda örneklerini verdiğim
belgeler Yunan zulmünün sadece bir kaçı. İnsanın okurken içini sızlatan çok
sayıda belge mevcut. Şimdi tüm bu gerçekler ortadayken hâlâ “Yunan Kazansaydı”
alçak iftirasına inanıyorsanız ya aptalsınız, ya cahil, ya da…
Zafer Bayramlarınız Kutlu Olsun.
[1] Ahmet
İzzet Paşa, Feryadım, II, Nehir Yay. İstanbul, 1993, s. 58
[2] Arnold
J. Toynbee, The Western Question in Greece and Turkey. Second edition. London:
Constable and Company Ltd., 1923.
[3] Maurice
Gehri, Cenevre Uluslararası Kızılhaç Teşkilatı temsilcisi olarak Yunanlıların
Batı Anadolu'da yaptıkları katliamları incelemek ve rapor hazırlamak üzere
bölgeye gönderilmişti. Anadolu'dan dönüşünde bu raporu yayınlanmıştır.
[4] Mustafa
Çufalı, “İstiklal Harbi Döneminde Batı Anadolu’da Yunan Zulmü, 1921. (Arnold
Toynbee'nin eşi Bayan Rosalind Toynbee'nin İzlenimleri), Atatürk Yolu Dergisi, Ankara
Üniversitesi Türk İnkilap Tarihi Enstitüsü, C 6, S 21, Ankara 1998, s 35.
[5] Cumhurbaşkanlığı
Osmanlı Arşivleri. DH. KMS 52-2/2
[6]
Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivleri. DH. KMS 52-2/83
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Sayın takipçilerimiz hakaret etmeden yorumlarınızı yapabilirsiniz.