Refet (Bele) Paşa |
Kurtuluş Savaşında Bir Komutan REFET BELE
Akademi Tarih olarak siz değerli takipçilerimize bu hafta
tanıtacağımız kişi Milli Mücadele’nin beş önemli komutanlarından Refet Bele
(Paşa).
1881 yılında Selanik'te doğdu. Babası Mehmet Servet Bey, annesi
Emine Adviye Hanım'dır. Selanik'te yaşayan Rumeli kökenli bir aileye mensuptu.
Soyadı Kanunu'ndan sonra aldığı Bele soyadı, Bulgaristan’da dedesi Beleli
Mehmet Bey'in sahip olduğu Bele kasabasından gelmiştir. Balkanlar'daki
karışıklılar nedeniyle İstanbul'a gelen ailesi, bebekliğinde Selanik'e geri
dönmüşlerdi. İlk ve orta öğrenimini İstanbul ve Selanik'te tamamladıktan sonra
girdiği İstanbul'daki Harp Okulu'nda ileride Kurtuluş Savaşı'nın lideri olacak
kişilerle birlikte okudu.
1898 yılının sonunda piyade teğmen rütbesi ile mezun olup 3.
Ordu emrine verildi. 1903 yılındaki Bulgar ayaklanmasının bastırılmasında rol
aldı. 1903 yılında üsteğmen, 1906 yılında yüzbaşı oldu. 1908 yılında Hareket
Ordusu Jandarma Taburu'na komuta etti. Bu dönemde İttihat ve Terakki Cemiyeti
üyesi oldu. İttihat ve Terakki'nin kurucularından Talat Paşa'nın en yakın
arkadaşlarındandı. 31 Mart İsyanı'ndan sonra toplanan İttihat ve Terakki
Kongresi'nde cemiyetin siyasi parti haline gelmesi ve askerin politikadan
çekilmesi gerektiğini savunan Mustafa Kemal'i destekledi.
Ekim 1909 tarihinde başladığı Harp Akademisi’ne devam
ederken önce Trablusgarp Savaşı'na sonra Balkan Savaşı'na katıldı. 1 Kasım 1912
tarihinde Harp Akademisi'ni birincilikle bitirip Genelkurmay Karargâhı'na
atandı ve 1914 yılında I. Dünya Savaşı'na katıldı. Savaşta Sina-Filistin
Cephesinde, özellikle İkinci Gazze Muharebesi'nde büyük yararlıklar gösterdi,
birçok madalya ve nişan kazandı. Savaşın son günlerinde Dâhiliye Vekili Sina'da
başarı göstermiş olduğu için onun Jandarma Umum Kumandanı olmasını önerdi.
Yıldırım Ordular Grubu komutanı Liman von Sanders, bir İngiliz saldırısı
beklediği için onu göndermedi.
Mondros Mütarekesi'nin imzalanmasından sonra İstanbul'a
dönebildi. Üstlendiği Jandarma Genel Komutanlığı görevi, ülkeyi bir arada
tutmaya çalışırken jandarmayı alternatif bir güç olarak gören milliyetçi
subaylar için önemliydi. İstanbul'un asayiş sorunu ile ilgilenirken bir yandan
da Anadolu'ya silah gönderdi. Ahmed İzzet Paşa Kabinesinin kurulduğu bu günlerde;
İstanbul'da kasten bir anarşi ortamı oluşturarak bir asayiş problemi ortaya
çıkarmak ve dıştan yapılacak bir müdahaleye zemin hazırlanmak isteniyordu 19
Ocak 1919’da VI. Mehmed'in ve Damat Ferid Paşa'nın işine gelmediği için
görevinden azledildi. Jandarma Umum Kumandanı olarak görev yaptığı günlerden
itibaren, Millî Mücadele planları için Mustafa Kemal Paşa'nın evinde yapılan
toplantılara katılmaktaydı. Mustafa Kemal, Ali Fuat, Rauf, Kâzım Karabekir
Beyler ile birlikte "Kurtuluş Savaşı'nın İlkleri" diye anılan grubun
parçası oldu. Bu toplantılarda Anadolu'daki gücün başına Mustafa Kemal Paşa'nın
geçmesini önerdi.
16 Mayıs 1919 tarihinde, 3. Ordu Müfettişi göreviyle ve Türk
Kurtuluş Savaşı'nı başlatma maksadıyla Anadolu'ya giden Mustafa Kemal Paşa ile
birlikte Bandırma Vapuru'na binerek Samsun'a gitti. Bu yolculuğa katılmasını
Mustafa Kemal Paşa istemişti. Gidiş izni yoktu ancak 15 Mayıs 1919 tarihinde
İngilizlerden vize alabildi. Mustafa Kemal Paşa'ya İngilizlerin gemiyi
batıracağını söyledi. 17 Mayıs tarihinde kendisi de 9. Ordu'ya bağlı, karargâhı
Sivas'ta bulunan 3. Kolordu Komutanlığı ile görevlendirildi. Samsun'a vardıktan sonra başlatılan Millî
Mücadele'nin gerekçesini, amacını, yöntemini açıklayan bir belge niteliğindeki
Amasya protokolünün hazırlandığı toplantılara katıldı. 21 Haziran 1919
tarihinde gizli bir genelge ile duyurulan protokolde imzası olanlardan
birisiydi.
Amasya Genelgesi'nin imzalanmasının ardından Mustafa Kemal
ve Rauf Bey ile birlikte Sivas'a gitti. Diğerleri Erzurum Kongresi'ne katılmak
için yola devam ederken Sivas Kongresi hazırlıklarını tamamlamak için bu
şehirde kaldı. İngilizlerin Temmuz ayı
başında Samsun bölgesine asker çıkarmaları üzerine Kavak civarına topçu birliği
yerleştirip savaş düzeni almasıyla bu harekâtı durdurdu. Harbiye Nezareti'nden
kendisine gönderilen ve Mustafa Kemal Paşa'nın emirlerini dinlememesi
gerektiğini aksi halde bu durumun İngilizlere işgal hakkı tanıyacağını bildiren
telgrafa uzun bir yanıt vererek "Mustafa Kemal'in Erzurum'da olduğunu,
onun bu durumla ilişkisi olmadığını, bunun yurtsever herkesin yapacağı bir
hareket olduğunu" bildirdi. 13 Temmuz 1919 tarihinde Takvim-i Vekayi'de
yayımlanan yazı ile ordudaki görevinden alındı. Görevden alınacağını hisseden
Refet Bey ise 12 Temmuz tarihinde Kavak’tan gönderdiği telgrafla istifasını
bildirmişti. Böylece 3. Kolordu Komutanlığı görevini yerine atanan Miralay
Selahattin Bey'e devretti.
Batı Anadolu Kuvâ-yi Milliyesi'nin komutanlığına Ali Fuat
Paşa atanmıştı. Ali Fuat Paşa da efeler tarafından idare edilmekte olan Aydın
Kuvâ-yi Milliyesi'ni idare edecek bir komutan ihtiyacını hissederek bu göreve
Refet Bey'i önerdi. Konya'da bulunan Refet Bey, Heyet-i Temsiliye tarafından Aydın
ve Salihli cephesine komutan olarak gönderildi. "Nazilli Komutanı Servet
Bey" kod adı ile Nazilli'ye yerleşti. Cephede Demirci Mehmet Efe'nin
Mustafa Kemal Paşa ve Heyet-i Temsiliye'ye karşı tereddütlerini giderip Kuvâ-yi
Milliye taraftarı olmayan danışmanlarını görevden almasını sağladı. 1920
başlarından itibaren fiilen 23. ve 57. tümenlere komuta etti. Bu görevi Düzce
Ayaklanmasına kadar devam ettirdi. Bir yandan da İstanbul'dan Anadolu'ya silah
ve mühimmat kaçırılması, İtalyan işgalindeki Antalya depolarında bulunan silah
ve mühimmatın Kuvâ-yi Milliye'ye kazandırılması ile ilgilendi.
Son Osmanlı Meclis-i Mebusanı seçimleri sırasında İzmir
milletvekili olarak seçildi ancak rahatsızlığını ileri sürerek İstanbul'a
gitmedi. İstanbul'un işgali ve Mebusan Meclisi'nin feshedilmesi üzerine 19 Mart
tarihinde başlayan 1. TBMM seçimlerinde İzmir milletvekili seçildi. İstanbul'un
işgalinden sonra Konya valisinin ve komutan Fahrettin Bey'in İstanbul ile
ilişkileri kesmemesi üzerine o sırada Nazilli'den sonra Konya'ya yöneldi. Vali,
komutan ve şehrin ileri gelenlerinden oluşan bir heyeti emrivaki ile Ankara’ya
götürdü. Buradaki görüşme sonucunda farklı görüşler giderilmiş ve Konya'nın da
milletvekili seçmesi sağlanmıştı. Hilafet yanlıları tarafından nisan ayında
Düzce’de başlatılan ve gittikçe yayılan isyanın bastırılmasında, ardından
Haziran ayında baş gösteren Yozgat İsyanının bastırılmasında görev aldı.
Ağustos ayında Ankara’ya döndü. Bu arada 14 Temmuz tarihinde verilen ve 25
Temmuz tarihinde padişah tarafından onaylanan bir kararla idama mahkûm edildi. İzmir
milletvekili olarak TBMM’ye katıldı. 6 Eylül 1920 tarihinde Dâhiliye
Vekilliğine getirildi.
22 Haziran 1920 tarihinde başlayan Yunan saldırısı ile
Balıkesir ve Bursa’nın işgal edilmesi üzerine, ancak düzenli ordunun Yunan
kuvvetleri ile başa çıkabileceğine karar verilmiş; Kuvâ-yi Milliye'nin tasfiye
edilip düzenli ordu kurulmasına başlanmıştı. Bu sırada batı cephesi kuzey ve
güney olarak ikiye bölündü; kuzey cephesi komutanlığına İsmet Bey (İnönü),
güney cephesi komutanlığına Refet Bey getirildi. 3 Ocak 1921 tarihinde Refet
Bey ve İsmet Bey'in kuvvetleri Çerkez Ethem'in kuvvetlerine hücum eder ama
fazla dirençle karşılaşmazlar ve asilerin çoğu millî orduya katılır. Çerkez
Ethem ve kardeşleri ise Yunanlara sığınıp kaçtılar. Mustafa Kemal, Nutuk’ta
Çerkez Ethem ve kardeşlerinin canlarını kurtarabilmelerinden ötürü Refet
Bele'yi eleştirdi. Refet Bele sonraki yıllarda yaptığı bir söyleşide Çerkez
Ethem'in kaçarken hiçbir asker ve cephaneyi götürmediğini, yakalanan askerlerin
ifadesine göre Çerkez Ethem'in askerlerine millî orduya katılmalarını nasihat
ettiğini söyler.
Kastamonu'daki dinlenme döneminden sonra 30 Haziran 1921
tarihinde ikinci defa Dâhiliye Vekilliğine seçildi. Yunan taarruzu sırasında
meydan gelmiş ve bastırılmış olan Koçigiri ayaklanmasından sonra Dersim
halkının ayrı yönetim isteği gündeme gelince şiddetle karşı çıktı. Mustafa
Kemal Paşa'nın Başkomutan olduğu 5 Ağustos 1921 tarihinde ek olarak Millî
Müdafaa Vekâleti'ni de üstlendi. Ordunun silah ve donatım ihtiyaçlarını
sür'atle karşılamak için çok büyük çaba gösterdi. Kilimlerden asker kaputu, gaz
tenekelerinden ilaç kutusu, sapan demirlerinden kılıç yaptırmak gibi fikirleri
uyguladı. Bu çabalarıyla ordunun zafere ulaşmasına yaptığı büyük katkı
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa ve Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa'dan takdir
aldı. 10 Ocak 1922 tarihinde sağlık durumunu gerekçe göstererek Millî Müdafaa Vekâleti
görevinden ayrıldı. Bakanlıktan ayrıldıktan sonra Hilâl-i Ahmer (Türk Kızılay
Derneği) Başkanlığı'nı üstlendi. Yeni savaş hazırlığı sırasında 1. Ordu
Komutanlığı görevini kabul etmedi. Dumlupınar Meydan Muharebesi'nin kazanılmasının
ardından gerçekleşen Mudanya Mütarekesi görüşmeleri sırasında gerektiğinde
delegasyona yardım etmek için Mudanya'da kalması uygun görüldü.
Mudanya Mütarekesi'nde olmamasına rağmen Gelibolu'nun Türk
idaresi altına alınmasını sağladı. Antlaşmaya göre Türkler asayiş için 8.000 kişilik
jandarma çıkarttı. Refet Paşa asayiş için bu miktar jandarmanın yetersiz
olduğunu İtilaf Devletleri'ne kabul ettirip ek jandarma birliği çıkartmıştır.
Jandarma iki kıtaya ayrıldı. Sabit jandarma en yüksek yerel mülki amire bağlı
kalarak iç güvenliği sağlayacak, seyyar jandarma kıtası da eşkıyalık ve
çeteciliği önleyecekti.
2 Kasım 1922 tarihinde Ankara Hükûmeti'nin Sağlık Bakanı ve
Sinop milletvekili olan Dr. Rıza Nur ve arkadaşlarının saltanatın kaldırılması
için verdiği tasarı kabul edilince bu haberi Sultan VI. Mehmed Vahdettin'e
bildirme görevi verildi. Saraya gidip bu haberi Sultan Vahdettin'e verdi.
İstanbul'daki işgal kuvvetleri başkomutanı General Harrington Sultan
Vahdettin'in ülkeden ayrılışını bir mektup ile Refet Paşa'ya bildirdi. İşgal kuvvetleri
komutanlığına da yetkinin Ankara Hükûmeti'nde olduğunu bildirdi. Ankara'dan
gelen emir ile veliaht Abdülmecid ile görüşüp halifeliği kabul edip etmemesi
konusunu görüştü. Bu konuda padişahlık hevesinde olmaması için teminat senedi
imzalattı. Ankara ayrıca Kutsal Emanetler'in kaçırılmaması için korunması
emrini verdi. Veliaht bu görüşmede halife olarak tahta geçmek istediğini
söyledi.
4 Kasım 1922 tarihinde Ahmet Tevfik Paşa hükûmeti istifa
etti. Resmî Gazete Takvim-i Vekayi son sayısını çıkardı. 5 Kasım 1922 tarihinde
Refet Paşa İstanbul'daki bakanlıklara görevlerini bırakmaları emrini verdi.
Halife Abdülmecid'e aşırı saygı göstermesi ve Konya adında bir at hediye etmesi
Mustafa Kemal'i rahatsız etti. Bu olaydan hemen sonra İstanbul'daki görevine son
verildi. Mustafa Kemal Nutuk'ta bu konudan bahsetmiştir. 29 Kasım 1922
tarihinde Doğu Trakya'nın tamamı TBMM hükûmeti idaresine alındığında kendisine
verilen temsil görevi sona ermişti. İstanbul temsilciliği görevine Adnan Bey
getirildi. Edirne Valisi Şakir Bey de Trakya'nın teslim alınmasını
gerçekleştirdi. Kendisi ise Trakya'da bir ordu kurmakla görevlendirildi.
Karargâhını Tekirdağ'a kurdu. Bölgenin işgal hasar raporunu hazırladı. Bu
rapora göre 130.000 Türk katledilmiş, çok önemli miktarda mal ve eşya zayiatı
verilmişti. Bu zararlar Yunanlar Trakya'yı boşaltıp İtilaf Devletleri
heyetlerine teslim ederken verilmiş, çoğu götürülmüştü. Oysa Mudanya
Antlaşması'na göre işgal kuvvetleri çekilirken İtilaf Devletleri önlem
alacaklardı fakat hiçbir şekilde almadılar.
Bu arada Genelkurmay başkanı Mareşal Fevzi Paşa'nın emri ile
komitacı Fuat Balkan 1923 yılı Ocak ayından itibaren Refet Paşa'ya bağlandı ve
en az haftada bir kez rapor verdi. Lozan Antlaşması görüşmeleri başlayınca
Refet Paşa Fuat Balkan'a tahsisat verilmeyeceğini ve müfrezesinin
lağvedileceğinin karara bağlandığını bildirdi. Aralık 1922'de Lozan
Konferansı'nın kesilmesinin gündeme gelmesi üzerine 21 Aralık 1922 tarihinde
askeri tedbirler alınmaya başlandı. Bu harekâta göre ordular önce boğazı tutacak,
düşman gemilerinin geçişini engelleyecek, Anadolu yakasındaki İngilizler denize
dökülecekler, Refet Paşa da kuvvetleri ile İngiliz kuvvetlerini imha ve esir
edecekti. 23 Nisan 1923 tarihinde ikinci dönem müzakereler başlayınca bu plan
durduruldu. Trakya'daki görevini sürdürürken meclis seçimlerine katıldı ve II.
dönem meclis seçimlerinde İstanbul milletvekili seçildi. 8 Ekim 1923 tarihinde
ordudaki görevi sona erdikten sonra milletvekilliği görevine devam etti.
Millî Mücadele sonrasında köklü ve hızlı devrim
hareketlerinden rahatsızlık duyan Refet Bey, 9 Kasım 1924 tarihinde Halk
Fırkası'ndan istifa etti. 17 Kasım tarihinde kurulan Terakkiperver Cumhuriyet
Fırkasının kurucuları arasında yer aldı. Mustafa Kemal Büyük Nutkunda sık sık
İstiklal Savaşı'nı birlikte başlattıkları Ali Fuat Paşa, Kâzım Karabekir ve
Rauf Orbay gibi kendisini de eleştirdi. 1922-1923 yıllarında Sovyetler
Birliği'nin Ankara büyükelçisi Semyon Aralov yazdığı kitabında Rauf Orbay ve
Refet Bele'nin Sovyetlere karşı olup komprador burjuvazinin temsilcisi
olduğunu yazdı.
1 Kasım 1926 tarihinde milletvekilliğinden istifa etti. 8
Aralık 1926 tarihinde kendi isteğiyle askerlikten emekliye ayrıldı. 1935 yılına
kadar siyasetten uzak kaldı. II. Dünya Savaşı başlamadan önce İsmet İnönü,
Mustafa Kemal Atatürk'ün siyasetini eleştirdikleri için anlaşmazlığa düştüğü
silah arkadaşları ile temasa geçip ılımlı siyaset izlemeye başladı. 1939
seçimlerinde Kılıç Ali ve Şükrü Kaya gibi Mustafa Kemal Atatürk'ün yakın
çalışma arkadaşları TBMM'ye giremezken Kâzım Karabekir, Hüseyin Cahit Yalçın,
Refet Bele ve Ali Fuat Cebesoy gibi muhalifler İsmet İnönü'nün yeni siyaseti
ile TBMM'ye girdi. VI., VII., ve VIII. Dönemlerde de İstanbul Milletvekili
seçilerek TBMM'deki yerini 1950'ye kadar korudu. 8 Nisan 1950 tarihinde Beyrut'taki
Birleşmiş Milletler Ortadoğu Filistin Mültecilerine Yardım ve Bayındırlık
Ajansı Türkiye Delegeliğine atandı. 22 Şubat 1961 tarihinde bu görevden
ayrıldı. Lübnan'da "El Pasha" lakabı ile tanındı. 1949 yılında
Perihan Hanım ile evlendi. Birleşmiş Milletler ’de görev yaptığı 1953 yılında
dünyaya gelen Zeynep Asuman Begüm adlı bir kızı vardır. Ölümünden birkaç gün
önce geçirdiği beyin kanaması sonucu 2 Ekim 1963 tarihinde İstanbul'da hayatını
kaybetti. Kabri İstanbul Zincirlikuyu Mezarlığı'ndadır. Kendisinin vasiyeti ve
ailesinin isteğinden dolayı kabri Devlet Mezarlığı'na nakledilmedi. Perihan
Bele ile evli ve Asuman Begüm İlban'ın babasıydı.
KAYNAKÇA
T.C. Genelkurmay Harp Tarihi
Başkanlığı Yayınları, Türk İstiklâl Harbine Katılan Tümen ve Daha Üst Kademelerdeki
Komutanların Biyografileri, Genelkurmay Başkanlığı Basımevi, Ankara, 1972,
s. 91.
Halit Kaya, Refet Bele’nin Askeri ve Siyasi Hayatı, Ankara
Üniversitesi İnkılap Tarihi Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2008
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Sayın takipçilerimiz hakaret etmeden yorumlarınızı yapabilirsiniz.