1.Dünya Savaşı Türk Esirleri |
Akademi Tarih editörleri olarak bugün siz değerli
takipçilerimize belki de çoğumuzun bilmediği hatta haberinin dahi olmadığı yitik
çocuklarımızdan söz edeceğiz. Daha doğrusu Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi
Prof. Dr. Cemalettin Taşkıran Hocamızın çok önemli eseri olan “Ana Ben Ölmedim”
isimli eserinden iz süreceğiz.
Sayın Taşkıran yıllarını vermiş çok sayıda arşiv
taramış ve 220 bin Mehmetçiğin Birinci Dünya savaşın da esir tutulduğu dünyanın
birçok yerinden bize bilgiler aktarmıştır. Yani kendileri gelmese bile bize
atalarımızın anılarını çektikleri sıkıntıları getirmiştir.
İsterseniz
konuya girmeden önce Cihan Harbine çok kısa bir göz atalım. I. Dünya Savaşı’nın
1914 yılında başlamasıyla birlikte Osmanlı Devleti, 4 yıl sürecek olan uzun ve
kanlı bir savaşın içine girdi. Osmanlı Devleti, bu savaşta gerek taarruz gerek avunma
gerekse müttefik kuvvetlerine yardım etmek amacıyla on cephede mücadele etmek
zorunda kalmıştı. Bu çarpışmalar, Ortadoğu ve Kafkas coğrafyasından başlayarak Balkanlara
kadar uzanmaktaydı[1].
Osmanlı Devleti, bu savaşta
200.000 civarında askerini (bu rakam seferi kuvvetlerin neredeyse %10’u)
savaştığı devletlere (İngiltere, Fransa, Rusya, İtalya ve Romanya) esir verdi.
Bu esirler, Hindistan’dan İngiltere’ye, Kuzey Buz Denizi’nden Mısır’a kadar
uzanan geniş bir coğrafya içerisinde değişik kamplarda esaret hayatı yaşamak
zorunda kalmıştı[2].
Dünyanın bir ucundan diğer
ucuna gönderilen Türk Esirleri bir çok yerde insanlık dışı muamelelere maruz
kalır. Hatta Galiçya Cephesinden Rusya’nın Japonya kıyılarındaki Viladovostok’a
kadar olan mesafe yaklaşık olarak 12 bin kilometredir. Bu da neredeyse dünyanın
üçte biri kadar mesafe demektir. Esir mektupları, esirlerimizin yaşam biçimleri
Kanada’dan Mısır’a, Kıbrıs’tan Buruma’ya hatta Hindistan’dan Sibirya’ya kadar
geniş bir coğrafyaya kadar sürgün edilirler. Bunların içerisinde Rusların eline
düşenler büyük sıkıntı çekerler. Azerbaycan’ın Nargin adasına kadar olan
bölümde büyük işkence görürler.
Biz daha fazla anlatıp işin
tılsımını kaçırmak istemiyoruz. Ancak ilerde konuyla ilgili bilimsel bir makale
yayınlanacaktır. Ancak eğer unutulmuş atalarımızın gerçek hayat hikâyelerini
okumak istiyorsanız Sayın Hocamız Prof. Dr. Cemalettin Taşkıran’ın “Ana Ben Ölmedim” isimli eserini öneriyor ve
Hocamıza bizlere böyle bir eser kazandırdığı için sonsuz teşekkür ediyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Sayın takipçilerimiz hakaret etmeden yorumlarınızı yapabilirsiniz.