Neden Sadece Malazgirt Zaferi ve İstanbul’un Fethi Kutlanıyor? - akademitarih

EN YENİ MAKALELER

Post Top Ad

Your Ad Spot

30 Ağustos 2021 Pazartesi

Neden Sadece Malazgirt Zaferi ve İstanbul’un Fethi Kutlanıyor?

 



İlhan ŞAHİN
Tarihçi-Yazar


Neden Sadece Malazgirt Zaferi ve İstanbul’un Fethi Kutlanıyor?

    Hiç düşündünüz mü neden sadece Malazgirt Zaferi ve İstanbul’un Fethini coşkuyla kutluyoruz. Oysa Türk tarihi saysız zaferlerle dolu. Örnek olarak neden Niğbolu Zaferini kutlamıyoruz? Ya da Kosova, Haçova, Dandanakan, Mercidabık, Ridaniye?

    Bu zaferleri artırmak mümkün. Ancak bu işte bir keramet olmalı. Türk tarihini parçalı düşünemezsiniz. Bazı gönülden ve zekâdan özürlülerin yaptığı gibi Türk tarihinin bir kısmını alıp diğer kısmını atamazsınız. Çünkü tarih bir bilimdir ve kuralları vardır. Göktürkler nasıl bir medeniyete sahipse Selçuklu ’da, Avrupa Hun Devleti de, Mısır’da kurulan Memlûklü de, Hindistan’da kurulan Babürlüler de aynı kültürün mensubudur ve Türk tarihinin önemli bir parçasıdır. Hatta Göktürklerden sonra Türk İsmi ile kurulan ikinci devlette “ed-Devletü’t-Türkiyye” ismiyle anılan Memlûklü devletidir.

    Bunları neden anlatıyorum? Ülkemizde nedense herkes tarihçi, herkes ilahiyatçı, herkes siyasetçidir. Bu konu için dirsek çürüten insanlara hiç saygı duyulmaz. Hatta sosyal medya ve dizi bilgilerini gerçek sanıp Tarihçilere ayar vermeye kalkışan birçok densizi de gördü bu gözler.

     “Türk tarihi bir bütündür[1] “der Fuat Köprülü, Ahmet Taşağıl ve İlber Ortaylı[2] hocalar. Çünkü bugün Gagavuz Türkleri Hristiyan olmalarına rağmen domuz yemezler, Türkçe konuşurlar ve bayraklarında Bozkurt imgesini kullanırlar. Yani kısacası Atatürk’ün dediği gibi “Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli Türk Kültürüdür.” Bütün bu gerçekleri son yıllarda türeyen bazı tipler görmezden gelmektedir. Türk tarihini Çanakkale’den ibaret saymaya çalışan, İslamiyet öncesi Türklüğü yok sayan, Emevi devletine gösterdiği ilgiyi Selçukluya göstermeyen, II. Abdülhamit’ten başka lider tanımayan, çağın şartlarından habersiz takım tutar gibi tarihi şahsiyet tutan bu tipler maalesef birliğimize beraberliğimize büyük zararlar vermektedir. Bu ülkede 80 yaşında tarihi coğrafya çalışmaları için alan gezen son nefesine kadar araştırma yapan Halil İnalcık bir sosyal medya soytarısı ve Yunan hayranı kadar ilgi görmedi maalesef.

    Çok uzattık yine meseleyi. Gelelim asıl konumuza… Bugün sadece Çanakkale, İstanbul’un fethi ve Malazgirt Zaferlerini büyük bir coşkuyla kutlayıp yukardaki sayısız zaferi görmzelikten geliyorsak bunun sebebi coğrafi sınırlarımızdır. Çünkü Milli Mücadele de zafer kazanılmış Çanakkale, Malazgirt ve İstanbul yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yer almıştır. Kaldı ki Mondros ve Sevr sonrası ne Çanakkale, ne de İstanbul elimizde bulunmuyordu. Binlerce şehit vererek kapattığımız Çanakkale’den düşman Mondros sonrası gemilerinde vals eşliğinde şarap içerek geçmişti. Birileri belki bundan rahatsız olmamıştı ancak bundan rahatsız olan o düşmanı Anafartalar da denize döken Mustafa Kemal ve arkadaşlarıydı.

    Bugün 30 Ağustos Zafer Bayramını kutluyoruz. Üç gün önce Malazgirt’i kutladık, Dört ay öce İstanbul’u, Altı Ay öncede Çanakkale’yi… Ancak Kosova ve diğer zaferleri hatırlayan bile yok. Çünkü onlar bizim sınırlarımız içerisinde değil. Eğer Milli Mücadele verilmeseydi kimse ne Malazgirt’i, ne Çanakkale’yi, ne de İstanbul’u hatırlayacaktı. Eğer Milli Mücadele olmasaydı çocuklarımıza ne Alparslan, ne de Fatih ismini koyamayacaktık. Eğer Milli Mücadele olmasaydı bu üç şehir de pasaportla gidecektik. Bugün Kosova ve diğer yerlere gittiğimiz gibi.

    Kısacası dostlar 30 Ağustos olmasaydı, 29 Mayısta, 26 Ağustosta, 18 Martta olmayacaktı. Eğer 30 Ağustos olmasaydı, okullarımız da Abdülhamit’ten, Fatih’ten, Oğuz Kağan’dan, hatta Hazret-i Muhammed’den söz edilmeyecekti. Eğer 30 Ağustos olmasaydı, 30 Ağustos’u gerçekleştirenlere hakaret etme özgürlüğümüz olmayacaktı.

    Sözün özü “Olmasalardı, olmazdık!”



[1] Cezmi Giray, Türk Tarih Anlayışımız, Turan Otağı,  2018

[2] İlber Ortaylı, Türk tarihi Bir Bütündür, Esenler Belediyesi Yayınları, İstanbul, 2012

1 yorum:

  1. Harika bir anlatım olmuş. Kaleminize ve yüreğinize sağlık.👏👏

    YanıtlaSil

Sayın takipçilerimiz hakaret etmeden yorumlarınızı yapabilirsiniz.

Post Top Ad

Your Ad Spot