“Piramatüre Devlet Yunanistan” Doğu Akdeniz’de Yaşanan Olayların Tarihsel Niteliği - akademitarih

EN YENİ MAKALELER

Post Top Ad

Your Ad Spot

3 Eylül 2020 Perşembe

“Piramatüre Devlet Yunanistan” Doğu Akdeniz’de Yaşanan Olayların Tarihsel Niteliği


“Piramatüre Devlet Yunanistan” Doğu Akdeniz’de Yaşanan Olayların Tarihsel Niteliği



Erdem BAŞTUĞ
Kırıkkale Üniversitesi Tarih Bölümü


“Piramatüre Devlet Yunanistan” Doğu Akdeniz’de Yaşanan Olayların Tarihsel Niteliği

 

·         Yunanistan'ın Müstakil Oluşuna Giden Süreç

XIV. Yüzyıl sanki dünyada çözülmemiş ne kadar emperyal konu varsa hepsi bu yüzyıl içerisine sığmıştır. Bugün Türkiye gayet hukuki siyasal ve tarihi anlamda haklı olarak Akdeniz ve Ege adalarında “Mavi Vatan” kavramını ortaya atarak ülkemizin sosyo-ekonomik haklarını savunma gayreti içerisindedir. Bugün yaşadığımız olaylara baktığımız zaman meselenin yeni olmadığı tarihsel altyapısı olmakla binaenaleyh bu durumun ortaya çıkışının 1820’lere sonunda Avrupalı güçler tarafından desteklenen Yunan bağımsızlığı ile sonuçlanan isyan neticesi sonrasında yaşanan süreç içerisinde geliştiği su götürmez bir gerçektir sizlere Yunan bağımsızlığı ve sonrasında yaşanan gelişmeleri aktarmaya çalışacağım.

 

1821 Martında başlayan Yunan İsyanının başarıya ulaşmasını üç ana faktörle özetlemek gerekirse bunlar

1.Mora Valisi Tepedenli Ali Paşa’nın azli sonrası Teselya ve Mora’da Yunan İsyancıların serbest hareket imkânı bulması

2.Başından beri milliyetçi ideoloji etrafında birleşen Yunan isyancıların Yunan burjuvazisinin desteğini alması ve isyanın ekonomik altyapısının sağlanması

3.Avrupalıların eski Yunan tarihi ve medeniyetine olan ilgisi “Philhelenizm” sevdası

 

Yunan İsyanı bu üç unsurun oluşması ve özellikle son söylediğimiz maddenin gerçekleşmesi ile gelişecek ve müstakil bir devlet olarak ortaya çıkacaktır burada asli konumuz “Doğu Akdeniz” meselesi olduğundan isyanın düşünsel fikirsel altyapılarına değinmekten ziyade isyan sırasında Avrupalıların takındığı durumdan biraz bahsedeceğim.


Avrupalılar Napolyon’a karşı vermiş olduğu mücadele sonrası 1815 Viyana Kongresi ile tüm milliyetçi akımları yok herhangi bir yerde ihtilal hareketi vuku bulduğu vakit ezilmesi gerektiğine dair karar almalarına rağmen Yunan isyanı neticesinde durum pek de böyle olmamıştır. Osmanlı lehine müdahaleden kaçınan küresel güçler ilk etapta Osmanlı Devletine “Bu sizin iç meseleniz kendi içinizde halledin” dedikten sonra gelişen süreçte Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşanın isyana müdahil olması ve Yunan isyancıların ezilmesinin ardından Avrupa Kamuoyu ayağa kalkacak şuan olduğu gibi “Geleneksel TÜRK düşmanlığı” tekrar hortlayacak Philhelenizm (Yunan hayranlığı) toplumun büyük kesmin de canlanacak ve hükümetlere Yunan isyancılar lehine duruma müdahale hakkında baskı gelecektir. Bu düşüncenin temelinde “Bugün ki Avrupa medeniyeti varlığına Antik Helen kültürüne borçludur” fikriyatı yatmaktadır. Bir tek Avusturya başbakanı Metternich isyan esnasında Türklere destek vermektedir. Zira çıkarları gereği Avusturya çok etnik yapılı bir demografik yapıya sahip olup Yunan isyancıların başarısı Avusturya içerisindeki diğer etnik grupları da tahrik edebilecek kudrettedir. İsyanın gelişim sürecinde isyancılara en çok destek sağlayan Rusya ve şuan günümüzde Yunanistan’ın adeta sözcülüğünü yapan Fransa olacaktır. Zira Fransa 1815’de kendine kurulan cepheyi Yunan isyanı ile fırsat bulup kırmak isterken Rusya’nın Osmanlı’ya karşı tarihsel hırs ve ihtirasları sabit olup kendisine bağlı bir Yunanistan kurmak istemektedir. Hal böyle olunca bilhassa Rusya güdümünde bir Yunanistan kurulmasından korkan İngiltere durumu müdahil olmuş Rusya ile St.Petersburg görüşmeleri yapılarak özerk bir Yunanistan kararı alınmış daha sonra buna Fransa’da eklenip Londra protokolü imzalanmış bu oldu-bitti durumun Osmanlı tarafından kabul edilmemesi halinde Osmanlı’ya karşı ittifak yapılmakla birlikte sonraki gelişmeler neticesinde Osmanlı Devleti gayet haklı olarak egemenliğine yönelik bu kararı kabul etmemiş meşhur Navarin hadisesi ile Osmanlı ve Mısır donanmaları yakılmıştır. Sonra yaşanan hadiseler Yunan devletinin bağımsızlığına giden yol açılmıştır. Yazının en başında Yunanistan’a “Piramatüre” yani erken doğum yapmış bağımsızlığı erken elde ETTİRİLMİŞ! Tanımı verdim çünkü;

·   Avrupalı devletler arasındaki rekabet bilhassa Rus müdahalesine karşı İngiltere’nin tepkisi kendisine bağlı bir Yunan devleti yaratmak istemesi Yunan devletini doğurur.

 

Bundan sonra gelişen süreçler içerisinde sürekli bilhassa Osmanlı devleti üzerinde şuan olduğu gibi Avrupa’da ki “Türk karşıtlığından” istifade etmek isteyerek yayılmacı emeller peşinde koşan bilhassa hamiliğini Fransa’nın yaptığı kendi başına hiçbir şey yapamayıp her “TÜRK TOKADI” yediğinde dayak yemiş bir çocuk edasıyla ağabeyini çağıran “Avrupa’nın şımarık çocuğunu” görmekteyiz.

 

Örneğin 93 harbi olarak tarihimize geçen Osmanlı-Rus harbinde Yunanistan Rus kuvvetleri Edirne’ye yaklaştığında Yanya ve Epir bölgesini harekete geçmek için fırsattan istifade etmek istemiş ancak ağabeylerinin(Küresel güçler) bu durumun Rusya’nın işine yarayacağı dolayısıyla bekle barış konferansında seni mükafatlandıracağız demesi ile Berlin kongresini beklemiş lakin umduğunu bulma fırsatı Fransa harici tüm devletler tarafından ters tepmiş tabi burada bir parantez açmak gerek İngiltere daha sonra Liberal partili Türk düşmanı Gladstone’nin iktidarı ile bir politika değişikliğine gitmiş ve her türlü konuda Yunanistan’a tam destek verecektir.

 

Peki bugün neden Fransa Yunanistan’ın arkasında? Fransa’nın bu politikasında ki amacı tarihsel süzgeç eşiğinde cevaplayarak makalemizi noktalayalım.

 

·         Yunanistan meselesinde Fransa ve Doğu Akdeniz

     Daha önce belirttiğimiz üzere “Piramatüre” devletin kuruluşunda Fransa etkin rol oynamıştı yine Berlin Konferansında Yunanistan’ın tezlerinin avukatlığını yapan yine Fransa idi zira Doğu Akdeniz’de her zaman söz sahibi olmak isteyen bölgede güçlü bir İngiltere ve İtalya istemeyen hatta bugün Almanya’nın durumundan da anlaşılacağı gibi Avrupa’nın siyasi liderliğini üstlenip Almanya’ya karşı bir handikap kurmak isteyen Fransa nüfusu altında bir Yunanistan’ın gelişmesi için büyük uğraş sarfetmiş ve halada etmektedir. 1886’da Yunanistan ile Girit adası üzerinden kriz patlak verdiğinde yine karşımızda Fransa vardı… İngiltere ise Fransa’nın Yunanistan ile yakın münasebetler kurup Doğu Akdeniz’de bu vasıta ile Fransa’nın güçlü bir donanma oluşturmasından hoşlanmamakla binaenaleyh bu durumdan hoşnut olmayan sadece İngiltere değil Yunanistan’ın güçlenip Selanik tarafında yaklaşmasından hoşnut olmayan bir diğer devlet Avusturya idi. Almanya ise politikası gereği Avusturya’yı desteklemekteydi. Keza Rusya’da bölgede kendisine komşu olabilecek güçlü bir Fransa yerine zayıf Osmanlı devletini tercih etmekteydi. Bu Emperyal güç savaşı lehimize dönüşecek İngiltere Yunanistan’ın durdurulması için gerekirse kuvvet kullanması kararı alacak (Tabi bu kararda Osmanlı devletinin zayıflamasının Rusya’nın işine yarayabileceği İstanbul ve Çanakkale boğazına inen Rusya’nın Hint ticaret yolunu tehdit edebileceği varsayımı da yatmaktadır) diğer devletlerinde Yunanistan’a karşı bir ültimatom vermesi neticesinde Fransa yalnız kalacak Yunanistan abluka altına alınacak Fransa ise yalnız kaldığı için elinden bir şey gelmemekle ablukaya katılmayıp tepki göstermek ile yetinecek ve Yunanistan’a itidal tavsiyesi vermekten başka elinden bir şey gelmeyecektir.

    Gördüğünüz gibi Yunanistan’ın her koşulda tetikçiliğini yapan Fransa çünkü politikası bunu gerektirmektedir. Dönem şartları içerisinde Girit Krizinde olduğu gibi usta bir diplomasi ile Osmanlı Devleti Küresel güçlerin emperyalist ihtiraslarını kendi lehine çevirerek akıllı bir politika yürütmüştür. Bize düşen tarihi iyi analiz etmek “Hamaset” ile tarihe bakılamayacağını iyi kavrayarak Uluslararası diplomaside dengeleri gözeterek bir politika belirlemek bilhassa Fransa karşısında geçmişte olduğu gibi çıkarları çatışan güçleri yanımıza çekerek kendimize karşı oluşabilecek bir ablukayı iterek Fransa-Yunanistan ittifakına doğrultmaktır.


     Geçmişten gelen ses diyor ki “Navarin Faciası” gibi tecrübelerden ders alarak bir daha böyle bir facianın yaşanmaması için gerekli diplomatik önlemleri sağlayabilip bilhassa Avrupa Kamuoyunu iyi kullanabilirsek “Mavi Vatan” gerçekleşebilir.

 

KAYNAKLAR

FAHİR ARMAOĞLU 19.YÜZYIL SİYASİ TARİHİ

AKDES NİMET KURAT TÜRKİYE VE RUSYA TÜRK-RUS İLİŞKİLERİ

ENVER ZİYA KARAL OSMANLI TARİHİ CİLT V.- VIII-IV

BERNARD LEWİS MORDERN TÜRKİYE’NİN DOĞUŞU

ENGELHARD TANZİMAT VE OSMANLI

HARRY N.HOWARD TÜRKİYE’NİN TAKSİMİ


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sayın takipçilerimiz hakaret etmeden yorumlarınızı yapabilirsiniz.

Post Top Ad

Your Ad Spot