MAYA AYNI DA BİZE NE OLUYOR? - akademitarih

EN YENİ MAKALELER

Post Top Ad

Your Ad Spot

1 Eylül 2020 Salı

MAYA AYNI DA BİZE NE OLUYOR?

Maya Aynı


İlhan ŞAHİN
Tarihçi-Yazar

MAYA AYNI DA BİZE NE OLUYOR?

Ağustos ayı bitti artık gelecek yıla kadar tartışmaları erteleyebiliriz. Bugün geride kalan ve tarih üzerinden hakaret etme işini gelecek Ağustosa bırakalım diyeceğim ancak Türk tarihi o kadar geniş ve bizde o kadar tarihçi var ki gelecek seneyi beklemeden birbirimizi boğazlamak için nasıl olsa elimize bir malzeme geçer. Zaten bilmeden konuşmak bize bir alışkanlık olarak aktarıldığı için “Bilmiyorum” deme şerefini tercih etme yerine “Bilmiyorum ama konuşurum” deme densizliğini tercih ediyoruz. Bu da bizim alışkanlıklarımızdan bir tanesi yapacak bir şey yok.

 

Alışkanlıklar demişken yukardaki resim bize Akademi Tarih sayfasında bu konuyu yazma mecburiyeti getirdi. Aslında planlama olarak başka konuları araştırıyorduk ancak tam yerine geldi o zaman manzara koyalım dedik. Bu sözün sahibi Levent Kırca’yı da rahmetle analım.

 

Akademi Tarih sayfası kanalı Tarih uzmanlarının ve uzman olacakların birleştiği bir platform. Dolayısıyla tarihe meraklı bir okuyucu kitlemiz var. Yani buradan öğrendikleri kaynaklı bilgileri yanındakilere anlatacak ve yorumlayacak bir kitleye hitap ediyoruz. Onun için rahat rahat bilimsel yazılar yazabiliriz. Ülkemizde Tarih üzerinden bir tartışma aldı başını gidiyor. Adam karısını aldatıyor o nu bile tarihe bağlıyor. Utanmadan çıkıp “bana ne kızıyonuz kardeşim. Osmanlı padişahlarının da hareminde bir sürü karısı vardı” diyor. Vay koçum vay sanki her işi Osmanlı’ya yakışıyormuş gibi yediği haltı bile tarihe bağlıyor.

 

Tarih siyasiler içinde çok güzel bir malzemedir. Devlet yönetimiyle ilgili söyleyecek bir şeyiniz yoksa hemen tarihi referans gösterebilirsiniz. Birazda bağırıp damarlarınızı şişirerek “Bizim atalarımız…” deyip hamasi nutuklar atabilirsiniz. Muhalefet yapıyorsanız yine elinizin altında tarih vardır. Bilmenize gerek yok sallayın gitsin. Hatta Müslüman kıyafeti olmayan fesi takın başınıza Müslümanlık satın sizi adam sanarlar. Hacılar hocalar ziyaretinize gelir. Sonrada fesi kaldırdılar İslam elden gitti diye sövün gitsin. Nasıl olsa toplumun büyük bir kısmı ön yargılı. Araştırma gerçeği öğrenme zahmetine de girmez. Zaten ağzı olanın konuştuğu bir toplumda kimsenin Metodolojiden haberi yok. Öyle bir şeye de ihtiyacı yok. Adama “metodoliji” diyorsun kendine küfür ettin sanıyor.

 

Neyse sözü uzatmadan genlerimizden ve alışkanlıklarımızdan söz edip başımızı belaya sokmadan suya sabuna dokunmadan biraz hamasi nutuk atıp yazıyı bağlayalım. 26 Ağustos Türk tarihi bakımından çok önemlidir. Hem Büyük Taarruzun başladığı gün hem de Malazgirt Zaferinin yıl dönümüdür. Malazgirt’e methiye dizen içimizdeki İrlandalılar yalan yanlış üfürürken Malazgirt Savaşını kutlama özgürlüğünü bize kazandıran hatta kendine küfür edilecek özgür bir vatan bırakan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ten söz dahi etmediler. Mesela Diyanetin camilerinde hutbelerde mesele konuşuldu mu bilmiyorum. Halbuki bugün minberlerde İslam adına konuşan din adamları 26 Ağustos’un kumandanı olmasaydı “Beşik Ulemalığı[1]” sistemi sebebiyle ilim camiasına giremeyecekler ve her ayın 15’de banka kartlarını kullanamayacaklardı. Eğer Atatürk olmasaydı Diyanet İşleri Başkanı olan Anadolu’nun garip çocukları ırgat olarak çalışacaklardı. Yani en azından her ayın 15’de maaş sırası bekleyen din görevlileri vefayı biraz hatırlasa da kendilerine verilen o ücrete sebep olanların arkasından bir fatiha okusa iyi olmaz mı diye düşünüyorum.

 

Türk tarihi binlerce yıldır nice zaferlere sahne olmuştur. Niğbolu, Kosova, Çanakkale ve diğerleri. Ancak hiç dikkat ettiniz mi biz Kosova’yı, Niğbolu’yu, Kanije’yi kutlamıyoruz. Peki neden? Cevabını çok kıymetli hocam Prof.Dr.  Cemalettin Taşkıran 30 Ağustos günü NTV’de canlı yayın programında veriyor. Şöyle diyor Taşkıran “ Çünkü Kosova, Niğbolu ve diğerlerinin bulunduğu topraklar bugün bizim değil. Ancak Malazgirt’in bulunduğu alan 30 Ağustos zaferi ve onun kahramanları sayesinde vatan topraklarının içinde kaldı. Eğer bugün Malazgirt Zaferini kutluyorsak bu milli mücadele kahramanlarının sayesindedir. Çünkü Malazgirt bugün Türkiye Cumhuriyeti topraklarına dâhildir ve bizimdir.” Rahmetli anamın bir sözü vardı “Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az.” Sanıyorum hocamın sözü anlayan için yeter anlamayana da diyecek söz çokta bizim terbiyemiz el vermiyor.

 

Şimdi gelelim Atatürk ve Alparslan’ın ortak kişiliğine yani Türklük mayasına. Aylardan ağustos günlerden cumadır. Sultan Alparslan Malazgirt Ovasında zaferini kazanmış şükür namazını kılmıştır. Askerler Bizans İmparatoru Romen Diojen’i büyük hakanın karşısına bir esir olarak getirirler. Hepimizin bildiği o meşhur hareketi yapar ve yenik imparatoru bir misafir gibi ağırlar. Diojen’e moral verir. Türk Hakanının yapmadığını Bizans yapar ve yenik imparatorun gözlerine mil çeker.

 

Aradan tam 851 yıl geçer. Alpaslan’ın torunu Gazi Mustafa Kemal ile Diojen’in torunu Yunan Orduları Başkomutanı General Trikupis, Karacahisar yakınlarında karşı karşıya gelirler. Tarih tekrar tekerrür etmiş haklı olan hakkını kazanmıştır. 851 yıl sonra Malazgirt'te yaşanan hadise tekrarlanır. Alparslan’ın torunu Mustafa Kemal yine galip, Diojen’in torunu Trikupis mağluptur. Gazi Paşa damarlarında taşıdığı asil kanın bir gereği rakibini aynı dedesi gibi karşılar. Ona kötü muamele etmez. Bir esir gibi değil bir misafir gibi muamele eder. Sonra 1071’de alınan tapuyu hatırlatır rakibi ve zora ki misafirine “Sizin ne işiniz var bu topraklar da?” der.  Bu soru zaten bitkin ve yorgun olan Yunan Generalini yerlere sokar.

 

Evet dostlar cahil cühela ne kadar uğraşırsa uğraşsın tarihin gerçeklerini değiştiremezler. Türk tarihini kendi sığ ideolojik çıkarlarına alet edemezler. Alparslan ve Atatürk aynı kanı taşıyorlar ve aynı mayadan çıkmışlardır. Sorun onlarda değil, Alparslan ve Atatürk'ü kıyaslayıp ayrım yapanların mayasında dır. Gerçekten Alparslan ve Atatürk’ün mayası aynı da, bunları karşı karşıya getirenlerin mayası kimden onu merak ediyorum?

 

KAYNAKLAR

Kütükoğlu Mübahat, Osmanlı’nın Sosyo-Kültürel ve İktisadi Yapısı, TTK, 2018, Ankara

General Trikupis/Hatıralarım, Çeviren: Ahmet Angın, Hüsnütabiat Matbaası, 1967, İstanbul, sayfa 26

Eyice, S. Malazgirt savaşını kaybeden 4.Romanos Diogenes 1068-1071, 1971, Ankara

Özakman Turgut: Atatürk Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet Kronolojisi, Bilgi Yayınevi, İstanbul



[1] BEŞİK ULEMALIĞI: Osmanlı Devletinin yıkılış sebeplerinden gösterilir. Alimin çocuğu da alim sayılır doğduğu günden itibaren devlet maaş verir. Çocuğun ilerde aklı başında olup olmadığına yeteneğine bakılmazdı. Bu da yeni bir kast sisteminin oluşmasına neden oldu. Yaklaşık 27 aile içinde dönen sisteme dışardan girme şansı bırakmadı. Buda bilimsel gelişmelerin önüne geçtiği gibi toplumun eğitim sistemine büyük darbe vurdu.


1 yorum:

  1. Kaleminize sağlık İlhan Başkanım, çok güzel bir yazı olmuş.

    YanıtlaSil

Sayın takipçilerimiz hakaret etmeden yorumlarınızı yapabilirsiniz.

Post Top Ad

Your Ad Spot