Kurtuluş Savaşında Bir Komutan REFET BELE - akademitarih

EN YENİ MAKALELER

Post Top Ad

Your Ad Spot

16 Temmuz 2021 Cuma

Kurtuluş Savaşında Bir Komutan REFET BELE

Refet (Bele) Paşa

 

Kurtuluş Savaşında Bir Komutan REFET BELE

Duygu KARAKAŞ
Tarihçi

    Akademi Tarih olarak siz değerli takipçilerimize bu hafta tanıtacağımız kişi Milli Mücadele’nin beş önemli komutanlarından Refet Bele (Paşa).

    1881 yılında Selanik'te doğdu. Babası Mehmet Servet Bey, annesi Emine Adviye Hanım'dır. Selanik'te yaşayan Rumeli kökenli bir aileye mensuptu. Soyadı Kanunu'ndan sonra aldığı Bele soyadı, Bulgaristan’da dedesi Beleli Mehmet Bey'in sahip olduğu Bele kasabasından gelmiştir. Balkanlar'daki karışıklılar nedeniyle İstanbul'a gelen ailesi, bebekliğinde Selanik'e geri dönmüşlerdi. İlk ve orta öğrenimini İstanbul ve Selanik'te tamamladıktan sonra girdiği İstanbul'daki Harp Okulu'nda ileride Kurtuluş Savaşı'nın lideri olacak kişilerle birlikte okudu.

    1898 yılının sonunda piyade teğmen rütbesi ile mezun olup 3. Ordu emrine verildi. 1903 yılındaki Bulgar ayaklanmasının bastırılmasında rol aldı. 1903 yılında üsteğmen, 1906 yılında yüzbaşı oldu. 1908 yılında Hareket Ordusu Jandarma Taburu'na komuta etti. Bu dönemde İttihat ve Terakki Cemiyeti üyesi oldu. İttihat ve Terakki'nin kurucularından Talat Paşa'nın en yakın arkadaşlarındandı. 31 Mart İsyanı'ndan sonra toplanan İttihat ve Terakki Kongresi'nde cemiyetin siyasi parti haline gelmesi ve askerin politikadan çekilmesi gerektiğini savunan Mustafa Kemal'i destekledi.

    Ekim 1909 tarihinde başladığı Harp Akademisi’ne devam ederken önce Trablusgarp Savaşı'na sonra Balkan Savaşı'na katıldı. 1 Kasım 1912 tarihinde Harp Akademisi'ni birincilikle bitirip Genelkurmay Karargâhı'na atandı ve 1914 yılında I. Dünya Savaşı'na katıldı. Savaşta Sina-Filistin Cephesinde, özellikle İkinci Gazze Muharebesi'nde büyük yararlıklar gösterdi, birçok madalya ve nişan kazandı. Savaşın son günlerinde Dâhiliye Vekili Sina'da başarı göstermiş olduğu için onun Jandarma Umum Kumandanı olmasını önerdi. Yıldırım Ordular Grubu komutanı Liman von Sanders, bir İngiliz saldırısı beklediği için onu göndermedi.

    Mondros Mütarekesi'nin imzalanmasından sonra İstanbul'a dönebildi. Üstlendiği Jandarma Genel Komutanlığı görevi, ülkeyi bir arada tutmaya çalışırken jandarmayı alternatif bir güç olarak gören milliyetçi subaylar için önemliydi. İstanbul'un asayiş sorunu ile ilgilenirken bir yandan da Anadolu'ya silah gönderdi. Ahmed İzzet Paşa Kabinesinin kurulduğu bu günlerde; İstanbul'da kasten bir anarşi ortamı oluşturarak bir asayiş problemi ortaya çıkarmak ve dıştan yapılacak bir müdahaleye zemin hazırlanmak isteniyordu 19 Ocak 1919’da VI. Mehmed'in ve Damat Ferid Paşa'nın işine gelmediği için görevinden azledildi. Jandarma Umum Kumandanı olarak görev yaptığı günlerden itibaren, Millî Mücadele planları için Mustafa Kemal Paşa'nın evinde yapılan toplantılara katılmaktaydı. Mustafa Kemal, Ali Fuat, Rauf, Kâzım Karabekir Beyler ile birlikte "Kurtuluş Savaşı'nın İlkleri" diye anılan grubun parçası oldu. Bu toplantılarda Anadolu'daki gücün başına Mustafa Kemal Paşa'nın geçmesini önerdi.

    16 Mayıs 1919 tarihinde, 3. Ordu Müfettişi göreviyle ve Türk Kurtuluş Savaşı'nı başlatma maksadıyla Anadolu'ya giden Mustafa Kemal Paşa ile birlikte Bandırma Vapuru'na binerek Samsun'a gitti. Bu yolculuğa katılmasını Mustafa Kemal Paşa istemişti. Gidiş izni yoktu ancak 15 Mayıs 1919 tarihinde İngilizlerden vize alabildi. Mustafa Kemal Paşa'ya İngilizlerin gemiyi batıracağını söyledi. 17 Mayıs tarihinde kendisi de 9. Ordu'ya bağlı, karargâhı Sivas'ta bulunan 3. Kolordu Komutanlığı ile görevlendirildi.  Samsun'a vardıktan sonra başlatılan Millî Mücadele'nin gerekçesini, amacını, yöntemini açıklayan bir belge niteliğindeki Amasya protokolünün hazırlandığı toplantılara katıldı. 21 Haziran 1919 tarihinde gizli bir genelge ile duyurulan protokolde imzası olanlardan birisiydi.

 


    Amasya Genelgesi'nin imzalanmasının ardından Mustafa Kemal ve Rauf Bey ile birlikte Sivas'a gitti. Diğerleri Erzurum Kongresi'ne katılmak için yola devam ederken Sivas Kongresi hazırlıklarını tamamlamak için bu şehirde kaldı.  İngilizlerin Temmuz ayı başında Samsun bölgesine asker çıkarmaları üzerine Kavak civarına topçu birliği yerleştirip savaş düzeni almasıyla bu harekâtı durdurdu. Harbiye Nezareti'nden kendisine gönderilen ve Mustafa Kemal Paşa'nın emirlerini dinlememesi gerektiğini aksi halde bu durumun İngilizlere işgal hakkı tanıyacağını bildiren telgrafa uzun bir yanıt vererek "Mustafa Kemal'in Erzurum'da olduğunu, onun bu durumla ilişkisi olmadığını, bunun yurtsever herkesin yapacağı bir hareket olduğunu" bildirdi. 13 Temmuz 1919 tarihinde Takvim-i Vekayi'de yayımlanan yazı ile ordudaki görevinden alındı. Görevden alınacağını hisseden Refet Bey ise 12 Temmuz tarihinde Kavak’tan gönderdiği telgrafla istifasını bildirmişti. Böylece 3. Kolordu Komutanlığı görevini yerine atanan Miralay Selahattin Bey'e devretti.

    Batı Anadolu Kuvâ-yi Milliyesi'nin komutanlığına Ali Fuat Paşa atanmıştı. Ali Fuat Paşa da efeler tarafından idare edilmekte olan Aydın Kuvâ-yi Milliyesi'ni idare edecek bir komutan ihtiyacını hissederek bu göreve Refet Bey'i önerdi. Konya'da bulunan Refet Bey, Heyet-i Temsiliye tarafından Aydın ve Salihli cephesine komutan olarak gönderildi. "Nazilli Komutanı Servet Bey" kod adı ile Nazilli'ye yerleşti. Cephede Demirci Mehmet Efe'nin Mustafa Kemal Paşa ve Heyet-i Temsiliye'ye karşı tereddütlerini giderip Kuvâ-yi Milliye taraftarı olmayan danışmanlarını görevden almasını sağladı. 1920 başlarından itibaren fiilen 23. ve 57. tümenlere komuta etti. Bu görevi Düzce Ayaklanmasına kadar devam ettirdi. Bir yandan da İstanbul'dan Anadolu'ya silah ve mühimmat kaçırılması, İtalyan işgalindeki Antalya depolarında bulunan silah ve mühimmatın Kuvâ-yi Milliye'ye kazandırılması ile ilgilendi.

    Son Osmanlı Meclis-i Mebusanı seçimleri sırasında İzmir milletvekili olarak seçildi ancak rahatsızlığını ileri sürerek İstanbul'a gitmedi. İstanbul'un işgali ve Mebusan Meclisi'nin feshedilmesi üzerine 19 Mart tarihinde başlayan 1. TBMM seçimlerinde İzmir milletvekili seçildi. İstanbul'un işgalinden sonra Konya valisinin ve komutan Fahrettin Bey'in İstanbul ile ilişkileri kesmemesi üzerine o sırada Nazilli'den sonra Konya'ya yöneldi. Vali, komutan ve şehrin ileri gelenlerinden oluşan bir heyeti emrivaki ile Ankara’ya götürdü. Buradaki görüşme sonucunda farklı görüşler giderilmiş ve Konya'nın da milletvekili seçmesi sağlanmıştı. Hilafet yanlıları tarafından nisan ayında Düzce’de başlatılan ve gittikçe yayılan isyanın bastırılmasında, ardından Haziran ayında baş gösteren Yozgat İsyanının bastırılmasında görev aldı. Ağustos ayında Ankara’ya döndü. Bu arada 14 Temmuz tarihinde verilen ve 25 Temmuz tarihinde padişah tarafından onaylanan bir kararla idama mahkûm edildi. İzmir milletvekili olarak TBMM’ye katıldı. 6 Eylül 1920 tarihinde Dâhiliye Vekilliğine getirildi.

 


    22 Haziran 1920 tarihinde başlayan Yunan saldırısı ile Balıkesir ve Bursa’nın işgal edilmesi üzerine, ancak düzenli ordunun Yunan kuvvetleri ile başa çıkabileceğine karar verilmiş; Kuvâ-yi Milliye'nin tasfiye edilip düzenli ordu kurulmasına başlanmıştı. Bu sırada batı cephesi kuzey ve güney olarak ikiye bölündü; kuzey cephesi komutanlığına İsmet Bey (İnönü), güney cephesi komutanlığına Refet Bey getirildi. 3 Ocak 1921 tarihinde Refet Bey ve İsmet Bey'in kuvvetleri Çerkez Ethem'in kuvvetlerine hücum eder ama fazla dirençle karşılaşmazlar ve asilerin çoğu millî orduya katılır. Çerkez Ethem ve kardeşleri ise Yunanlara sığınıp kaçtılar. Mustafa Kemal, Nutuk’ta Çerkez Ethem ve kardeşlerinin canlarını kurtarabilmelerinden ötürü Refet Bele'yi eleştirdi. Refet Bele sonraki yıllarda yaptığı bir söyleşide Çerkez Ethem'in kaçarken hiçbir asker ve cephaneyi götürmediğini, yakalanan askerlerin ifadesine göre Çerkez Ethem'in askerlerine millî orduya katılmalarını nasihat ettiğini söyler.

    Kastamonu'daki dinlenme döneminden sonra 30 Haziran 1921 tarihinde ikinci defa Dâhiliye Vekilliğine seçildi. Yunan taarruzu sırasında meydan gelmiş ve bastırılmış olan Koçigiri ayaklanmasından sonra Dersim halkının ayrı yönetim isteği gündeme gelince şiddetle karşı çıktı. Mustafa Kemal Paşa'nın Başkomutan olduğu 5 Ağustos 1921 tarihinde ek olarak Millî Müdafaa Vekâleti'ni de üstlendi. Ordunun silah ve donatım ihtiyaçlarını sür'atle karşılamak için çok büyük çaba gösterdi. Kilimlerden asker kaputu, gaz tenekelerinden ilaç kutusu, sapan demirlerinden kılıç yaptırmak gibi fikirleri uyguladı. Bu çabalarıyla ordunun zafere ulaşmasına yaptığı büyük katkı Başkomutan Mustafa Kemal Paşa ve Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa'dan takdir aldı. 10 Ocak 1922 tarihinde sağlık durumunu gerekçe göstererek Millî Müdafaa Vekâleti görevinden ayrıldı. Bakanlıktan ayrıldıktan sonra Hilâl-i Ahmer (Türk Kızılay Derneği) Başkanlığı'nı üstlendi. Yeni savaş hazırlığı sırasında 1. Ordu Komutanlığı görevini kabul etmedi. Dumlupınar Meydan Muharebesi'nin kazanılmasının ardından gerçekleşen Mudanya Mütarekesi görüşmeleri sırasında gerektiğinde delegasyona yardım etmek için Mudanya'da kalması uygun görüldü.

    Mudanya Mütarekesi'nde olmamasına rağmen Gelibolu'nun Türk idaresi altına alınmasını sağladı. Antlaşmaya göre Türkler asayiş için 8.000 kişilik jandarma çıkarttı. Refet Paşa asayiş için bu miktar jandarmanın yetersiz olduğunu İtilaf Devletleri'ne kabul ettirip ek jandarma birliği çıkartmıştır. Jandarma iki kıtaya ayrıldı. Sabit jandarma en yüksek yerel mülki amire bağlı kalarak iç güvenliği sağlayacak, seyyar jandarma kıtası da eşkıyalık ve çeteciliği önleyecekti.

 

    2 Kasım 1922 tarihinde Ankara Hükûmeti'nin Sağlık Bakanı ve Sinop milletvekili olan Dr. Rıza Nur ve arkadaşlarının saltanatın kaldırılması için verdiği tasarı kabul edilince bu haberi Sultan VI. Mehmed Vahdettin'e bildirme görevi verildi. Saraya gidip bu haberi Sultan Vahdettin'e verdi. İstanbul'daki işgal kuvvetleri başkomutanı General Harrington Sultan Vahdettin'in ülkeden ayrılışını bir mektup ile Refet Paşa'ya bildirdi. İşgal kuvvetleri komutanlığına da yetkinin Ankara Hükûmeti'nde olduğunu bildirdi. Ankara'dan gelen emir ile veliaht Abdülmecid ile görüşüp halifeliği kabul edip etmemesi konusunu görüştü. Bu konuda padişahlık hevesinde olmaması için teminat senedi imzalattı. Ankara ayrıca Kutsal Emanetler'in kaçırılmaması için korunması emrini verdi. Veliaht bu görüşmede halife olarak tahta geçmek istediğini söyledi.

 

    4 Kasım 1922 tarihinde Ahmet Tevfik Paşa hükûmeti istifa etti. Resmî Gazete Takvim-i Vekayi son sayısını çıkardı. 5 Kasım 1922 tarihinde Refet Paşa İstanbul'daki bakanlıklara görevlerini bırakmaları emrini verdi. Halife Abdülmecid'e aşırı saygı göstermesi ve Konya adında bir at hediye etmesi Mustafa Kemal'i rahatsız etti. Bu olaydan hemen sonra İstanbul'daki görevine son verildi. Mustafa Kemal Nutuk'ta bu konudan bahsetmiştir. 29 Kasım 1922 tarihinde Doğu Trakya'nın tamamı TBMM hükûmeti idaresine alındığında kendisine verilen temsil görevi sona ermişti. İstanbul temsilciliği görevine Adnan Bey getirildi. Edirne Valisi Şakir Bey de Trakya'nın teslim alınmasını gerçekleştirdi. Kendisi ise Trakya'da bir ordu kurmakla görevlendirildi. Karargâhını Tekirdağ'a kurdu. Bölgenin işgal hasar raporunu hazırladı. Bu rapora göre 130.000 Türk katledilmiş, çok önemli miktarda mal ve eşya zayiatı verilmişti. Bu zararlar Yunanlar Trakya'yı boşaltıp İtilaf Devletleri heyetlerine teslim ederken verilmiş, çoğu götürülmüştü. Oysa Mudanya Antlaşması'na göre işgal kuvvetleri çekilirken İtilaf Devletleri önlem alacaklardı fakat hiçbir şekilde almadılar.

 

    Bu arada Genelkurmay başkanı Mareşal Fevzi Paşa'nın emri ile komitacı Fuat Balkan 1923 yılı Ocak ayından itibaren Refet Paşa'ya bağlandı ve en az haftada bir kez rapor verdi. Lozan Antlaşması görüşmeleri başlayınca Refet Paşa Fuat Balkan'a tahsisat verilmeyeceğini ve müfrezesinin lağvedileceğinin karara bağlandığını bildirdi. Aralık 1922'de Lozan Konferansı'nın kesilmesinin gündeme gelmesi üzerine 21 Aralık 1922 tarihinde askeri tedbirler alınmaya başlandı. Bu harekâta göre ordular önce boğazı tutacak, düşman gemilerinin geçişini engelleyecek, Anadolu yakasındaki İngilizler denize dökülecekler, Refet Paşa da kuvvetleri ile İngiliz kuvvetlerini imha ve esir edecekti. 23 Nisan 1923 tarihinde ikinci dönem müzakereler başlayınca bu plan durduruldu. Trakya'daki görevini sürdürürken meclis seçimlerine katıldı ve II. dönem meclis seçimlerinde İstanbul milletvekili seçildi. 8 Ekim 1923 tarihinde ordudaki görevi sona erdikten sonra milletvekilliği görevine devam etti.

    Millî Mücadele sonrasında köklü ve hızlı devrim hareketlerinden rahatsızlık duyan Refet Bey, 9 Kasım 1924 tarihinde Halk Fırkası'ndan istifa etti. 17 Kasım tarihinde kurulan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının kurucuları arasında yer aldı. Mustafa Kemal Büyük Nutkunda sık sık İstiklal Savaşı'nı birlikte başlattıkları Ali Fuat Paşa, Kâzım Karabekir ve Rauf Orbay gibi kendisini de eleştirdi. 1922-1923 yıllarında Sovyetler Birliği'nin Ankara büyükelçisi Semyon Aralov yazdığı kitabında Rauf Orbay ve Refet Bele'nin Sovyetlere karşı olup komprador burjuvazinin temsilcisi olduğunu yazdı.

     Partinin kapatılmasından sonra, Atatürk'e karşı yapılan İzmir Suikastı girişimi nedeniyle kendisi de Ali Fuat Paşa, Kâzım Karabekir ve Rauf Orbay ile birlikte tutuklandı, Refet Paşanın tutuklanma nedeni suikastın en önemli organizatörlerinden İzmit milletvekili Şükrü Bey'in tutuklanmasından hemen sonra Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası kurucularının Refet Paşa'nın evinde buluşmasıdır. Refet Paşa mahkemede, Şükrü Bey'in milletvekili olarak tutuklanmasının önemli bir konu yüzünden olabileceğini düşündükleri için bu toplantıyı yaptıklarını söyledi. Yargılandığı İstiklal Mahkemesi'nden beraat etti. Refet Paşa İstanbul'da Kalamış'taki köşkünde oturuyordu.

 

    1 Kasım 1926 tarihinde milletvekilliğinden istifa etti. 8 Aralık 1926 tarihinde kendi isteğiyle askerlikten emekliye ayrıldı. 1935 yılına kadar siyasetten uzak kaldı. II. Dünya Savaşı başlamadan önce İsmet İnönü, Mustafa Kemal Atatürk'ün siyasetini eleştirdikleri için anlaşmazlığa düştüğü silah arkadaşları ile temasa geçip ılımlı siyaset izlemeye başladı. 1939 seçimlerinde Kılıç Ali ve Şükrü Kaya gibi Mustafa Kemal Atatürk'ün yakın çalışma arkadaşları TBMM'ye giremezken Kâzım Karabekir, Hüseyin Cahit Yalçın, Refet Bele ve Ali Fuat Cebesoy gibi muhalifler İsmet İnönü'nün yeni siyaseti ile TBMM'ye girdi. VI., VII., ve VIII. Dönemlerde de İstanbul Milletvekili seçilerek TBMM'deki yerini 1950'ye kadar korudu. 8 Nisan 1950 tarihinde Beyrut'taki Birleşmiş Milletler Ortadoğu Filistin Mültecilerine Yardım ve Bayındırlık Ajansı Türkiye Delegeliğine atandı. 22 Şubat 1961 tarihinde bu görevden ayrıldı. Lübnan'da "El Pasha" lakabı ile tanındı. 1949 yılında Perihan Hanım ile evlendi. Birleşmiş Milletler ’de görev yaptığı 1953 yılında dünyaya gelen Zeynep Asuman Begüm adlı bir kızı vardır. Ölümünden birkaç gün önce geçirdiği beyin kanaması sonucu 2 Ekim 1963 tarihinde İstanbul'da hayatını kaybetti. Kabri İstanbul Zincirlikuyu Mezarlığı'ndadır. Kendisinin vasiyeti ve ailesinin isteğinden dolayı kabri Devlet Mezarlığı'na nakledilmedi. Perihan Bele ile evli ve Asuman Begüm İlban'ın babasıydı.

 

    KAYNAKÇA

    T.C. Genelkurmay Harp Tarihi Başkanlığı Yayınları, Türk İstiklâl Harbine Katılan Tümen ve Daha Üst Kademelerdeki Komutanların Biyografileri, Genelkurmay Başkanlığı Basımevi, Ankara, 1972, s. 91.

    Halit Kaya, Refet Bele’nin Askeri ve Siyasi Hayatı, Ankara Üniversitesi İnkılap Tarihi Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2008

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sayın takipçilerimiz hakaret etmeden yorumlarınızı yapabilirsiniz.

Post Top Ad

Your Ad Spot