HAÇLI SEFERLERİ DÜŞÜNCESİNİN DOĞUŞU VE HAÇLI SEFERLERİNE ÇAĞRI - akademitarih

EN YENİ MAKALELER

Post Top Ad

Your Ad Spot

5 Kasım 2020 Perşembe

HAÇLI SEFERLERİ DÜŞÜNCESİNİN DOĞUŞU VE HAÇLI SEFERLERİNE ÇAĞRI

Haçlı Seferi Düşüncesinin Doğuşu




                                                    

BİLGESU COŞAR
KIRIKKALE ÜNİVERSİTESİ TARİH BÖLÜMÜ ÖĞRENCİSİ


HAÇLI SEFERLERİ DÜŞÜNCESİNİN DOĞUŞU VE HAÇLI SEFERLERİNE ÇAĞRI

Akademi Tarih Blog sayfası olarak bugün sizleri Orta Çağ’a götürüyoruz. Geleceğin önemli tarih araştırmacılarından olacağına inandığımız Bilgesu Coşar’ın makalesini yayınlıyoruz.                      

 HAÇLI SEFERİ DÜŞÜNCESİNİN DOĞUŞU

     Haçlı Seferleri’nin doğuşuna neden olan temel nedenleri araştırmak istediğimizde birden fazla tarihi vaka ve düşünce etkenleri karşımıza çıkmaktadır. Bu vakaları ve düşünceleri incelemek için tarihin sayfalarını 459 yıl geriye almamız gerekmektedir. Üç semavi din için kutsal kabul edilen Kudüs’ün Hristiyanların uzun süreli hâkimiyetinden sonra Müslümanların eline geçmesi Hristiyanlık dünyasında geniş yankılara ve üzüntülere sebep oldu. Dönemin halifesi Hz. Ömer tarafından miladi 638 yılında Müslüman egemenliğine katılan Kudüs’ün demografik yapısını incelediğimizde bölgenin çoğunlukta olan nüfusu hala Hristiyan, Yahudi ve Müslümanlardan oluşuyordu. Müslümanlar topraklara büyük ölçüde egemen olmasına rağmen bölgedeki farklı dinlere karşı her ne kadar hoşgörü uygulasa da, Hristiyan dünyasını harekete geçirmek isteyen kitleler Roma’ya yaşanan vaka ve bölgesel gelişmeleri çarpıtarak aktarmakta, Kudüs’ü Müslümanlardan tekrar almak için kiliselerin ordulara çağrı yapmasını amaçlamaktaydı.

    

    7. yüzyılda yaşanan bu vakaları Haçlı Seferlerin başlangıç sebebi olarak değerlendirmeyi mümkün görüyoruz.   Bu seferin doğuşunun ikinci büyük nedeni olarak Malazgirt Meydan Muharebesini görebiliriz. Türklerin Anadolu’ya akınlar düzenleyip yerleşmeye başlamasından rahatsız olan Bizans yönetimi Türk akınlarını durduramayınca tahta ünlü komutan Romen Diyojen’i çıkarırlar. Bizans bu dönemlerde eski ihtişamını kaybetmişti, bu yüzden Romen Diyojen dönemin sultanı Alparslan’ın üstüne yürüyerek, savaşıp büyük bir ihtişam ve saygınlık kazanacağından emindi. Bizans ordusunda düzenli ordu dışında ücretli askerlerde bulunmaktaydı. Bu meydan muharebesini Alparslan kazanır, bu savaş neticesinde tüm dünya için bir dönüm noktasıdır. Savaşın sonucunda Alparslan Türk Beylerine Anadolu’nun fethi emrini verdi. Bu emir sonucunda başlayan saldırılar Bizans devletinin çok büyük toprak kaybına sebep olur. Bizans’ın güç kaybetmesi İslam dünyasında birlik sağlayarak bu birliğin Hıristiyan dünyaya karşı kullanılmasına sebep olacaktı. Hıristiyan dünyasına karşı kullanılacak güç Haçlı Seferleri’nin başlangıcı olacaktı.

   

    Haçlı Seferleri, tarih boyunca devam eden Doğu Batı mücadelesinin bir safhasını teşkil eder. XI. Asrın son yıllarında başlayan ve asırlarca devam eden bu defaki mücadelenin bariz vasfı hiç olmazsa başlangıçta, dini amillerin başrolü oynamasıdır. Böylece Hıristiyan âlemi ile İslam âlemi karşı karşıya geldi.[1]

   Kuzey ve Doğu Avrupa putperestlerinin Hıristiyanlaşmasının getirdiği genişliğin yanında dünya tarihinin en önemli hadiselerinden biri olan “Haçlı Seferleri” de bu dış büyümenin en önemli göstergelerinden biridir[2]


    Haçlı Seferleri’nin ortaya çıkışının hazırlığında Avrupa’da bir birlik bulunmamaktaydı. Avrupa, içindeki pek çok unsur tarafından parçalanmış durumdaydı: Köylüler ve soylular, soylular ve hükümdarlar, hükümdarlar ve din adamları, hükümdarlar ve papalar, papalar ve Kutsal Roma İmparatorluğu gibi. Bu sebeple kıta homojen bir yapıya sahip değildi. Avrupalıların “biz” diye tanımlayabilecekleri tek bir kimlik var olmamaktaydı. Orta Çağ’da ‘öz varlık’ yani ‘biz’ iyi ve dürüst olanı temsil ederken, ‘öteki’ kötü ve istenmeyeni anlatmak için kullanılmaktadır.[3]

   

     Avrupa bu durumdayken Selçuklu Devletinde Melikşah ve Kavurd’un taht mücadelesi vardı. Bu süreçte (1073 yılı) Danişmend, Çaka ve Mengücek gibi, sadece şu veya bu şehri zaptederek eşkıya reisleri sıfatıyla buraların hâkimiyetini sürmek isteyen diğer bir takım beyler de vardı.[4]Bu beyler şehirlere pek çok tahribat verirler. Bu tahribat bütün memleketteki nakliyatı ve bağlantıyı kesiyor, eyalet valilerini birbirinden ayırıyor ve bu suretle Türk reisleri istediklerini yapıyorlardı.

   

    İmparator Mihael Türk ilerleyişine direnmeyi denemek için Bailleul dükü Roussel’ın yardımına başvurur. Roussel daha Türklerle savaşmadan ihanet ederek Anadolu’da bir Norman devleti kurmak için girişimde bulunur. Haberi alan İmparator bu sefer Türklerden yardım ister. Roussel Kapadokya’da Sophan Dağı yanında Türkler tarafından kuşatıldı. İmparator Mihael, Roussel’in üstüne Aleksios Komnenos’u gönderir.[5] Bu meseleyi yatıştıran İmparator batıya karşı barışçıl bir politika izler. Fakat Anadolu’da karışıklık artmaktadır. Türkler Batı Anadolu’ya kadar ilerlemiştir. Bu durumlar karşısında Mihael tahttan indirilerek yerine Aleksios Komnenos geçer.

   

      Aleksios Komnenos bir müddet sonra kendi çabalarının Anadolu’da kaybedilen toprakların alınması için yetersiz olduğunu fark eder. Batı Avrupa’da ki Hıristiyan devletlerden yardım ister. Bu istek Avrupa’da yıllardır süre gelen açlık ve topraksızlık için büyük bir fırsattır. Bu yüzden buna güzel bir motif yapılmalıdır. Bu yüzden insanları savaşa sürükleyecek en kolay yol bu yapılacak seferin dini boyutta gösterilmesiydi. Avrupa’da o dönemde yüksek güce sahip olan kilise hem düzenin bozukluğuna çare olmak hem de gittikçe artan kudretini Doğu’ya hâkim olmak hususunda kullanmak arzusundaydı. Kilise seferin faydalarını yayarken, dini motifi ön plana çıkarır. Bu sefere katılanların günahlarının affını bile vaad eder. Türklerin ilerleyişi sonucunda meydana çıkan bu seferin bir diğer amacı ise Kudüs’ü Müslümanların elinden almaktır. 

                                               

 

HAÇLI SEFERLERİNE ÇAĞRI

      Devletin Hristiyan tebaası kendini bir temel soru ile karşı karşıya görür: Acaba ülkesi için savaşmaya hakkı var mıdır? Dini bir barış dinidir; savaşa gelince, insanların kurban edilmesi ve tahrip anlamına gelir.[6]Doğu kilisesi bu soruya olumsuz cevap verdi. Aziz Basilios her ne kadar, askerin aldığı emre itaat etmek zorunda olduğunu kabul etmiş ise de, savaşta birisini öldürmek suçunu işlemiş olan bir kimsenin kefaret olarak üç yıl akşam yemeğinden feragat etmesi gerektiği kanısını izhar etmişti.[7]

  

    Papa II. Urbanus’un, Clermont Konsili sırasında, 27 Kasım 1095 tarihinde din adamları ve halktan oluşan bir topluluğa hitap ederek Haçlı Seferi çağrısında bulundu. Papa bu toplantıda gerçekleri yansıtmak yerine, Doğu’da ki Hıristiyanların Türklerin baskı zulmü altında olduğunu vurgulayıp, onların Batılı din kardeşlerinden yardım beklediklerini söyledi. Türklerin İstanbul için ne kadar büyük bir tehlike yarattığını, Doğu’da Türklerle savaşmanın İspanya’da Müslüman Araplara karşı yürütülen mücadele ile aynı değerde olduğunu belirterek sefere katılanların günahlarına af vaat etti. Papa, Türklerin hükmü altında yaşamanın ne kadar korkunç olduğunu, Doğu Hıristiyanlarının Batılı din kardeşlerinden yardım beklediğini söylüyordu. Ona göre İspanya’da Müslüman Araplara karşı sürdürülen savaşla Doğu’da Türklere karşı yapılacak mücadele aynı derecede kutsaldır. Aslında İslam hâkimiyeti altında yaşayanlar özgürce dinlerini yaşayabilmekteydiler. Papa II.Urbanus savaşı başlatabilmek için olmayan şeyleri de söylemektedir.

     

     Papa, Haçlı Seferi çağrısını yaparken bunun büyük bir Haç yolculuğu olacağını söylüyor, sefere katılacakların günahlarının affedileceğini, hacıların şahısları ve malları için kilisenin daha önce hacca gidenlere vermiş olduğu koruma güvencesini tekrarlıyordu; ama sefere sadece eli silah tutan genç ve sağlıklı olanların katılmasını istiyordu.

      

    Papa’nın Haçlı Seferi çağrısını yaparken kullandığı temalardan biri de “öç alma” fikriydi. Bu fikrin yanı sıra Avrupa’da bulunun kuraklık İncil’de anlatılan “sokaklarından bal ve süt akar” ibareli Kudüs’e yerleşme fikri halkı sarıyordu.

    

    Papa’nın yaptığı çağrı neticesinde sefer fiilen başlamış oldu. Sefere katılmak isteyenlerin Haçlı yemini ve üzerlerinde haç işareti taşımaları gerekiyordu. Bunları yapıp yoldan dönenlerin aforoz edileceğini duyurmuştu.

   

    Haçlı Seferi için yola çıkanlar yolda kendi dindaşlarına bile kötü davranıp vatanlarını tahrip etmesiyle amaçlarının dini olmadığını kanıtladılar.

   

    I. Aleksios istediği paralı askerler yerine büyük bir ordunun yola çıktığını duyunca endişeye kapılır ve endişesinde bir nevi haklı çıkar.

   

    Haçlı Seferleri papa II. Urbanus sayesinde başlar. Yaklaşık 200 yıl boyunca bu ad altında defalarca sefer yapılır amacına sadece ilkinde ulaşıldığı söylenebilir. Her ne kadar Türkleri durdurmak için yapılsa da Türkleri sadece yavaşlatabilmiştir. I.Aleksios’un endişesi ve papa II. Urbanus’un çağrısı ile insanların dini duyguları kullanılarak dinlerine aykırı bir şekilde başlatılan seferdir.

  

Clermont Konsili’nde ki konuşmasıyla insanları toplayan papa II. Urbanus yıllarca sürecek bir seferin temelini atmış bulunmaktadır. İlk sefer “Halkın Seferi” olarak ta bilinmektedir. Defalarca tekrarlanacak bu seferlerden sadece ilki amacına ulaşmıştır. Diğerlerinin hepsi ya amaçlarından sapmıştır ya da başarısız olmuştur. Haçlı Seferleri’nin ilkinin sonucu olarak birçok kontluk kurulmuştur.


 

                                              KAYNAKÇA

·         RUNCIMAN STEVEN, HAÇLI SEFERLERİ TARİHİ, I. CİLD.

·         GÜL MUAMMER, ORTA ÇAĞ AVRUPA TARİHİ.

·         KÖYMEN MEHMET ALTAY, SELÇUKLU DEVRİ TÜRK TARİHİ.

·         BASİLEUS AZİZ, MEKTUPLAR.

·         GOFF LEE, ORTA ÇAĞ BATI UYGARLIĞI.



[1] Mehmet Altay Köymen, “Selçuklu Devri Türk Tarihi”, Türk Tarih Kurumu, 2019, Ankara, s. 298

[2] Lee Goff, “Ortaçağ Batı Uygarlığı”, Doğu Batı Yayınları, 2019, İstanbul, s.49 vd.

[3] Muammer Gül, “Orta Çağ Avrupa Tarihi”, Bilge kültür Sanat, 2016, İstanbul, s.177

[4] Steven RUNCIMAN, Haçlı Seferleri Tarihi, I.Cild, s.51

[5] Ayrıyetten Bknz. , Haçlı Seferleri Tarihi, I.Cild, s. 52-53

[6] S.R.,Haçlı Seferleri Tarihi Cild1, s.65

[7] Aziz Basilios, Mektup No 188,M.P.G.,XXXI,sütun 681.


3 yorum:

  1. aramıza hoş geldir Bilgesu. Kalemine sağlık

    YanıtlaSil
  2. Betimlemeleriyle Tarihi yaşamışız gibi anlatan bu güzel kaleme teşekkürlerimi sunuyorum. Başarılar Bilgesu Hanım

    YanıtlaSil

Sayın takipçilerimiz hakaret etmeden yorumlarınızı yapabilirsiniz.

Post Top Ad

Your Ad Spot