EMİR SÂDEDDİN KÖPEK’İN TÜRKİYE SELÇUKLU DEVLETİ ÜZERİNDEKİ SİYASİ FAALİYETLERİ - akademitarih

EN YENİ MAKALELER

Post Top Ad

Your Ad Spot

24 Ağustos 2020 Pazartesi

EMİR SÂDEDDİN KÖPEK’İN TÜRKİYE SELÇUKLU DEVLETİ ÜZERİNDEKİ SİYASİ FAALİYETLERİ

 




EMİR SÂDEDDİN KÖPEK’İN TÜRKİYE SELÇUKLU DEVLETİ ÜZERİNDEKİ SİYASİ FAALİYETLERİ







Seyitcan GÖZÜAÇIK

Amasya Üniversitesi Tarih Bölümü Lisans Öğrencisi




Akademi Tarih sayfamızın bugün ki konuğu Amasya Üniversitesi Tarih Bölümü Lisans Öğrencisi SEYİTCAN GÖZÜAÇIK sizlere Emir Sadeddin Köpek'in Türkiye Selçuklu Devleti Üzerindeki Siyasi Faaliyetlerini anlatan makalesi ile karşınıza çıkıyor. Kendisine teşekkür eder, sizlere keyifli okumalar dileriz.





 ÖZET

Türkiye Selçukluları Tarihi’nin en dikkatle incelenmesi gereken simalarından birisi olan, Sâdeddin Köpek, I. Alâeddin Keykubâd (1220-1237)’ın ölümü’den önce veliaht bıraktığı İzzeddin Kılıç Arslan’ı desteklememiş, onun yerine Keykubad’ın diğer oğlu olan, Gıyaseddin Keyhüsrev’i desteklemiş ve meşru olmayan bir şekilde tahta çıkmasına yardımcı olmuştur.

Ayrıca, Selçuklu devlet adamlarından; Harizmli Kayır Han, Şemseddin Altunaba, Tâceddin Pervâne, Hüsameddin Kaymer, Kemaleddin Kamyar, gibi önemli beyleri kendi çıkarlarına uymadığı için bertaraf etmiş, meşru veliaht annesi,  Melike Âdile ve oğullarının bertaraf edilmesinde birinci derecede rol oynamış, kuvvet ve kudretini daha da pekiştirmek için Sümeysat’ı fethetmiş ve devlet teşkilatını emrine bağlayıp, sultanın otoritesini sıfır’a indirmiş, işi daha da ileriye götürerek, Selçuklu tahtına göz koymuş, fakat bu hayalini gerçekleştiremeden, Sultan II. Gıyâseddin Keyhüsrev tarafından bertaraf edilmiştir.




Giriş

Tarih, hiçbir zaman tam bir gerçeklikle yazılamayacağına göre defalarca yazmakta yarar vardır, düşüncesiyle, Sâdeddin Köpek gibi Türkiye Selçuklu devletinde önemli faaliyetlerde bulunmuş bir karakteri, bu yazımızda siyasi yönleriyle ele almaya çalıştık.

Sâdeddin Köpek’in hayatı’nın ilk zamanları ve Türkiye Selçuklu Devleti hizmetine nasıl girdiği hakkında, bilgi bulunmamakla birlikte, onun ilk olarak Alâeddin Keykubâd zamanında (1220-1237) çokta önemli bir şahsiyet olmadığı görülürken, Alâeddin Keykubâd’ın oğlu Keyhüsrev’in tahta çıkışı sırasında yaptığı faaliyetlerle çıkış gösterdiğini görüyoruz. Onun Türkiye Selçuklu Devletinde hangi görev yaptığı konusu ise kaynak yetersizliğinden dolayı tam olarak aydınlatılamamıştır. Zaten önemli olan onun mevkii konumu değil, Anadolu Selçuklu Devleti’nde oynadığı büyük roldür.

 Rus Türkolog, Gordlevskiy, Sâdeddin Köpek’den‘kadir-i mutlak’ vezir ve av emîri diye bahseder[1] Çoğu tarihçi de bu görüşe uygun olarak, muhtemelen onun kudretinden olacak ki, yüksek bir makam olan; vezirlik makamında bulunduğunu yazmışlardır. Fakat İbn Bibi, onun mevkisi hakkında net bir şey söylemediği gibi, o devirde vezirlik yapmış kimseleri bize sırasıyla bildirmek suretiyle, Sâdeddin Köpek’in hiçbir zaman vezir olmadığını da ifade etmiş oluyor.[2]

Sâdeddin Köpek’in siyasi faaliyetlerinden, bu bölümde genel bir bilgi verecek olursak: Sultan Alâeddin Keykubâd’ın vefatından sonra (1237) Alâeddin Keykubâd’ın en büyük oğlu olan, Gıyâseddin Keyhüsrev’i [3] veliaht’a karşı destekleyen Köpek, onun tahta çıkmasında etkili olmuştur. Ayrıca, Emîr Köpek’in tahta sultan çıkaracak kudrete erişmesi gelecekteki icraatları için bir mesaj özelliği taşır.  

Sultan II. Gıyâseddin Keyhüsrev, tahta çıkışından sonra, Harizmli beylerden de biat almış, fakat Sâdeddin Köpek, bu beylerin Sultan’ın karşısında olduğunu ileri sürerek, Sultanı devamlı teşvik ve telkini sonucu, bu beylerin ortadan kaldırılması kararlaştırılmıştır. Bu husus üzerine, Köpek, Harizm ümerasının en büyüğü olan Hüsameddin Kayır Han’ı hapsettirdi.[4] Bu olay sonrasında onun nüfuzundan korkan Harizmli emîrler de çareyi Selçuklu ülkesini terk etmekte buldular. Bu durum üzerine Ümeranın en büyüğü olan Kemaleddin Kamyar, kaçan Harizmlileri geri döndürülmesi için gönderildi.[5] Fakat Kamyar, Harizmlilere karşı başarısız oldu. Kamyar’ın bu başarısızlığını, fırsata çevirmek isteyen Köpek, onu ortadan kaldırmaya çalışacakken, Kamyar’ın kendisi hakkında iyi düşüncelerinden dolayı[6] bu işi erteleme kararı aldı. Daha sonra Köpek, veliaht taraftarı olmasıyla suçladığı, Şemsiddin Altunaba’yı ortadan kaldırdı.

 Köpek, Altunbaba’yı ortadan kaldırdıktan sonra, günün birinde onun gazabına uğramaktan korkan Atabey Tâceddîn Pervâne’yi de ortadan kaldırmakta muvaffak oldu. Ümera da onun gücünün artık iyice farkına varmıştı. Sâdeddin Köpek, bu gücünü Eyyübilerden Samsat’ı alarak da pekiştirdi. (1238)

 Köpek, bir yandan en kuvvetli gördüğü rakiplerini bertaraf ederken, bir yandan da artık kendisi için tehlike arz etmeyen, fakat icraatlarına aleyhtar olan kişileri devlet içinden uzaklaştırmak veya gözden düşürmeye çalıştı. Nitekim Köpek, Hüsâmeddîn Kaymerî, Kemâleddîn Kâmyar ve Celâleddîn Karatay gibi Selçuklu, devlet adamlarını tavsiye etmeyi başardı.

1.      II. Gıyâseddîn Keyhüsrev’in Culüsü’nde Sâdededin Köpek

Alâeddin Keykubâd vefatından sonra[7] geride üç erkek çocuk bırakmıştı: İzzeddin, Rükneddin, ve Keyhüsrev, bunlardan en büyüğü Keyhüsrev idi. Keyhüsrev’in Annesi Mahperi[8] hatun idi[9] diğer iki oğlu ise Eyyübilerden olan hanımındandı. Sultan Keykubâd,  Melike Âdile’den olan, İzzeddin Kılıç Arslan’ın kendisinden sonra sultan olması için veliaht ilan etmiş ve emîrlerden bu hususta yemin almıştı. Fakat emîrler, ettikleri yemine karşılık onun ölümünden sonra, Keyhüsrev’i tahta geçirdiler.[10]

II. Gıyâseddin Keyhüsrev’in tahta geçişi şu hadise sonucu gerçekleşti; Babası öldüğü sıralarda on veya on dört yaşlarında olduğunu düşündüğümüz, Melik Gıyâseddin’e bazı kişiler (?) Babasının ölüm haberini, veliaht olan, İzzeddin Kılıç Arslan’dan önce bildirdiler.[11] “O da hiç vakit geçirmeden devlet büyüklerinden, ülke ve millet ileri gelenlerinden her bir Emîre davetçiler koşturdu. Onları kendisine taraftar olmaya çağırdı. İyi vaadler ve samimi dileklerle onların güvenini sağladı. Çaşnigir[12] Şemseddin Altunaba, Kadı Şerefeddinoğlu Tâceddîn Pervâne, Üstadüdar[13] Cemaleddin Ferruh, Sâdeddin Köpek, Gürcü oğlu Zahireddin ona kolayca bağlanıp, uydular.”[14] Kamyar ve Kırhan gibi beylerde veliaht, İzzeddin Kılıç Arslan’’i desteklemişlerdi. Fakat onun zayıflığından dolayı diğer beyler gibi Keyhüsrev’i sultan tanımak zorunda kaldılar.

Taraftar olan Mezkûr emîrler, Keykubâdiyye Sarayında bulunan Keyhüsrev’i Kayseri’ye saltanat sarayına getirerek tahta oturtular.[15] Mezkûr emîrlerin içinde Saaddedin Köpek, Gıyâseddin Keyhüsrev’i en çok etkileyen, hırslı bir emîrdi. Ayrıca Köpek’in Keyhüsrev’in tahta çıkmasındaki rolü abartıldığı gibi çok olmamakla beraber en fazla diğer emîrler kadardır.[16]

2.      Sâdeddin Köpek’in Harizmli Hüsameddin Kayır Hanı Tutuklaması

Sultan Alâeddin Keykubâd, Yassıçemen savaşında (1230) Harezmşâhlar hükümdarı Celâleddîn Mengüberti’ye, bir daha altından kalkamayacağı ağır bir darbe vurarak ordusunu dağıtmıştı. Sultan, dağılmış olan Harezmşâhlar ordusunda, ortada kalan, Kayır Han, Bereket Han, Küçlü Seng üm ve Yılan Boğa gibi büyük Harezm beylerini Türkiye Selçuklu Devletinin hizmetine alarak, onlardan bu şekilde yararlanmayı düşündü.  Keykubâd, onları maiyetleriyle birlikte Erzincan, Amasya, Larende (Karaman), Niğde gibi Kuzey ve Güney Uçlarındaki şehirlere yerleştirdi [17] ve onları önemli mevkilere getirdi.

II. Gıyâseddin Keyhüsrev tahta çıktıktan sonra, yerli beyler, Harizmli beylerin, Keyhüsrev’e biat etmiş olmalarına ve itaatkâr durumda bulunmalarına rağmen, hala veliahdı tahta çıkarmak için idaresi altındaki çapulcu kitlesine dayanarak, isyan çıkartmalarından veya rakip devletlerden birine iltica etmelerinden korkuluyordu.[18] Bütün devlet erkânı endişe içinde idi. Harizmlilere ilk müdahale devlet yönetimde kudret ve kuvvet sahibi Sâdeddin Köpek’den geldi. Köpek,“Harizm askerlerinin emîrlerinin büyüklerinden olan Kayır Han aleyhine hile ve yalanlara başvurdu. Sultan’a; O sizin kulluğunuzdan ayrılacaktır. Eğer bu ülkeden başka bir yere giderse, askerlerimiz gücü ve sayısı hakkında bilgi sahibi olduğu için düşmanları devletimize karşı kışkırtır. Beldeleri zor duruma sokar. O zaman saltanatta zayıflama görülür. Onun tutuklanması görüşündeyim. O tutuklanırsa,  diğer Harizmlilerin kaçış yolu kapanır,“[19] dedi. Sultan’da bu görüşüne katıldı ve onu tutuklaması için ferman verdi. Sadeddîn Köpek’in maksadı, devletin ve saltanatın güvenliğini sağlamak değildi; onun maksadı, çocuk yaşta ve tecrübesiz olan Sultanı kullanarak rakiplerini bertaraf etmek ve Selçuklu idaresi üzerinde tam bir hâkimiyet kurmaktı.[20] Nitekim Köpek, ilk aşamadaki hedefine şu hadiseyle ulaşacaktır: Harizm beylerinin en büyüğü olan, Hüsameddin Kayır Han, saraya davet edilmiş ve saray mescidinde kurulan bir tuzakla yakalanıp zincire vurulmuştur.[21]

 Daha sonra Kayır Han, Zamatı (Pınarbaşı) kalesine[22] götürülüp zindana atıldı. Kayır Han zindanda bir müddet yaşadıktan sonra, ağır hapis şartlarına da dayanamayarak öldü.[23]  Bu hadise karşısında artık iktidarın kendi aleyhlerinde başka tertiplere girişeceğinden endişe eden[24] diğer bütün, Harizmli emîrler ve askerler [25], doğal olarak çareyi kaçmakta gördüler. Harizmliler Arabkir yoluyla Fırat’ın öte yakasına geçip kurtuldular.[26] Gittikleri yerleri yıkıp yağmalayarak, bütün ülkeyi sıkıntıya ve yağmaya sürüklediler.[27]

3.      Emîr Kemaleddin Kamyar’ın Harizmliler Karşısızdaki
Muvaffakiyetsizliği

Harizmliler Kayır Han hadisesiyle ülkeden kaçıp gidince, Sultan Keyhüsrev, onları durdurup geri dönmeleri için Emîr Kemaleddin Kamyar’ı görevlendirdi. [28] Keyhüsrev’e karşı Harizmlilerle beraber veliahdı tutan Kamyar’ın sadakatini ispat etmesi ve hayatını emniyet altına alması için bu imtihanda muvaffak olması şartı.[29] İlk olarak Emîr Kemaleddin, Malatya’ya vardı ve Malatya subaşısı[30] Seyfüddevle Ertokuş’u onları takiben Harput’a yolladı. Kendisi ise Harput subaşı ile birlikte Harizmlilerin önüne çıkmak üzere hazırlandı. Harizmliler, Selçuklu ordusunun kendilerine doğru hareket ettiklerini haber alınca, onlara adam gönderdip,[31] şunları ifade ettiler:“Biz çaresiz ve avare bir vaziyette iken bu devletin sayesinde huzura, rahata, emniyete ve saadet’e kavuştuk. Eski Sultan, sahip olduğu iyi davranma ve garipleri hoş tutma ilkesini güdüyordu. O hakkın rahmetine kavuşunca büyüğümüz, rehberimiz ve başımız olan, Kayır Han’ı delili bir suç’u, belirlenmiş kötü bir hareketi olmadan tutuklayıp, hapsettiler. Bizde camımızın derdine düşüp, bu hanedan’ın hizmetinden çıktık. Rızık bulmak için orda burada avare olarak dolaşmaya başladık. Doğrusu odur ki, üzerimize gelenler, aklın yolunu tutup geri dönsünler, fitneyi ve kötülüğü uykusundan uyandırmasınlar. Bizde düştüğümüz bu zor durumda doğruluk ve iyilik yolundan sapmayalım, düşmanlık ve savaş yolunu tutmayalım. Çünkü namusun şişesi kırılınca, pişmanlığın ahın vahın bir faydası olmaz.”[32] Dediler. Harizmlilerin bu barışçıl, sözlerine karşı[33] Malatya ve Harput, şubaşılarının gururu ve kibiri çarpışmayı kaçınılmaz kıldı. Çarpışma sonucu; Harizmliler, Şemseddin Bayram’ı askerleriyle öldürdüler; Seyfuddevle Ertokuş’u da esir ettiler. Kayseri’ye dönen ve burada, Kamyar’ın Harzimlilere karşı mağlup olduğu haberini alan Sâdeddin Köpek, artık onu ortadan kaldırmak için fırsat’ın doğduğu düşündü. Fakat şu hadise sonucu, hedefi Şemseddin Altunaba’ya döndü: Sâdeddin Köpek’in Sultana yakınlığı ve her geçen gün artan nüfuzu karşısında devlet erkânı tedirgindi. Bu endişeli durumda, Altunbaba, Köpek’i bertaraf etme teklifinde bulundu, Emîr Kamyar ise bu teklifi reddetti ve atabey[34]’e karşı çıktı. Atabey’in sözleri, Köpek’in kulağına gitti. Onun ilk düşüncesi ümeranın en büyüğü olan Kamyar’ı ortadan kaldırmakken,  Atabey Altunaba’nın kendisine karşı bir oluşum içinde olması nedeniyle, Kamyar meselesini ertelemek zorunda kaldı.

4.      Sâdeddin  Köpek’in Atabey Şemseddîn Altunaba’yı Ortadan Kaldırması

Altunaba Vakfiyesinin[35] kaydettiği üzere, Şemseddin Altunaba, II. Kılıç Arslan ve oğlu Rükneddin Süleymanşah devrinin sipahsalarlarından[36] biri idi. İbn Bibi ise ondan ilk olarak I. Alâeddin Keykubâd devrinde, çaşnigir[37] unvanıyla bahsederken, daha sonra        II. Gıyâseddin Keyküsrev’in atabey’i yapıldığını kaydeder.[38]

Sadeddîn Köpek’in ektiği fitne ve fesat tohumları gün geçtikçe daha da etkili bir hal almaya başlamış ve devlet içindeki nüfuzunu, bir zulüm ve cinayet aracı haline dönüştürmüştü. Onun gösterdiği aşırı faaliyetler, bazı devlet adamlarını ve komutanları endişe ve dehşet içinde bıraktı. Fakat Sadeddîn Köpek’e muhâlefet edenlerin ihtiyatsızlığı, çoğu kere kendilerinin suçlu ve tehlikeli durumlara düşmelerine yol açıyordu. Buna rağmen Atabey Şemseddîn Altunaba, Sadeddîn Köpek’in göstermiş olduğu küstahlıklar karşısında kendisini daha fazla tutamadı ve vicdanî sorumluluğu onu derhal harekete geçirdi. O, başta Kemâleddîn Kâmyar olmak üzere sorumluluk sahibi devlet adamlarına Sultanla olan yakın münasebetlerinden ürkmüş olmalıdır ki onlara; “Bu Köpeği saltanat memurluğundan uzaklaştırmak gerek. O sonunda herkese öyle darbeler vurur ki, hiçbir merhem onu iyileştiremez.“[39] Dedi. Altunaba, bu sözüyle emîrlere ve komutanlara, onun ortadan kaldırılması gerektiğini anlatmış oluyordu. Kâmyar, gidişi tehlikeli görmesine rağmen, aşırı derecede korku içinde olduğu için onun bu uyarısına kulak asmadı; bu duruma duyarsız ve ilgisiz kaldı. Hatta onu haklı davasında ve Sâdeddîn Köpek’in karşısında yalnız ve yardımsız bıraktı. Öte yandan her yeri kontrol altında tutmuş olan Sâdeddîn Köpek’in casusları, Şemseddîn Altunaba’nın,  ona karşı söylediği sözleri anında kendisine yetiştirdiler. Artık bu hadiselerden sonra, Köpek’in hedefi, yani yeni kurbanı, Şemseddîn Altunaba idi.[40]

İlk hamlede, Sâdeddin Köpek, Atabey Şemseddin Altunaba’yı veliaht taraftarı olmasıyla itham etti ve “Köpek, Sultanın gazap küpünü, Atabey Altunbaba’nın işlediği hata ve kusurların haberiyle doldurdu. Onu yapmadığı suçların ve işlemediği hata ve kusurların haberiyle doldurdu. Ona hayali suçlar isnad etti. Bu konuda Tâceddîn Pervâne’yi kendisine işbirlikçi yaptı.”[41] Ayrıca, Köpek’in Altunaba aleyhindeki faaliyetlerinde, Keyhüsrev’in culüsü’nde de Keyhüsrev taraftarı olan Tâceddîn Pervâne ile beraber hareket etmesi gayet doğaldı.[42]

 Sâdeddin Köpek, Emîr  Şemseddin Altun Abaʹnın ortadan kaldırılması için sultanı ikna ettikten sonra, bir gün “saltanat divanın devlet büyükleri ve memleket ileri gelenleriyle süslendiği bir sırada Şemseddin Altunaba, divan fermanları üzerine (emsile) nişan koyarken, Sultanın huzurundan çıkan, Tâceddîn Pervâne ile Köpek oraya geldiler. Köpek ileri atıldı. Parmağında Sultan’ın yüzüğü olduğu halde, Altunaba’nın sakalından tutarak onu büyüklerinin sırasından aşağı çekti ve muhafız Candar Kürt’e teslim etti. Candar’da onu şehrin dışına götürerek şehitlik derecesine çıkardı.”[43](1238) II. Kılıç Arslan devrinden beri devlete hizmet eden bu insana kıyan,[44] Köpek herkesin elini, dilini bağladı. Bu hadiseye gösterilen tepkisizlik ve gevşeklik, ümeranın, Sâdeddin Köpek’e boyun eğmesi ve teslimiyeti demekti. Artık bu olaydan sonra Köpek, Sultanı kukla gibi kullanmaya başladı.[45] Sâdeddin Köpekʹin bir sonraki hedefi, kendisiyle birlikte hareket eden ve II. Gıyâseddin Keyhüsrevʹin tahta çıkışını destekleyen Tâceddin Pervâne[46] idi.

5.      Tâceddîn Pervâne’nin Devletin Merkezinden (Dârü’l-Mülk=Konya) Uzaklaştırılması

 Sâdeddin Köpek, Şemseddin Altunaba’yı bertaraf ettikten sonra, II. Keyhsürev’in culüsü’nde Keyhüsrev taraftarı olan ve daha sonra, Şemseddin Altunaba’nın ortadan kaldırılmasında iş birliği yaptığı, Taceddin Pervâne ile uğraşmaya başladı.[47]

Tâceddin Pervâne ‘nin Sultana yakınlığından ve kuvvetinden rahatsız olan Köpek, emellerine ters düşen bu kuvvetli emîri ortadan kaldırmayı düşündü. Köpek’in bu husustaki, kararlılığından korkan Pervâne, çareyi merkezden uzaklaşıp, kendi iktia yeri olan, Ankara’ya gitmekte buldu. Böylece, hayatını da kurtarmış oldu. Pervâne, Ankara’ya gittikten sonra, Köpek yine ona karşı faaliyetlerine devam etti. Onu Sultan                        II. Keyhüsrev’in gözünden düşürme politikası güttü ve bu amacında da muvaffak olduktan sonra onu ortadan kaldırmak için müsait bir fırsat gözetlemeye başladı.[48]

6.      Sâdeddin Köpek’in Melike Âdile’yi Öldürmesi ve Oğulları İzzeddin Kılıç Arslan ile Rükneddin’i Hapsetmesi

 Sâdeddin Köpek, imha faaliyetlerini yönetirken, Gıyâseddin Keyhüsrev hala veliaht, İzzeddin Kılıç Arslan’ın mevcudiyeti’nden korkuyordu. Bir gün bu veliahd yüzünden tahtından olacağını düşünüyordu. Sâdeddin Köpek ise onu tahrik ve devlet erkânını imhada her fırsatta istifade ediyordu.[49]

Bir müddet sonra, Sultan II. Gıyâseddîn Keyhüsrev, Selçuklu hükümdarlarının âdetine uyup Sâdeddin Köpek ve maiyetiyle beraber, 1238 yılı kış mevsiminin iki ayını, Antalya Kışlağında geçirdi. Bu durum, Sadeddîn Köpek’in çocuk Sultanı tamamen etkisi ve kontrolü altına alabilmesi için iyi bir fırsat oldu.[50] İlkbahar geldiği zaman, Sultan hizmetkârları ve Sâdeddin Köpek ile birlikte Konya’ya yöneldi.[51] Daha sonra Aksaray üzerinden Kayseri’ye vardı, Sultan,  burada, Köpek’e melikleri, anneleri olan (Veliaht İzzeddin Kılıç Arslan ve Rükneddin) Melike Âdile’den ayırmalarını buyurdu.[52] Kısa bir süre sonra ise Köpek’e emir vererek, Melike Âdile’nin, Ankara kalesine gönderilmesini istedi. Bir müddet sonra ise öldürülmesi emrini verdi. Bu emir üzerine Melike Âdile, yayın kirişi ile boğduruldu.[53] Melikler ise Borgulu’ya götürülüp, hapsedildi.  Böylece Keyhüsrev culüsü’nden beri kendisini korku ve telaş içinde bırakan ve ümera arasında mücadelenin başlıca sebebini teşkil eden veliahd ve onun validesini, tehlikesiz hale getirmiştir.

7.      Sâdeddin Köpek’in Emîr Tâceddin Pervâne’yi Öldürmesi

Köpek, melikleri Borgulu kalesin’e götürüp, gerekli tedbirleri aldıktan sonra, Akşehir tarafına geçti.[54]  Orada kötülük arayan dedikoducu muhbirler kendisine, Selçuklu devleti’nin önemli emîrlerinden biri olan, Tâceddin Pervâneʹnin Antalyaʹdan Ankaraʹya dönerken Akşehirʹde konakladığını ve burada eski Harput Artuklu Melikine ait bir hanende ile gayrimeşru ilişkide bulunduğunu anlattılar.[55] Bu durum İbn Bibi’de şu şekilde kayıtlıdır; “Taceddin Pervâne buraya gelince Harput meliki’nin çalgıcı ve şarkıcıları arasından bir cariyeyi satın almadan yatağına aldı.”[56]  Bu durumu Köpek, tabi ki de Tâceddin Pervâneʹyi ortadan kaldırmak için kullanabilirdi. Sâdeddin Köpek, hem olayı teyit etmek hem de delillendirmek üzere şehrin kadı ve imamları ile görüştü.[57] Onlara Velinimetinin bir mensubuyla zinada bulunan bir kimseye şeriata göre ne yapmak gerekir?ʺ diye sorduğunda kadı ve imamların cevabı: ʺEvli birinin zinada bulunmasının cezası taşlama (recm)dırʺ cevabını aldı. Kadılardan aldığı bu fetvayı Konyaʹda sultana ileten Sâdeddin Köpek, Sultanın huzuruna çıkıp, şöyle dedi:ʺEğer siz cihan padişahı, bu suça göz yumar, ona müsamaha gösterirseniz, bütün kullarınız haddini aşıp efendilerinin ve velinimetlerinin evlerine göz dikerler ve edepsizliği ele alırlar. O hareketlerden doğacak kötü ad, siz efendimizden başkasının olmaz.” [58] Bu telkinleriyle de Sultanı, Pervâne’nin ortadan kaldırılması konusunda kolayca ikna ettikten sonra, Şeriat hükmünü yerine getirip, onu cezalandırması için yüzüğünü veren sultan, Köpek’e Ankara’ya gitmesini ve onun malını mülkünün müsadere[59] etmesini ve gerekli tedbirlerin alınması hususunda bir ferman verdi.[60]  

Görüldüğü gibi, Sâdeddîn Köpek, Tâceddîn Pervâne’yi bertaraf etme gerekçesini iki temel düşünceye dayandırmıştır. Bunlardan birincisi; devlet otoritesinin ve toplum ahlâkının korunması, ikincisi ise; o zamanlarda, Müslüman Türk toplumunda hâkim ve geçerli olan şeriat hükümlerine riayet edilmesi ve bunun uygulanması idi. Ona göre, Tâceddîn Pervâne’nin cezasız kalması, devlet otoritesini ve toplum ahlâkını derinden zedeleyebilirdi. Çünkü onun bu davranışı, tam bir ahlâkî suç oluşturuyor ve şeriat hükmü gereğince de “recm” yöntemi”yle ölüm cezasını gerektiriyordu. Eğer, Sâdeddîn Köpek’de intikam duygusu ile rakibini bertaraf etme fikri olmasaydı, belki onun bu gerekçesine hak vermek veya inanmak doğru olabilirdi. Fakat o, amansız bir intikam duygusu ile rakip tanımaz bir iktidar tutkusuna kendisini tamamen kaptırmış bulunuyordu.[61] Bu hususta, Köpek onu bertaraf etmek için Kayseri ile Ankara arasındaki mesafeyi üç günde kat ederek, padişah sarayına geldi. Kısa bir süre sonra Tâceddin Pervâne ile şehrin ayanını saraya çağırdı ve Sultan’dan aldığı fermanın hükümlerini duyurdu. Tâceddin Pervâne ister istemez, bu fermana boyun eğmek zorunda kaldı. Köpek hiç vakit geçirmeden onu malından, mülkünden, yakınından, dostundan, ailesinden ve hizmetçilerinden yoksun bırakarak onu zincire vurdu.[62] Daha sonra onu şehrin meydanına götürüp, göbeğine kadar toprağa gömdürerek, halka cebren taşlatmak suretiyle öldürttü. Müteakiben ona ait mal ve mülkü saltanat hazinesine naklettirdi. Sâdeddin Köpek bu meseleyi de tıpkı diğer hadiselerde olduğu gibi herhangi bir mukavemetle karşılaşmadan halletmiş oldu. Ayrıca, Kayır Han ve Altunaba hadiselerinde, tedbir almayı düşünen devlet ileri gelenleri, Tâceddin Pervâne hadisesinde buna bile cesaret edemedi. Bundan açıkça anlaşılan şudur; ümera artık Köpek’in kudretini kayıtsız şartsız kabul etmiştir.

8.      Sâdeddîn Köpek’in Sümeysat’ı Fethi (1238/Temmuz)

Sâdeddin Köpek, Tâceddin Pervâne’nin Ankara’da recmedilerek öldürülmesini sağladıktan sonra yönetime tamamen hâkim oldu. Sultanı istediği gibi yönlendiren Sâdeddin Köpek’ten diğer devlet adamları ve emîrler korkmaktaydı. Buna kanıt olarak o sıralarda önemli bir görevde bulunmayan, fakat daha sonraki yıllarda Anadolu Selçuklu Devleti’nin kaderine tesir edecek olan Emîr Celâleddin Karatay’ın görevini bırakıp bir kenara çekilmesini gösterebiliriz.[63] Gücü günden güne artmakla birlikte askerî alanda herhangi bir başarısı bulunmayan, Sâdeddin Köpek, iktidarını daha da güçlendirmek ve kendisine, muhaliflerin dedikodu yapma cesaretini bile kırmak için bir zafer ihtiyaç duyduğu kanaatine vardı.

 

Günümüzde olduğu gibi Ortaçağ insanı da, iç siyasetten çok dış siyasetten elde edilen başarıya önem vermekteydi. Hiç kuşkusuz Sadeddîn Köpek’de böyle bir başarıyla birlikte halk arasında şahsına karşı, itibar ve sempati toplamış olacaktı. Ayrıca devlet adamlarının ve komutanlarından, kendisinden kurtulma umutlarını da tamamen ortadan kaldırmış olacaktı. Bu hususta o zamanlar Eyyübilerin parçalanmış ve zayıf durumu, onu Güneydoğu Anadolu bölgesi üzerine bir sefer yapmayı düşündürdü. Onun bundaki amacı;  elde edeceği başarıyla sultanın otoritesini iyice zayıflatmak, buna karşılık kendi gücünü ve kudretini daha da arttırıp sağlamlaştırmaktı. Sadeddîn Köpek, mezkûr amaçları için kısa sürede hazırlığını tamamladı. “Beylerbeyi” (Emîrü’lÜmerâ/Melikü’l-Ümerâ)[64] sıfatıyla Türkiye Selçuklu ordusunun başına geçti.[65] Bu orduyla Güneydoğu Anadolu bölgesine indi. Sınırda gözüne kestirdiği Sümeysat (Samsat) kalesini kuşattı.[66] Şehir Selçuklu ordusuna ve mancınıklara dayanacak bir güçte değildi.[67] Kale savunucuları, birkaç gün direndilerse de Köpek’e gönderdikleri elçiler vasıtasıyla, şöyle dediler:“Frenk’ten, Rus’tan, Nassari’den, Gürcü’den ve dünya’nın her yerindeki Hıristiyanların ziyarete geldiği; uğuruyla, adamlarımızın evladımızın, torunlarımızın eşyamızın artıp, fetihler kazandığımız, Salbot, haçı’nı bize bırakıp, muzaffer askerlerinin elini, çoluk çocuğumuzun eteğinden çekmelerini sağlarsanız, kaleyi size teslim ederiz ve nereye isterseniz oraya gideriz.”[68] Sadeddîn Köpek bu teklifi memnuniyetle kabul etti ve onlara isteklerini garanti eden bir belge (sevgendnâme) gönderdi. Bunun üzerine kale burçlarına Selçuklu bayrağı çekilerek, Sümeysat’ın fethi tamamlanmış oldu. Böylece amacına ulaşmış olan Sadeddîn Köpek, erişilmez ve büyük bir zafer kahramanı edasıyla Konya’ya döndü. Hâlbuki onun elde ettiği olağanüstü değil, sıradan ve normal bir başarıydı.[69]

 

9.      Sâdeddin  Köpek’in Hüsameddin Kaymer ve Kemaleddin Kamyar’ı Tutuklaması

Sâdeddin Köpek kuvvet ve gücünü Sümeysat’ı fethederek taçlandırdıktan sonra,  Kayseri’de bulunan, Hüsameddin Kaymeri’ye bir suç yükledi[70] ve onu saltanat sarayında zincire vurdurarak Malatya’da hapsettirdi.[71] Ona ait bol miktarda olan, mal ve mülklerine padişah adına el koyup, saltanat hazinesine aktardı.[72]

Sâdeddin Köpek, bu hadiseden sonra, Konya’ya geldi ve Alâeddin Keykubâd devrinde (1220-1237) önemli hizmetlerde bulunmuş büyük bir devlet adamı olan Kemaleddin Kamyar’ı Konya havalisinde bulunan, Gavâle kalesine gönderip bilinmeyen bir sebepten dolayı hapsettirdi ve daha sonra onun kanını dökerek, şehitlik mertebesine çıkardı.[73]

10.   Emîr Sâdeddîn Köpek’in Türkiye Selçuklu Tahtına Çıkma Siyaseti

Buraya kadar verdiğimiz bilgileri bir kere daha değerlendirecek olursak, ortaya şöyle bir manzara çıkmaktadır: Sâdeddin Köpek,  Sultan II. Gıyâseddîn Keyhüsrev’in şahsında itaatkâr ve her şeye boyun eğen bir hükümdar bulmuştur. Bu durumdan yararlanan Sadeddîn Köpek, arka arkaya işlediği cinayetlerle rakiplerini birer birer bertaraf etmiş, daha sonra Sümeysatı’da fethederek gücüne güç katmıştır. Ayrıca her fırsatta, devlet adamlarını ve komutanlarını korkutup sindirmişti.

 Sultan Keyhüsrev’in de otoritesini sıfıra indiren Köpek, bütün devlet teşkilatını da emrine bağladı.[74] Artık devletin bir numaralı adamı haline gelmesi bile onu tatmin etmiyordu. Köpek, culüsü’nden beri kontrol altında tuttuğu, genç ve tecrübesiz olan Sultan II. Keyhüsrev’in yerine geçip. Selçuklu devleti’nin hükümdarı olma hayalini kuruyordu. Bu artık bize gösteriyor ki onun iktidar tutkusunun sınırı ve ölçüsü yoktu.

Fakat bütün şartlar ne olursa olsun, Sadedin Köpek’in Anadolu Selçuklu Sultanı olması için ortaçağ Türk-İslâm devletlerinde olduğu gibi hanedan üyesi olması gerekiyordu. Ortada, devlet kurmuş ve uzun süre devleti idare etmiş ünlü bir hanedan varken, mevkii ve yeteneği ne kadar yüksek olursa olsun hanedandan olmayan birinin tahta çıkması imkânsızdı. Bu hususta Türk egemenlik anlayışı, kesin ve açık bir hükme sahipti.[75]

 

Tabiî ki de bu hususu da düşünen Köpek,  sinsince bir plan yaparak II. Keyhüsrev’i tahtı’ndan etme çabasına girişti. İlk olarak onu, Müslüman tebaa ve Bağdat Halifeliği nezdinde, gözden düşürmek için faaliyetlerde bulundu ve buna delil göstermek için          II. Keyhüsrevi kandırarak, Anadolu Selçuklu Sultanları’nın Abbasi Halifesine bağlılığını gösteren, siyah renkli çetr’i[76] maviye çevirtme hilesine başvurdu.  Bir yandan da kendisinin Selçuklu soyundan geldiğini iddia eden, planı dâhilindeki hikâyesini, etrafa yayamaya başladı.[77]

Sâdeddin Köpek tahta çıkmak için kendinse meşruiyet kazandıracağı hikâyesine göre: Annesi, Şehnaz Hatun, Konya’nın zengin ve ileri gelenlerinden birinin kızı idi.        II. Gıyâseddin Keyhüsrev’in dedesi olan, I. Gıyâseddin Keyhüsrev, bu güzel kıza düşkündü. Anası bir gün bu kızı saraya götürmüştü. Daha sonra Babası’nın evine dönen Şehnaz Hatun’un bu macerasına anasından başkası kimse vakıf değildi. Kızın annesi olayı kapatmak için onu derhal biriyle evlendirdi. O gelin olup, biriyle evlendikten sonra, iki aylık hamile idi. Fakat çok zeki olan gelin, bakire olmadığını belli etmedi ve bir şüpheye imkân vermedi. Sâdeddin Köpek: böylece ” ben yedi ay sonra dünyaya geldim” diyerek kendisinin Selçuklu hanedan soyundan geldiğini iddia etti.

11.   Sadeddîn Köpek’in Bertaraf Edilmesi (1238-1239)

Sâdeddin Köpek’in Selçuklu tahtına çıkabilmek için ispat edilmesi mümkün olmayan ve inanılıp inanılması son derece güç olan mezkûr hikâye ve iddia sonucu; Sultan Keyhüsrev, sıranın kendisine geldiğini anlamış ve onu ortadan kaldırma yollarını düşünmeye başlamıştır. Sultan’nın bu kararı almasında Köpek’in gazabından korkan bazı emîrlerinde etkisi olmuştur. [78]

Mezkûr hadiselerle artık gözü dönen Sultan Keyhüsrev, bir gün güvendiği hassa kölelerinden birini yanına çağırarak, ona” Köpek yüzsüzlüğü ve utanmazlığı ele aldı. Memleket erkânımızı ve saltanat büyüklerimizi birer birer varlık fezasından, yokluk çölüne gönderdi. Bu sıralarda yalnız olarak belinde kılıcıyla huzura geliyor. Onun bu küstahlığı ve saygısızlığı karşısında ne yapacağımı bilemez oldum.”[79] Dedi ve kısa zaman içinde Sivas’a ulaşmasını ve oranın subaşısı Emîr-i Candar Hüsameddin Karaca’yı görüp, söylediklerini kimseye duyurmadan, ona anlatmasını istedi. Hassa kölesi Sultan’nın bu isteğini başarıyla yerine getirdi.

Sadeddîn Köpek’in Selçuklu devlet adamları ve komutanları arasında çekindiği ve korktuğu tek komutan olan Karaca’ya böyle önemli bir görevin verilmesi onun nüfuzundan kaynaklandığı şüphesizdir. Sivas Subaşısı Hüsâmeddîn Karaca Sultan’nın bu isteği üzerine,  hemen yola koyuldu. Karaca Sultan’nın bulunduğu Kubadabad Sarayı[80]’na giderken, bir kölesi aracılığıyla, kendisinin şehre geceleyin gireceğini bildirdi.

Emir Karaca, akşam olunca habersizce Sadeddîn Köpek’in çadırına girdi ve o, Karaca’ya şöyle dedi: “Cihan padişahını mı görmeye geldin?” diye sorunca, o, “Sizin izninizi almadan ben nasıl Sultanın huzuruna çıkabilirim ve kendimi onun yakını sayabilirim. Kendim için sığınacak ve yardım istenecek makam olarak sizin makamınızı görüyorum” şeklinde kulağa hoş gelen ve onun gururunu ve itibarını yükselten sözlerle, güvenini kazandı. Gönlü ondan yana emin olunca, Köpek o akşam onun şerefine bir eğlence meclisi düzenlemiş ve Karaca ile iyi vakit geçirdi. Ayrıca ona, attan, elbiseden, altından, köleden, ay yüzlü cariyelerden, çokça bağışta bulundu. [81]

Hüsâmeddîn Karaca, Sadeddîn Köpek’in güvenini daha da kazanmak maksadıyla, birkaç gün onun yemeğine ve eğlence meclisine katıldı. Bu arada Sadeddîn Köpek, Karaca Bey’e iyice güvenmiş olmalı ki, onu bir gün Sultanın huzuruna çıkardı. Sultan Keyhüsrev, Karaca Bey ile gizlice görüşüp, onunla Sadeddîn Köpek’i bertaraf etme planını yaptı.[82] Bu plana göre: Köpek eğlence meclisine gelince, Emîr Karaca onunla şarap içecek, aradan belli bir vakit geçtikten sonra su dökme bahanesiyle dışarı çıkacak ve daha önce ayarladığı adamlarıyla onu bekleyecek ve o dışarı çıkınca hep birlikte ona kılıcı saplayacaklar ve dünyayı bu adamdan kurtaracaklardı. Mezkûr plan uygulanmaya başladı, İlk hamlede, Sultan’ın izniyle Köpek içeri alındı. Emîr Karacayla biraz şarap yudumladıktan sonra, daha önce işbirliği yapmak için anlaştığı kimselerle sofada oturdu ve Köpek’in gelmesini beklemeye başladı. Köpek gelince, sopayı çekip arkasından vurmak istedi. Fakat sopayı isabet ettiremedi. Bunun üzerine Köpek geri döndü ve elini Emîr Karaca’nın boynuna attı. Daha sonra Emîr-i Alem[83] Togan, kılıcını çekti ve Köpeğin peşine düştü. Yaralanan, Köpek , can havliyle kendisini, Sultan’nın şaraphanesine attı. Şarapsalar[84] onu kana bulanmış ve korkmuş bir şekilde görünce, bıçak, kılıç ve gürzle ona saldırdı ve öldürdü.[85]

 Sadeddîn Köpek’in bertaraf edilmesiyle hem Sultan hem de devlet adamları, korkunç bir kâbustan kurtarılmış oldu. Böylece rahat bir nefes alan Sultan Keyhüsrev, görenler ibret alsın ve zararı dokunduğu kişilerin yakınlarının da kalpleri soğusun diye onun cesedinin bir kafese konup, yüksekçe bir yere asılmasını emretti.

 

 

Sonuç

Sâdeddin Köpek, Türkiye Selçuklu Devleti’nde, Sultan I. Alâeddin Keykubâd’ın vefatıyla (1237) başlayan, oğlu II. Gıyâseddin Keyhüsrev’le devam eden otorite boşluğunu,  kendi çıkarları ve hedefleri doğrultusunda, doldurmayı başarmış ve kendi çıkarı için birçok devlet adamını öldürmüş, bir çoğunu’da görevinden uzaklaştırmak suretiyle, bütün devlet teşkilatını kendi emrine bağlamış ve böylece devlet yönetimi’nin bir numaralı adamı haline gelmiş, hatta hanedan soyundan olmadığı halde, tahta çıkmak için kendisini bu yolda meşru gösterecek, hikâyeler uydurma cesaretini dahi göstermiştir. Onun devlet içinde yaptığı ve yarattığı mezkûr faaliyetler, ortadan kaldırılmasını artık gerekli kılmıştır. O, Hüsameddin Karaca-Sultan II. Gıyâseddin Keyhüsrev, işbirliği sayesinde ortadan kaldırılmasına rağmen, Türkiye Selçuklu Devleti’nin idare mekanizmasında açtığı yaralar;  ölümünden  sonra dahi,   iyileştirilememiştir.





KAYNAKÇA

 

CAHEN, Claude. Osmanlılardan Önce Anadolu.Çev. Erol Üyepazarcı. İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2014.

GORDLEVSKI, Vladimir Aleksandroviç. Küçük Asya'da Selçuklular.Çev. Abdulkadir İnan.Haz. Timurlan Omorov. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 2019.

İBN BİBİ. El-Evâmirü'l-Alâ'iyye fı'l-Umûri'l-Alâ'iyye (Selçukname) .Çev. Mürsel Öztürk. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 2014.

KAYMAZ, Nejat. Anadolu Selçuklu Sultanlarından II.Gıyâsü'din Keyhüsrev Devri. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 2014.

—. Anadolu Selçuklularının İnhitatında İdare Mekanizmasının Rolü. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 2011.

KOCA, Salim. Sultan I. Alâeddîn Keykubâd’dan Sonra Türkiye Selçuklu Devleti İdaresinde Ortaya Çıkan Otorite Zâfiyeti ve Emîr Sadeddîn Köpek’in Selçuklu Saltanatını Ele Geçirme Teşebbüsü. Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Yayınları:5, (Büyük Selçuklu Devletinden Türkiye Selçuklu Devletine, Mehmet Altay Köymen Armağanı), 2011: 166-196.

ODABAŞI, Zehra. Tâceddin Pervâne (D?Ö. 1238) ve Tâcü’lVezir Külliyesi, Uluslararası Tarih ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, sayı:22,2019: 481-505.

TDV İslâm Ansiklopedisi, Ali Sevim, 25. cilt, Ankara. 2002.

TDV İslâm Ansiklopedisi, Muharrem Kesik, 35. cilt, İstanbul. 2008.

TURAN, Osman. Selçuklular Zamanında Türkiye Tarihi. İstanbul: Nakışlar Yayınevi, 1984.

TURAN, Osman. Şemseddin Altunaba Vakfiyyesi ve Hayatı. Türk Tarih Kurumu-Belletten, cilt:XI, sayı:42, Ankara. Nisan 1947.

TURAN, Refik. Türkiye Selçuklularında Hükümet (Vezir ve Divan). Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 2020.



[1] Vladimir, Aleksandroviç GORDLEVSKI, Küçük Asya'da Selçuklular.Çev. Abdulkadir İnan.Haz. Timurlan Omorov. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 2019. s.80

[2] Nejat KAYMAZ, Anadolu Selçuklu Sultanlarından II.Gıyâsü'din Keyhüsrev Devri. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 2014. s.50

[3] Sultan Alâeddin Keykubad, Eyyübi melikesi ile 1226’da evlendiğine göre; Gıyaseddin Keyhüsrev bu sıralar on yaşında olmalıdır.

[4] İBN BİBİ, El-Evâmirü'l-Alâ'iyye fı'l-Umûri'l-Alâ'iyye (Selçukname).Çev. Mürsel Öztürk. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 2014. s.451

[5] KAYMAZ, Anadolu Selçuklu Sultanlarından II.Gıyâsü'din Keyhüsrev Devri.  s.43

[6] Sâdeddin Köpek’e karşı Kamyar’ın bu tutumu, onun nüfuzundan korktuğu içindir.

[7] Sultan Alâeddin Keykubâd’ın, Sâdeddin Köpek’in kışkırtmasıyla oğlu Keyhüsrev tarafından öldürüldüğü de rivayet edilir. Bak. GORDLEVSKİY, Küçük Asya'da Selçuklular, s.137

[8] Keyhüsrev’in, İstanbul Latin İmparatoru, Baudoin’e yazdığı mektubunda, annesiı, Mahperi hatun’un Hıristiyan olduğu yazmaktadır. Nitekim bu kız, Kalonaros (Alaiye) hâkimi Kirfard’ın kızıdır.

[9] Osman TURAN, Selçuklular Zamanında Türkiye Tarihi. İstanbul: Nakışlar Yayınevi, 1984. s.403

[10]Claude.CAHEN, Osmanlılardan Önce Anadolu.Çev. Erol Üyepazarcı. İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2014.s.92

[11] KAYMAZ, Anadolu Selçuklu Sultanlarından II.Gıyâsü'din Keyhüsrev Devri.  s.32

[12] Selçuklu sarayında haciblik ve üstadüddarlıktan sonra gelen çaşnigirlik, hükümdarın sofracılığıdır.

[13] Abbasilerde, Harezmşahlarda ve Memlüklerde de olan Üstadüdar. Türkiye Selçuklularında, hükümdarın mallarını cibayet ve sarfa memuru olup, sarayın ve saraya ait mutfak ve şaraphane ve sair teşkilatın ve buradaki bütün saray memur ve hademelerinin en büyük amiri idi.

[14] İBN BİBİ, El-Evâmirü'l-Alâ'iyye fı'l-Umûri'l-Alâ'iyye (Selçukname). s.447-448

[15] KAYMAZ, Anadolu Selçuklu Sultanlarından II.Gıyâsü'din Keyhüsrev Devri.  s.32

[16] Saadeddin Köpek’in kudreti, Keyhüsrev’in culüsü’nden sonra hızlı bir şekilde artmaya başlayacaktır.

[17]  Salim KOCA,"Sultan I. Alâeddîn Keykubâd’dan Sonra Türkiye Selçuklu Devleti İdaresinde Ortaya Çıkan Otorite Zâfiyeti ve Emîr Sadeddîn Köpek’in Selçuklu Saltanatını Ele Geçirme Teşebbüsü.“ Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Yayınları:5 (Büyük Selçuklu Devletinden Türkiye Selçuklu Devletine, Mehmet Altay Köymen Armağanı) 2011: s.173

[18] KAYMAZ, Anadolu Selçuklu Sultanlarından II.Gıyâsü'din Keyhüsrev Devri. s.40

[19] İBN BİBİ, El-Evâmirü'l-Alâ'iyye fı'l-Umûri'l-Alâ'iyye (Selçukname). s.451

[20] KOCA, Sultan I. Alâeddîn Keykubâd’dan Sonra Türkiye Selçuklu Devleti, s.174

[21] KAYMAZ, Anadolu Selçuklu Sultanlarından II.Gıyâsü'din Keyhüsrev Devri. s.41

[22] İBN BİBİ, El-Evâmirü'l-Alâ'iyye fı'l-Umûri'l-Alâ'iyye (Selçukname).s.451

[23] TURAN, Selçuklular Zamanında Türkiye Tarihi, s.407

[24] TURAN, Selçuklular Zamanında Türkiye Tarihi, s.408

[25] İBN BİBİ, El-Evâmirü'l-Alâ'iyye fı'l-Umûri'l-Alâ'iyye (Selçukname).s.451

[26] CAHEN, Osmanlılardan Önce Anadolu. s.92

[27] İBN BİBİ, El-Evâmirü'l-Alâ'iyye fı'l-Umûri'l-Alâ'iyye (Selçukname). s.452

[28] İBN BİBİ, aynı yer.

[29] KAYMAZ, Anadolu Selçuklu Sultanlarından II.Gıyâsü'din Keyhüsrev Devri. s.43

[30]İlk olarak, Oğuz kabileleri tarafından bazen “sü-begi” şeklinde unvan olarak kullanılırdı,  Anadolu Selçukluları’nda ise seçkin görevliler arasında yer alırdı. Subaşı, Bir şehrin fethinden sonra hem valilikle hem şehri savunmakla görevli olurdu. Ayrıca bu tayin bir menşurla gerçekleşirdi.

[31] TURAN, Selçuklular Zamanında Türkiye Tarihi, s.408

[32] İBN BİBİ, El-Evâmirü'l-Alâ'iyye fı'l-Umûri'l-Alâ'iyye(Selçukname). s.452

[33] Osman Turan, anlaşmaya Harizmlilerin’de yanaşmadığını kaydeder.

[34] “Ata” ve “Bey” kelimlerin bir araya gelmesinden türemiştir. Ata eski ve yeni Türk lehçelerinde baba ve ecdad anlamına gelir. Bey’de Türklerde emretme yetkisine sahip olanlara verilen genel bir unvandır. Bu unvan ilk defa Selçuklularda ortaya çıkmıştır. Büyük Selçuklularda şehzadeleri tahsil ve terbiyesiyle birlikte aynı zamanda onlara ait yerleri idare eden Atabeylerin mevkii Türkiye Selçuklularında mahiyet değiştirmiş devletin daimi ve en mühim vazifelerinden biri olmuştur.

[35] Bak. Şemseddin Altun-aba ve Vakfiyesi, Belleten XLII (1947), s.197-200

[36] Başkomutan.

[37] Hükümdar sofralarına nezaret edip yemekleri kontrol eden saray görevlisidir.

[38] Osman TURAN, Şemseddin Altun-aba ve Vakfiyesi, Belleten XLII (1947), s.197-200

[39] İBN BİBİ, El-Evâmirü'l-Alâ'iyye fı'l-Umûri'l-Alâ'iyye (Selçukname). s.453-454

[40] KOCA, Sultan I. Alâeddîn Keykubâd’dan Sonra Türkiye Selçuklu Devleti, s.178

[41] İBN BİBİ, El-Evâmirü'l-Alâ'iyye fı'l-Umûri'l-Alâ'iyye(Selçukname). s.454

[42] Tâceddîn Pervâne’nin günün birinde, Köpek’in gazabına uğramaktan korktuğu için, onun tarafında bulunduğu da ihtimaller arasındadır.

[43] İBN BİBİ, El-Evâmirü'l-Alâ'iyye fı'l-Umûri'l-Alâ'iyye (Selçukname).s.454

[44] TURAN, Selçuklular Zamanında Türkiye Tarihi, s.409

[45] KAYMAZ, Anadolu Selçuklu Sultanlarından II.Gıyâsü'din Keyhüsrev Devri. s.46

[46] Tâceddin  Erzincani, bir Pervâne idi. Pervâne; Türkiye Selçuklularında bulunan arazi defterlerinde, has ve ikta yani dirlik olan tımara ait menşur ve beratları hazırlayan devlet adamı demekti. Ayrıca Pervânelerin diğer bir görevi de sultana gelen istihbaratları iletmesiydi.

[47] İBN-BİBİ, El-Evâmirü'l-Alâ'iyye fı'l-Umûri'l-Alâ'iyye (Selçukname).s.455

[48] KAYMAZ, Anadolu Selçuklu Sultanlarından II.Gıyâsü'din Keyhüsrev Devri.  s.47                                           

[49] TURAN, Selçuklular Zamanında Türkiye Tarihi,  s.409

[50] KOCA, Sultan I. Alâeddîn Keykubâd’dan Sonra Türkiye Selçuklu Devleti, s.176-177

[51] İBN BİBİ, El-Evâmirü'l-Alâ'iyye fı'l-Umûri'l-Alâ'iyye (Selçukname). s.455

[52] İBN BİBİ, aynı yer.

[53] Eski Türk inancına göre büyük Türk (Oğuz) hanedanları’nın kanı mukaddes olduğu için mensupların idamı halinde kanlarının akıtılmaması yasak idi ve bu sebeple de yayın kirişi ile boğdurulurdu.

[54] İBN BİBİ, El-Evâmirü'l-Alâ'iyye fı'l-Umûri'l-Alâ'iyye (Selçukname). s.456

[55] KAYMAZ, Anadolu Selçuklu Sultanlarından II.Gıyâsü'din Keyhüsrev Devri.  s.48

[56] İBN BİBİ, El-Evâmirü'l-Alâ'iyye fı'l-Umûri'l-Alâ'iyye (Selçukname).  s.456

[57] Zehra ODABAŞI, Tâceddin Pervâne (D?Ö. 1238) ve Tâcü’lVezir Külliyesi, Uluslararası Tarih Ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, sayı:22, 2019. s.491-492

[58] İBN BİB, El-Evâmirü'l-Alâ'iyye fı'l-Umûri'l-Alâ'iyye (Selçukname). s.456-457

[59] Müsadere: zor alım uygulamak bir diğer anlamı ise el koymaktır. Müsadere etmek kalıbı ile de birlikte kullanılabilir. Müsadere hukuk dilinde sıklıkla kullanılır. El koymak anlamı ile hukuk dilinde yer alan bir kelimedir.

[60] İBN BİBİ, El-Evâmirü'l-Alâ'iyye fı'l-Umûri'l-Alâ'iyye (Selçukname). s.457

[61] KOCA, Sultan I. Alâeddîn Keykubâd’dan Sonra Türkiye Selçuklu Devleti, s.183

[62] KAYMAZ, Anadolu Selçuklu Sultanlarından II.Gıyâsü'din Keyhüsrev Devri. s.48

[63] TDV İslam Ansiklopedisi, 35. cilt, İstanbul, 2008. “Sâdeddin Köpek” maddesi.

[64] “Geniş askerî yetkilere sahip kumandan”

[65] KOCA, Sultan I. Alâeddîn Keykubâd’dan Sonra Türkiye Selçuklu Devleti, s.185-186

[66] İBN BİBİ, El-Evâmirü'l-Alâ'iyye fı'l-Umûri'l-Alâ'iyye (Selçukname).  s.459

[67] TURAN, Selçuklular Zamanında Türkiye Tarihi, s.410

[68] Salbot Haçı’nı götürmek istemelerindeki diğer bir etken de, onun ticari getirisi olmalıdır. Bak.CAHEN, a.g.e., s.94

[69] KOCA, Sultan I. Alâeddîn Keykubâd’dan Sonra Türkiye Selçuklu Devleti, s.186

[70] İbn Bibi’nin kayıtlarında Köpek’in, Kaymeri’ye yüklediği suç hakkında maalesef tafsilat yoktur.

[71] İBN BİBİ, El-Evâmirü'l-Alâ'iyye fı'l-Umûri'l-Alâ'iyye (Selçukname).s.460

[72] KAYMAZ, Anadolu Selçuklu Sultanlarından II.Gıyâsü'din Keyhüsrev Devri.  s.49

[73] İBN BİBİ, El-Evâmirü'l-Alâ'iyye fı'l-Umûri'l-Alâ'iyye (Selçukname). s.462

[74] KOCA, Sultan I. Alâeddîn Keykubâd’dan Sonra Türkiye Selçuklu Devleti, s.187

[75] KOCA, aynı yer.

[76] Detaylı tafsilat için, bak. İA ”Çetr” maddesi

[77] KAYMAZ, Anadolu Selçuklu Sultanlarından II.Gıyâsü'din Keyhüsrev Devri. s.53

[78] CAHEN, Osmanlılardan Önce Anadolu, s.94

[79] İBN BİBİ, El-Evâmirü'l-Alâ'iyye fı'l-Umûri'l-Alâ'iyye (Selçukname). s.462

[80]I.Alâeddin Keykubâd tarafından yaptırılan ve Beyşehir Gölü kıyısında bulunan, Selçuklu sarayı. Detaylı tafsilat için İA,“Kubadabad Sarayı “ maddesi

[81] İBN BİBİ, El-Evâmirü'l-Alâ'iyye fı'l-Umûri'l-Alâ'iyye (Selçukname). s.463

[82] KOCA, Sultan I. Alâeddîn Keykubâd’dan Sonra Türkiye Selçuklu Devleti, s.191

[83] Hükümdarın, bayrağını taşımakla görevli kumandan.

[84] Hükümdara ait meşrubatı koruyan memur veya kiler hademelerinin amiridir.

[85] İBN BİBİ, El-Evâmirü'l-Alâ'iyye fı'l-Umûri'l-Alâ'iyye (Selçukname). s.464         






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sayın takipçilerimiz hakaret etmeden yorumlarınızı yapabilirsiniz.

Post Top Ad

Your Ad Spot