CELALİ İSYANLARI SÜRECİNDE SUHTELERİN AHLAK DIŞI EYLEMLERİ - akademitarih

EN YENİ MAKALELER

Post Top Ad

Your Ad Spot

5 Temmuz 2020 Pazar

CELALİ İSYANLARI SÜRECİNDE SUHTELERİN AHLAK DIŞI EYLEMLERİ




CELALİ İSYANLARI SÜRECİNDE SUHTELERİN AHLAK DIŞI EYLEMLERİ


Erdem BAŞTUĞ

Kırıkkale Üniversitesi Tarih Bölümü 4. Sınıf Öğrencisi





17.Yüzyıl başlarında Osmanlı İmparatorluğu’nun en önemli içtimai meselesi hiç kuşkusuz ki “Celali İsyanları” adını verdiğimiz Memalik-i Mahrusa-i Osmaniyye’nin(Korunmuş Osmanlı Memleketleri) pek de güvenli olmadığı zamanları andırır. İsyanın gelişim sürecinde rol oynayan ana faktörlerden birisi “Suhte” adını verdiğimiz Medrese Talebeleri idi. Medreseler özellikle sadece Müslüman tebaaya açık olmakla müteakip binaenaleyh burayı bitirenler kadılık, Naiplik, Müderrislik, İmamlık gibi devlete hizmet edecek “ehl-i şer” kesimine mensup olacak kişiler yetiştirdiğinden Anadolu halkı tarafından cazip görülmekte ve Medreselere olan talep yoğun olmaktaydı. Bu durum beraberinde Medreselere yığılma olması ve bir süre sonra bu yığılmaların etkisi ile buraları bitiren “Suhtelerin” iş bulamaması işsiz kalması neticesinde patlak verecek bir dizi isyan anatomisinin habercisi idi.

Suhte Talebelerinin Cinsel Sapıklığa Varan Hadiseleri


Eğitimleri esnasında İmarethanelerde 3-5 arası kişiler halinde kapalı ortamlarda kalan adeta beşeriyet ile bağlantıları kopuk Suhtelerin ruhsal bunalımlarının da bozukluğu ile cinsel sapıklığa varan arzuları artmaktaydı. Bu duruma en güzel örneklerden birini Mustafa AKDAĞ’IN Türk Halkının Dirlik ve Düzenlik kavgası isimli eserinde açıklamaktadır



Halk ağzında ve yazı dilinde genel olarak “suhte” deyimiyle sözü edilen medrese öğrencilerinin genç çocuklarla düşüp kalkmaları, toplum ahlakını kemiren bir alışkanlık halinde sürüp gidiyordu. Yalnız bunlar değil, Levent dediğimiz köyden şehre gelmiş işsiz güçsüz dolaşan ve bekar odalarında her türlü ahlaksızlığı yapmaktan çekinmeyen ergen kitleler de cinsel sapıklığı huy edinmişlerdi. Kadın-erkek ilişkisini son derece kısıtlayan hatta fahişeliğe bile göz yummayıp, bu gibi kadınları oradan oraya süren o dönemin yobazlığı, asayişçilerinin “cerime-para cezası çıkarabilmek i.in bir erkekle bir kadını konuşurken de olsa yakalayabilme gayretleri, Suhte ve Leventlerin bu söylediğimiz doğaya aykırı alışkanlıklarını bütün bütün kamçılamış olduğu bir gerçektir. Bu sıralarda, birer meyhane gibi kullanılır olmuş bulunan bozahanelerin işleticileri bu gibi yerlere doluşan ergen müşterileri için “taze oğlanları” bulundurmakta ve yasaklamalarıda hiçe saymakta idiler[1]
Yine aynı eserinde Mustafa AKDAĞ bu durum karşısında şaşkınlığını gizleyemeyip şu yorumu yapmaktadır:

Bu tür ahlakdışı olaylar açıktan alıp yürüdüğü halde imam, müezzin, müderris ve benzerleri hacı hoca takımı nasıl olup da önleyici büyük tepkiler gösteremediler, anlamak güçtür. Hâlbuki aynı çevreler Kadın-erkek cinsel buluşumlar açığa dökülecek kerteyi bulduğunda hemen toplu halde mahkemeyi boylayıp kıyameti koparıyorlardı[2]
Yukarıda belirtilen duruma ilişkin birçok hadise ile bahsedilen eserde desteklenmektedir. Meraklısına eseri okumasını tavsiye ederim. Peki Devlet bu duruma ne yaptı? Nasıl önlem almayı tercih etti? Tüm bu olanlar karşısında “ ehl-örf” ilk başlarda sadece seyreyledi desek sanırım yanlış bir tabir kullanmış olmayız. Anadolu’da ki “Suhte” hareketlerine ilişkin tezimizi Celali İsyanları ile alakalı çalışmaları bulunan Sosyolog Karen BARKEY’in Eşkıyalar ve Devlet İsimli eserinde geçenler adeta teyit eder bir hüviyettedir.

“Öte yandan, suhtelere ciddi bir ilgi gösterilmişe benzemiyor. Kriz süresince, sıkıntılarının farkedildiğini ifade edecek ya da onları tatmin edecek pek bir şey yapılmadı. Devlet görevlileri, ancak suhteler İstanbul'a yaklaştığında, Bursa'yı, Balıkesir'i, daha doğrusu Batı Anadolu'nun tümünü suhte korkusu sardığında ve Afyonkarahisar'ın öğrencilerin merkezi haline geldiğinden korkulmaya başlandığında bir şeyler yapma zorunluluğunu hissettiler. Suhte meselesi, 1581-82 yıllarında ordunun dikkatinin İran'la savaşa çevrilmesiyle vahim bir hal aldı. Bu dönemde yeni adaletnameler, af ilanları çıkarıldı ve daha başka türden çözümler halka duyuruldu. Devlet medreseden çıkan herkes için doğru düzgün bir iş bulunamamasının olayların nedeni olduğunu nihayet kabul ettiğinde, yetkililer, tövbe edenlere bir toprak kiralayacakları ya da uygun bir iş verecekleri sözünü verdiler. Ancak eğitilmiş kimseler, eğitimleriyle örtüşen işler istiyor ve toprağa geri dönmeyi reddediyorlardı. 17. yüzyılın başların da suhteler, bir eşkıyalık dalgasının etkisi altına girdiler. Kırsal kesimde eşkıyalarla sekban ordularının yaygınlaşmasıyla ve mücadelelerin, savaşların daha da alevlenmesiyle birlikte suhtelere karşı takınılan tutumlar da değişti. İlk defa, bu öğrencilerle, tüm yönlerini, sembolik güçlerini ve çıkarlarını hesaba katarak pazarlık edip anlaşmak için ciddi bir çaba sergilendi. Bu çaba ile suhteleri taşradaki diğer mücadelelerin dışında bağımsız bir birim olarak yok etmek hedefleniyordu. Örneğin, l613'te İstanbul, Edirne ve Bursa dışındaki yerlerde suhtelerin kendileri ne özgü kıyafetlerini giymelerini yasaklayan bir ferman çıkarılmıştı. Bu, kimliğini aldığı eğitim ilc, dolayısıyla da kıyafetiyle tanımlayan bir gruba yapılmış doğrudan bir saldırıydı. Tarihçilerin çoğu, bu hamleleri, öğrencilerin sayısının iyice şiştiğine ve bunların merkezin yöneticilerini çatışmalara zorladığına dair raporların ardından yapıldığı inancında olsalar da ben buna katılmıyorum. Bence bu dönemde eşkıyalık artık o derece yaygınlaşmıştı ki bir grubtan faaliyetlerine ket vurmaya çalışmak akla uygun bir başlangıçtı. Suhtclcr görece önemsiz bir gruptu ve onları kolay hedefler kılan ayırt edici özelliklere (özellikle kıyafetlere) sahiptiler. Tarih kitapları suhtelerin 16l3'tcn sonra yok olmaya başladığını söyler. Tarihsel anlatılarda, suhtelerin, yavaş yavaş oluşan ve kırsal kesimin yağmalanması ve tahribi etrafında örgütlenen başka grupların içine karıştıkları üstü kapa­ lı şekilde belirtilir. Suhteler belki ayırt edici özelliklerini yitirdiler ama diğer potansiyel eşkıya, haydut ve paralı askerlerle ittifaka girdikleri ölçüde sayıları ve örgütsel güçleri arttı.[3]

Devlet eşkıya ile hani pazarlık yapmazdı? Yukarıda görüldüğü gibi bırakın “Suhteler” İle pazarlık yapmayı devletin ilk başta önemsiz gördüğü Önemsemediği bu isyanın büyümesi neticesinde zamanla Suhteler ile pazarlık dahi yaptığı görülüyor. Ancak devletin bu tutumunun işe yaradığını da söyleyebilmek mümkündür. Kuşku yok ki Eşkıya ile pazarlığa oturan Devlet-i Aliyye bürokrasisinin asıl gayesi “Suhteleri kendi sistemi içerisine entegre etmekti. Zamanla bu durumun netice verdiği söylemek mümkündür. Sonuç ne olursa olsun devletin sosyo-ekonomik durumları nedeniyle ve eğitim sistemindeki yozlaşma sebepleri ile patlak veren bu hadiselerin en çok mağdur olanı Anadolu insanı olmuştur. Suhteler Celali hareketinin sadece tipik bir örneği köylere baskın veren ve Şer’iye Sicillerinden gördüğümüz kadarıyla iğrenç pis cinsel fantezilerini faaliyete geçiren Suhtelerin sapıklığa varan hareketlerini hoş görmek kesinlikle mümkün değildir. Suhte hareketleri gerekli eğitim sağlanamadığı ve merkezi otoritenin bozulması neticesinde nelerin oluşabileceğine dair tipik bir örnektir. Suhteler ile mücadele etmek için III.Murad dönemi itibariyle sürecin son bulduğu I.Ahmed dönemine kadar olan süreçte halka “Adaletnameler” dağıtılmış görevini kötüye kullanan ehli-örf ve suhteler ile halkın mücadele etmesi doğrultusunda bildiriler bizatihi padişahlar tarafından dağıtılmıştır. Bu gibi olaylardan ders çıkarıp tarihimizde bir daha bu gibi elim hadiselerin yaşanmaması için eğitim sistemimize bilhassa önem vermek bağnazlık yerine aklın ilmin fennin ışığında bir toplum olmak dileğiyle…

KAYNAKÇA
- M.AKDAĞ Türk Halkının Dirlik ve düzenlik Kavgası
- Karen BARKEY EŞKİYALAR VE DEVLET
-Gelibolulu Mustafa ALİ Künhü’l Ahbar
-Cemal BARDAKÇI Anadolu İsyanları
-Editör Tufan GÜNDÜZ Osmanlı Tarihi El Kitabı
-Peçevi İbrahim Tarih-i Peçevi
-Halil İnalcık Devlet-i Aliyye Cilt 2
-Erhan AFYONCU Sorular İle Osmanlı Tarihi



[1] M.AKDAĞ Türk Halkının Dirlik ve düzenlik Kavgası S.149-150
[2] M.AKDAĞ Türk Halkının Dirlik ve düzenlik Kavgası S.150
[3] Karen BARKEY EŞKİYALAR VE DEVLET S.175-176

4 yorum:

Sayın takipçilerimiz hakaret etmeden yorumlarınızı yapabilirsiniz.

Post Top Ad

Your Ad Spot