![]() |
| Haçlı Seferi Düşüncesinin Doğuşu |
![]() |
| BİLGESU COŞAR KIRIKKALE ÜNİVERSİTESİ TARİH BÖLÜMÜ ÖĞRENCİSİ |
HAÇLI SEFERLERİ DÜŞÜNCESİNİN DOĞUŞU VE HAÇLI SEFERLERİNE ÇAĞRI
Akademi Tarih Blog
sayfası olarak bugün sizleri Orta Çağ’a götürüyoruz. Geleceğin önemli tarih
araştırmacılarından olacağına inandığımız Bilgesu Coşar’ın makalesini
yayınlıyoruz.
HAÇLI SEFERİ DÜŞÜNCESİNİN DOĞUŞU
Haçlı Seferleri’nin doğuşuna neden olan temel
nedenleri araştırmak istediğimizde birden fazla tarihi vaka ve düşünce
etkenleri karşımıza çıkmaktadır. Bu vakaları ve düşünceleri incelemek için
tarihin sayfalarını 459 yıl geriye almamız gerekmektedir. Üç semavi din için
kutsal kabul edilen Kudüs’ün Hristiyanların uzun süreli hâkimiyetinden sonra
Müslümanların eline geçmesi Hristiyanlık dünyasında geniş yankılara ve
üzüntülere sebep oldu. Dönemin halifesi Hz. Ömer tarafından miladi 638 yılında
Müslüman egemenliğine katılan Kudüs’ün demografik yapısını incelediğimizde
bölgenin çoğunlukta olan nüfusu hala Hristiyan, Yahudi ve Müslümanlardan
oluşuyordu. Müslümanlar topraklara büyük ölçüde egemen olmasına rağmen
bölgedeki farklı dinlere karşı her ne kadar hoşgörü uygulasa da, Hristiyan
dünyasını harekete geçirmek isteyen kitleler Roma’ya yaşanan vaka ve bölgesel
gelişmeleri çarpıtarak aktarmakta, Kudüs’ü Müslümanlardan tekrar almak için
kiliselerin ordulara çağrı yapmasını amaçlamaktaydı.
7. yüzyılda yaşanan bu
vakaları Haçlı Seferlerin başlangıç sebebi olarak değerlendirmeyi mümkün
görüyoruz. Bu seferin doğuşunun ikinci
büyük nedeni olarak Malazgirt Meydan Muharebesini görebiliriz. Türklerin Anadolu’ya
akınlar düzenleyip yerleşmeye başlamasından rahatsız olan Bizans yönetimi Türk
akınlarını durduramayınca tahta ünlü komutan Romen Diyojen’i çıkarırlar. Bizans
bu dönemlerde eski ihtişamını kaybetmişti, bu yüzden Romen Diyojen dönemin
sultanı Alparslan’ın üstüne yürüyerek, savaşıp büyük bir ihtişam ve saygınlık
kazanacağından emindi. Bizans ordusunda düzenli ordu dışında ücretli askerlerde
bulunmaktaydı. Bu meydan muharebesini Alparslan kazanır, bu savaş neticesinde
tüm dünya için bir dönüm noktasıdır. Savaşın sonucunda Alparslan Türk Beylerine
Anadolu’nun fethi emrini verdi. Bu emir sonucunda başlayan saldırılar Bizans
devletinin çok büyük toprak kaybına sebep olur. Bizans’ın güç kaybetmesi İslam
dünyasında birlik sağlayarak bu birliğin Hıristiyan dünyaya karşı
kullanılmasına sebep olacaktı. Hıristiyan dünyasına karşı kullanılacak güç
Haçlı Seferleri’nin başlangıcı olacaktı.
Haçlı Seferleri, tarih boyunca devam eden
Doğu Batı mücadelesinin bir safhasını teşkil eder. XI. Asrın son yıllarında
başlayan ve asırlarca devam eden bu defaki mücadelenin bariz vasfı hiç olmazsa
başlangıçta, dini amillerin başrolü oynamasıdır. Böylece Hıristiyan âlemi ile
İslam âlemi karşı karşıya geldi.[1]
Kuzey ve Doğu Avrupa putperestlerinin
Hıristiyanlaşmasının getirdiği genişliğin yanında dünya tarihinin en önemli hadiselerinden
biri olan “Haçlı Seferleri” de bu dış büyümenin en önemli göstergelerinden
biridir[2]
Haçlı Seferleri’nin ortaya çıkışının
hazırlığında Avrupa’da bir birlik bulunmamaktaydı. Avrupa, içindeki pek çok
unsur tarafından parçalanmış durumdaydı: Köylüler ve soylular, soylular ve
hükümdarlar, hükümdarlar ve din adamları, hükümdarlar ve papalar, papalar ve
Kutsal Roma İmparatorluğu gibi. Bu sebeple kıta homojen bir yapıya sahip
değildi. Avrupalıların “biz” diye tanımlayabilecekleri tek bir kimlik var olmamaktaydı.
Orta Çağ’da ‘öz varlık’ yani ‘biz’ iyi ve dürüst olanı temsil ederken, ‘öteki’ kötü
ve istenmeyeni anlatmak için kullanılmaktadır.[3]
Avrupa bu durumdayken Selçuklu Devletinde
Melikşah ve Kavurd’un taht mücadelesi vardı. Bu süreçte (1073 yılı) Danişmend, Çaka
ve Mengücek gibi, sadece şu veya bu şehri zaptederek eşkıya reisleri sıfatıyla
buraların hâkimiyetini sürmek isteyen diğer bir takım beyler de vardı.[4]Bu beyler şehirlere pek çok
tahribat verirler. Bu tahribat bütün memleketteki nakliyatı ve bağlantıyı
kesiyor, eyalet valilerini birbirinden ayırıyor ve bu suretle Türk reisleri
istediklerini yapıyorlardı.
İmparator Mihael Türk ilerleyişine direnmeyi
denemek için Bailleul dükü Roussel’ın yardımına başvurur. Roussel daha
Türklerle savaşmadan ihanet ederek Anadolu’da bir Norman devleti kurmak için
girişimde bulunur. Haberi alan İmparator bu sefer Türklerden yardım ister. Roussel
Kapadokya’da Sophan Dağı yanında Türkler tarafından kuşatıldı. İmparator
Mihael, Roussel’in üstüne Aleksios Komnenos’u gönderir.[5] Bu meseleyi yatıştıran
İmparator batıya karşı barışçıl bir politika izler. Fakat Anadolu’da karışıklık
artmaktadır. Türkler Batı Anadolu’ya kadar ilerlemiştir. Bu durumlar karşısında
Mihael tahttan indirilerek yerine Aleksios Komnenos geçer.
Aleksios Komnenos bir müddet sonra kendi
çabalarının Anadolu’da kaybedilen toprakların alınması için yetersiz olduğunu
fark eder. Batı Avrupa’da ki Hıristiyan devletlerden yardım ister. Bu istek
Avrupa’da yıllardır süre gelen açlık ve topraksızlık için büyük bir fırsattır. Bu
yüzden buna güzel bir motif yapılmalıdır. Bu yüzden insanları savaşa
sürükleyecek en kolay yol bu yapılacak seferin dini boyutta gösterilmesiydi.
Avrupa’da o dönemde yüksek güce sahip olan kilise hem düzenin bozukluğuna çare
olmak hem de gittikçe artan kudretini Doğu’ya hâkim olmak hususunda kullanmak
arzusundaydı. Kilise seferin faydalarını yayarken, dini motifi ön plana
çıkarır. Bu sefere katılanların günahlarının affını bile vaad eder. Türklerin
ilerleyişi sonucunda meydana çıkan bu seferin bir diğer amacı ise Kudüs’ü
Müslümanların elinden almaktır.
HAÇLI
SEFERLERİNE ÇAĞRI
Devletin Hristiyan tebaası kendini bir
temel soru ile karşı karşıya görür: Acaba ülkesi için savaşmaya hakkı var
mıdır? Dini bir barış dinidir; savaşa gelince, insanların kurban edilmesi ve
tahrip anlamına gelir.[6]Doğu kilisesi bu soruya
olumsuz cevap verdi. Aziz Basilios her ne kadar, askerin aldığı emre itaat
etmek zorunda olduğunu kabul etmiş ise de, savaşta birisini öldürmek suçunu
işlemiş olan bir kimsenin kefaret olarak üç yıl akşam yemeğinden feragat etmesi
gerektiği kanısını izhar etmişti.[7]
Papa II. Urbanus’un, Clermont Konsili
sırasında, 27 Kasım 1095 tarihinde din adamları ve halktan oluşan bir topluluğa
hitap ederek Haçlı Seferi çağrısında bulundu. Papa bu toplantıda gerçekleri
yansıtmak yerine, Doğu’da ki Hıristiyanların Türklerin baskı zulmü altında
olduğunu vurgulayıp, onların Batılı din kardeşlerinden yardım beklediklerini
söyledi. Türklerin İstanbul için ne kadar büyük bir tehlike yarattığını, Doğu’da
Türklerle savaşmanın İspanya’da Müslüman Araplara karşı yürütülen mücadele ile
aynı değerde olduğunu belirterek sefere katılanların günahlarına af vaat etti. Papa,
Türklerin hükmü altında yaşamanın ne kadar korkunç olduğunu, Doğu
Hıristiyanlarının Batılı din kardeşlerinden yardım beklediğini söylüyordu. Ona
göre İspanya’da Müslüman Araplara karşı sürdürülen savaşla Doğu’da Türklere
karşı yapılacak mücadele aynı derecede kutsaldır. Aslında İslam hâkimiyeti
altında yaşayanlar özgürce dinlerini yaşayabilmekteydiler. Papa II.Urbanus
savaşı başlatabilmek için olmayan şeyleri de söylemektedir.
Papa, Haçlı Seferi çağrısını yaparken
bunun büyük bir Haç yolculuğu olacağını söylüyor, sefere katılacakların
günahlarının affedileceğini, hacıların şahısları ve malları için kilisenin daha
önce hacca gidenlere vermiş olduğu koruma güvencesini tekrarlıyordu; ama sefere
sadece eli silah tutan genç ve sağlıklı olanların katılmasını istiyordu.
Papa’nın Haçlı Seferi çağrısını yaparken
kullandığı temalardan biri de “öç alma” fikriydi. Bu fikrin yanı sıra Avrupa’da
bulunun kuraklık İncil’de anlatılan “sokaklarından bal ve süt akar” ibareli
Kudüs’e yerleşme fikri halkı sarıyordu.
Papa’nın yaptığı çağrı neticesinde sefer
fiilen başlamış oldu. Sefere katılmak isteyenlerin Haçlı yemini ve üzerlerinde
haç işareti taşımaları gerekiyordu. Bunları yapıp yoldan dönenlerin aforoz
edileceğini duyurmuştu.
Haçlı Seferi için yola çıkanlar yolda kendi
dindaşlarına bile kötü davranıp vatanlarını tahrip etmesiyle amaçlarının dini
olmadığını kanıtladılar.
I. Aleksios istediği paralı askerler yerine
büyük bir ordunun yola çıktığını duyunca endişeye kapılır ve endişesinde bir
nevi haklı çıkar.
Haçlı Seferleri papa II. Urbanus sayesinde
başlar. Yaklaşık 200 yıl boyunca bu ad altında defalarca sefer yapılır amacına
sadece ilkinde ulaşıldığı söylenebilir. Her ne kadar Türkleri durdurmak için
yapılsa da Türkleri sadece yavaşlatabilmiştir. I.Aleksios’un endişesi ve papa
II. Urbanus’un çağrısı ile insanların dini duyguları kullanılarak dinlerine
aykırı bir şekilde başlatılan seferdir.
Clermont Konsili’nde ki konuşmasıyla
insanları toplayan papa II. Urbanus yıllarca sürecek bir seferin temelini atmış
bulunmaktadır. İlk sefer “Halkın Seferi” olarak ta bilinmektedir. Defalarca
tekrarlanacak bu seferlerden sadece ilki amacına ulaşmıştır. Diğerlerinin hepsi
ya amaçlarından sapmıştır ya da başarısız olmuştur. Haçlı Seferleri’nin ilkinin
sonucu olarak birçok kontluk kurulmuştur.
KAYNAKÇA
·
RUNCIMAN STEVEN, HAÇLI SEFERLERİ TARİHİ, I.
CİLD.
·
GÜL MUAMMER, ORTA ÇAĞ AVRUPA TARİHİ.
·
KÖYMEN MEHMET ALTAY, SELÇUKLU DEVRİ TÜRK
TARİHİ.
·
BASİLEUS AZİZ, MEKTUPLAR.
·
GOFF LEE, ORTA ÇAĞ BATI UYGARLIĞI.
[1] Mehmet
Altay Köymen, “Selçuklu Devri Türk Tarihi”, Türk Tarih Kurumu, 2019, Ankara, s.
298
[2] Lee
Goff, “Ortaçağ Batı Uygarlığı”, Doğu Batı Yayınları, 2019, İstanbul, s.49 vd.
[3] Muammer
Gül, “Orta Çağ Avrupa Tarihi”, Bilge kültür Sanat, 2016, İstanbul, s.177
[4] Steven
RUNCIMAN, Haçlı Seferleri Tarihi, I.Cild, s.51
[5]
Ayrıyetten Bknz. , Haçlı Seferleri Tarihi, I.Cild, s. 52-53
[6]
S.R.,Haçlı Seferleri Tarihi Cild1, s.65
[7] Aziz
Basilios, Mektup No 188,M.P.G.,XXXI,sütun 681.


aramıza hoş geldir Bilgesu. Kalemine sağlık
YanıtlaSilTeşekkür ederim 😊
SilBetimlemeleriyle Tarihi yaşamışız gibi anlatan bu güzel kaleme teşekkürlerimi sunuyorum. Başarılar Bilgesu Hanım
YanıtlaSil