Osmanlı'da Deniz Ticareti |
Buket ERMAN Niğde Üniversitesi İktisat Fakültesi Yüksek Lisans Öğrencisi |
OSMANLI DÖNEMİNDE
DENİZ TİCARETİ
“Denizciliği, Türk’ün büyük milli ülküsü olarak düşünmeli ve onu az zamanda başarmalıyız.’’
Mustafa
Kemal Atatürk |
Osmanlı devleti zaman zaman değişik sebeplerle bir
ürünü bir yerden başka bir yere nakline gereksinim duymuştur. Gereksinim
duyduğu genellikle başkent İstanbul’un ve sarayın ihtiyaçları ile ordu ve
donanmanın ihtiyacı olan mallar oluşturmuştur. Taşımaya konu olacak ürünler donanmaya
ait gemilerle ya da tüccar gemileriyle taşınmıştır.
Osmanlı döneminde taşıma ücretinin gemilerle yapılması
sonucu, gemi sahiplerine taşınan malın türüne ve varılacak mesafenin uzaklığına
göre belirli bir taşıma ücreti ödenmiştir. Bu ödenen taşıma ücretine ‘’navlun’’
denilmiştir. Osmanlı öncesi dönemde ve Osmanlı döneminde navlun, deniz
taşımacılığında kullanılan en önemli yöntemi oluşturmuştur. Navlun, gemilere yüklenen malların
ağırlıklarına, malların değerlerine veya türüne göre alınan nakliye ücretine
verilen isimdir. Gemiciler, güzergahları üzerindeki limanlarda indirilmek üzere
gemilerine yüklenen mallardan aldıkları navlunla, sefer masraflarını
karşılayarak gelir elde etmişlerdir. Navlun bedeli yüklenen malın değeri veya
türüne göre belirlenebilse de çoğunlukla yükün birim ağrılığı üzerinden
hesaplanmıştır[1]. Merkezin ilgili kadılıklara
gönderdiği emirlerde talep edilen malın orada bulunan gemilere yükletilerek
navlun ile gönderilmesi istenmiş, fakat navlunun ne kadar olacağı çoğu
durumlarda belirtilmemiştir. Bu durumun temel sebebi de navlun fiyatının piyasa
değerinden oldukça düşük bir fiyatla ödeneceğinin önceden tespit edilmiş
olmasıdır. Bu durumu ise Osmanlının merkezin ihtiyaçlarını taşradan isterken
gemilere ödenecek navlunun ‘’ narh-ı ruzi veya si’r-i cari’’ üzere ödenmesini
emretmesinden anlaşılmıştır[2].
Gemiciler belirlenen narhın dışına çıkarak fazla para talep ettiğinde ise
ilgili kadılıklar tarafından fermanlar gönderilerek gemicilerin herhangi bir ek
ödeme talep etmemeleri ve cari olarak uygulanan navlun fiyatlarının geçerli
olduğunu belirtmişlerdir. Ayrıca merkez, İstanbul’un tüketimi için gerekli
olacak malların taşıma ücretini o bölgenin gelirlerinden karşılanmasını da
talep edebilmekteydi. Bu yolla da merkeze yüklenen taşıma masrafının merkez
hazinesine yük olmasının önüne geçmiş olunmaktaydı[3].Merkezden
taşraya ya da taşradan merkeze doğru nakledilen malzemeler çeşitlilik
göstermekle birlikte, bu malzemeler çoğunlukla savaş teçhizatlarından
oluşmuştur. Sefere çıkan ordunun gereksinimleri ve donanma inşa etmek için gerekli
olan ağaçlar ve diğer malzemeler bunlardan bazılarını oluşturmuştur[4].
Tüccarlar ve kaptanlar arasında belirli sözleşmeler
yapılmaktadır. Bu sözleşmelerde taşınan malın cinsi, miktarı, malın kalkış ve
varış limanı, taşıma ücreti(navlun) bedeli ve ödeme zamanı yer almıştır. 13. Ve 15. Yy Doğu Akdeniz’de faaliyet
gösteren İtalyanlar, deniz taşımacılığında çift taraflı garanti sistemi
kullanmışlardır. Tüccarlar yükleyecekleri malları belirlenen zamana kadar
hazırlamamaları durumda, kaptanlar ise gemilerini belirlenen tarihte limanda
hazır bulundurmamaları durumunda tazminat ödemek zorunda kalmıştır.
İtalyanların 13. ve 15. Yy uyguladıkları bu sistemi Osmanlı Devleti 16. Yy
uygulamaya başlamıştır[5].
Tablo 1: 16 Yüzyılda Kullanılan Bazı Ticari Ürünlerin Navlun
Fiyatları
İSTİKAMET |
MALIN TÜRÜ |
MİKTARI |
NAVLUN (BİRİM
BAŞINA) |
NAVLUN (TOPLAM) |
Gideroz’dan
İstanbul’a |
Seren |
- |
- |
26.500 Akçe |
Galata |
Meta |
75 Kantar |
12 Akçe |
900 Akçe |
Bozcaada’dan
İstanbul’a |
Bazı Kıyafetler |
- |
- |
8000 Akçe |
Sakız’dan
Galata’ya |
Çeşitli Eşyalar |
- |
- |
67 Sikke Altın |
Kefe’den
İstanbul’a |
Sade Yağ |
1 Tulum |
- |
100 Akçe |
Azak’tan
İstanbul’a |
Sade Yağ |
2 Tulum |
- |
100 Akçe |
Kaynak: Şerafettin Turan, Osmanlı İmparatorluğunda Deniz Taşımacılığı,
2014, s.8
Tablo 2: 16. Yüzyılda
Bazı Ticari Ürünlerin Detaylı Navlun Fiyatları
İSTİKAMET |
MALIN TÜRÜ |
MİKTARI |
NAVLUN(BİRİM
BAŞINA) |
NAVLUN
(TOPLAM) |
Selanik’ten
Galata’ya |
Keçiboynuzu |
600 Kantar |
9 Akçe |
5400 Akçe |
Kıbrıs’tan
Selanik’e |
Keçiboynuzu |
500 Kantar |
10 Akçe |
5000 Akçe |
Tekfurdağı’ndan
Sayda’ya |
Yapağı |
2000 Kantar |
10/15 Akçe |
- |
Tkfurdağı’ndan
Sayda’ya |
Yapağı |
450 Kantar |
15 Pare |
6750 Pare |
Tekfurdağı’ndan
Sayda’ya |
Demir |
500 Kantar |
7,5 Pare |
3750 Pare |
Tekfurdağı’ndan
Sayda’ya |
Demir |
250 Kantar |
7,5 Pare |
1875 Pare |
Silivri’den
Midilli, İzmir ve Foça’ya |
Buğday |
5000 Keyl |
5 Akçe |
25.000 Akçe |
Berail’den
İstanbul’a |
Kara Sığır |
950 Adet |
4,21 Akçe |
4000 Akçe |
Karadeniz’den
İstanbul’a |
Don Yağı |
30 Kantar |
30 Akçe |
900 Akçe |
Galata’dan
Girit’e |
Benefşe Fıçıları |
100 Adet |
440 Akçe |
44.000 Akçe |
Atina’dan
İstanbul’a |
Asel |
1000 Kantar |
35 Akçe |
35.000 Akçe |
Gönye’den
İstanbul’a |
Buğday |
762 Keyl |
6,5 Akçe |
4953 Akçe |
Kaynak: Şerafettin Turan, Osmanlı İmparatorluğunda Deniz Taşımacılığı,
2014, s.8
Osmanlıda sefer masraflarının çıkartılmasından
sonra navlundan elde edilen karın gemi sahibi ve yoldaşları arasında yarı
yarıya paylaşıldığı tespit edilmiştir. İskerçe ise navlunla birlikte deniz
taşımacılığında kullanılan yöntemdir. İskerçe, bir geminin belli bir fiyat
karşılığında tamamıyla kiralanmasına verilen isim olarak adlandırılmıştır.
İskerçe yöntemi 13. yüzyılda göre 16 yüzyılda daha az kullanılmıştır. Bu
durumun sebebi ise bir gemiyi bütünüyle tutmak için gerekli olan sermaye temin
etmede karşılaşılan güçlükler olmuştur. Tüccarlar işkerceye oranla daha
maliyetli olmasına rağmen, mallarını farklı gemilere dağıtarak riskleri azaltma
imkanı sağlayan navlun yöntemini tercih etmişlerdir[6].
18. Yüzyıl Osmanlı
imparatorluğunda deniz ticaretinde de en önemli gelişmeler ve değişiklikler meydana
gelmiştir. 18 yüzyılda Osmanlı
devletinin yabancı devletlerle deniz ticareti aktif rol oynamıştır.
Tablo 3: XVIII. Yüzyıl Sonuna Ait İskenderiye Limanının Ticareti (Gemi
Sayısı)
BANDIRA |
1782- VARIŞ |
1872-KALKIŞ |
1785-VARIŞ |
1785-KALKIŞ |
FRANSIZ |
37 |
31 |
113 |
102 |
ALMAN |
2 |
1 |
6 |
4 |
VENEDİK |
67 |
64 |
66 |
63 |
DUBROVNİK |
41 |
39 |
103 |
108 |
İSVEÇ |
1 |
1 |
- |
- |
RUS |
6 |
6 |
16 |
16 |
OSMANLI |
373 |
370 |
309 |
309 |
TOPLAM |
527 |
512 |
613 |
602 |
Kaynak: Milli Arşiv, Paris AN.AE.B.276-277.
Osmanlı İmparatorluğunun
uluslararası ticaretinde batının üstünlüğünün kesinleşmesi 18. Yüzyılda meydana
gelmiştir. Bu gelişmeler 18. Yüzyılda kurulan ortaklıklarla da kendini
göstermiştir. Doğu Akdeniz ticareti bu dönemde geniş ölçüde uluslararası bir
nitelik kazanmıştır. Batının bir yandan hammadde alımı öte yandan da işlenmiş
olarak hazırlanan ürünleri güvence altına almaya çalışması ticaret yollarını,
egemenliği altına alma yollarını geliştirerek bu yönde politika izlemeye
yönelmiştir. Bu nedenle bir sanayi kapitalizmi, denizcilik kapitalizmi yerine
geçmiştir. Aynı zamanda bu dönemde Osmanlı imparatorluğunda bunalımlar baş
göstermeye başlamıştır. Bunun sonucu olarak da ticarette dengeler bozulmuş,
batıdaki yeni tekniklere uyum sağlayamama gibi durumlar meydana gelmiştir[7].
1800’den önceki yıllarda
Doğu Akdeniz ticaretine Avrupa gemileri hakim olmuştur. 1800’de Osmanlı
devletinin mallarının çoğu ancak küçük yelkenli gemilerle taşınabiliyordu. III.
Selim zamanında yapılan 1804 Kanunnamesi ile deniz ticaretinin geliştirilmesi için
çeşitli tedbirler alınmıştır. Bu tedbirlerin genel olarak korumaya yönelik
olduğu anlaşılmıştır. 1823 yılında çıkarılan bir nizamname ile III. Selim’in
çıkarttığı kanunname daha da geliştirilmiştir[8].
22 Mart 1839 yılında da
bir kararname ile ‘’…ticaret amacıyla yaptırılan gemilerin gerektiğinde donanma
hizmetinde de kullanılabilmesi için sekiz bin kileden küçük olmamaları…’’
konusunda tebliğ yayınlanmıştır[9].
Bununla beraber artan ticaret hacmi gemilerin tonajlarını artırmıştır. Osmanlı
imparatorluğu da böyle bir durumda donanma ve gemi ticaretini korumak adına inşa
edilen gemi tonajlarını, teşviklerle arttırmaya çalışmıştır. 1886 yılında
alınan bir kararla ticari gemi yapımını teşvik etmek amacıyla otuz tondan büyük
olanlardan vergi alınmamasını kararlaştırmıştır[10].
1828 yılında İngilizlerden ilk buharlı gemi
alınmıştır. ‘’Sürat’’ ismi verilen gemiye halk ‘’ Buğu Gemisi’’ adını
vermiştir. 1829 yılına gelindiğinde ise Osmanlı devleti bir gemi daha
İngilizlerden satın almıştır[11].
İngilizlerden alınmaya başlanan bu gemiler aynı zamanda bağımlılık olgusunu da
beraberinde getirmiştir. Tekneler tersanede inşa edilip, makinalar
İngiltere’den satın alınmıştır. Fakat alınan bu gemiler pahalı olması nedeniyle
Osmanlı ekonomisini ciddi anlamda zora sokmuştur. Aynı zamanda buharlı
gemilerin Makinistleri ve çarkçıları İngiliz idi ve bu kişilerin yüksek ücret
karşılığı Avrupa’dan getirtilmiştir[12].
Osmanlının denizcilik alanında teknik eleman yetersizliği ve Avrupa’daki
gelişmeleri talip edememe durumu her zaman gündeme gelmiştir ve bu durum bir
türlü aşılamamıştır. Osmanlı devleti bu durumu aşmak ve teknik eleman
ihtiyacını gidermek için Bahriye Mektepleri açmış ancak bu mekteplerin de temel
amacı askeri ihtiyaçları gidermek için olmuştur[13].
18. Yüzyılın ikinci yarısında geliştirilmeye
başlanan buharlı makinaların kullanılmasıyla gemilerin yenilenmesi ve yeni
yolların geliştirilmesinde etkin rol oynamıştır. Buharlı gemiler ilk olarak yelkenli gemilerin
geliştirilmiş hali olarak ortaya çıkmıştır. Osmanlının bu dönemde gemilerle
Avrupa’ya yapılan ticareti geliştikçe Osmanlının dışa açık olmayan kapalı
ekonomisi çözülmüştür. Bu çözülmeyi sağlayan da buharlı gemiler olmuştur[14].
Yelkenli gemilere buhar makinalarının
yerleştirilmesiyle başlayan süreç, 1835-1840 ‘da yapılan buharlı çarklı
gemilerin yapılmaya başlamasıyla devam etmiştir. İlk olarak 1841 yılında
İngiliz Novelty gemisi Liverpool’den İstanbul’a 420 ton yükle gelmiştir[15].
Buharlı gemiler, 19.
Yüzyılda Osmanlı deniz ticaretinin hem sebebi hem de sonucu olmuştur.
Tablo 4: 1879-1914 Yılları Arasında Osmanlı Devleti’nde Buharlı
ve Yelkenli Gemiler
YILLAR |
BUHARLI(Gros
Ton) |
YELKENLİ(Gros
Ton) |
TOPLAM(Gros
Ton) |
1879 |
18 |
164 |
182 |
1895 |
38 |
152 |
190 |
1898 |
46 |
179 |
225 |
1901 |
59 |
188 |
247 |
1905 |
63 |
201 |
264 |
1911 |
67 |
206 |
273 |
1914 |
112 |
202 |
314 |
Kaynak: Brockhaus, 1873.
Birinci Dünya Savaşı öncesinde nispeten durgunluk
süreci yaşanmış olsa da yabancı vapurlar dış ticarete yönelmiştir. 1800-1914
yılları arasında Osmanlı devletinin iç ticaret hacmi, dış ticaret hacminden
daha yüksek seyretmiştir. Bu durumu etkileyen etmen ise yelkenli ve buharlı
gemilerin kullanılması olmuştur. Bunun sonucu olarak da ticari faaliyetlerin bu
yolla artmıştır[16].
SONUÇ
İnsanoğlunun hayatını devam
ettirebilmesi için ve çeşitli arayışlar içine girmesiyle birlikte değişimlerde
boy göstermeye başlamıştır. Bu arayışlar içinde de denizcilikle taşınan
insanoğlu ilk zamanlarda daha çok ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla denizlerden
yararlanıyordu. Daha sonra ihtiyaçların
artması, kavimlerin oluşması gibi değişimler sonucunda düşüncelere değişmeye,
ihtiyaçlar artmaya başlamıştır.
Türklerin denizcilik tarihi
zaferlerle dolu olsa da ticari denizcilik faaliyetleri yok denecek kadara
azdır. Denizcilik alanında yapılan ticaretlerde çok fazla gelişmemiştir. Bunun
sebebi de Türk milletinin Osmanlı döneminde denizciliği hizmet üreten bir alan
olarak görmemesi, bu nedenle de denizciliğin ticari boyutunu bir yana bırakıp
askeri boyutuyla ilgilenmesidir.
Ünlü
denizci Barbaros Hayrettin Paşa’nın da dediği gibi ‘’ denizlere hakim olan,
cihana hakim olur’’.
[1] Lütfi
Gürçay, Gemici Dili, İstanbul, Deniz Basımevi, 1968, s. 306
[2] Başbakanlık
Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayınları,
Ankara, 1995, s.153.
[3] Yücel
Öztürk, Osmanlı Hakimiyetinde Kefe (1475-1600), İstanbul, s.475
[4] Osmanlı Döneminde
Deniz Taşımacılığı, Osmanlı Arşivi, Başbakanlık Yayınları, Ankara, 1995, s.
49-50
[5] Şevket
Pamuk, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi, İstanbul, 1999, s.103-104.
[6] Gürçay,
a.g.e., s.206
[7] Zeki
Arıkan, XVIII. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğunda Ticaretin Değişmesi, Tarih
İncelemeleri Dergisi III, İstanbul, 2007, s.159.
[8] Ali
İhsan Gencer, Bahriye’de Yapılan Islahat Hareketleri ve Bahriye Nezaretinin
Kuruluşu, Ankara, 2001, s.123
[9] Tülay
Duran, Deniz Ticaretimiz, 2004, s.85
[10] Deniz
Müzesi Arşivi, Şuara’yı Bahri, 1886, s.86.
[11] Gencer,
a.g.e., s.192
[12] Ali
İhsan Gencer, Bahriye’de Yapılan Islahat Hareketleri ve Bahriye Nezaretinin
Kuruluşu, Ankara, 2001, s.191.
[13] İlhan
Ekinci, Osmanlı Devleti’nde Bazı Nehir ve Göllerde Vapur İşletme Teşebbüsleri
II, 1992, s.37
[14] Murat
Özyüksel, Hicaz Demiryolu, İstanbul, 2000, s.1-2
[15] Tülay Duran,
Deniz Ticaretimiz, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, 2004, s.85
[16] Donald
Quataert, 19. Yüzyıla Genel Bir Bakış 1812-1914, İstanbul, 2004, s.952.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Sayın takipçilerimiz hakaret etmeden yorumlarınızı yapabilirsiniz.