ATATÜRK DÖNEMİNDE DEMOKRASİ DENEMELERİ (1925-1930)
GİRİŞ
Cumhuriyetin kurulmasından sonra çok partili
sisteme geçiş denemeleri üzerinde durmadan önce Osmanlı Devleti'ndeki partili
döneme değinmekte yarar vardır. Şunu kabul etmek gerekir ki siyasal alanda çok
partili hayata girişin Türk tarihindeki geçmişi çok da eskiye dayanmaz. Osmanlı
Devleti'nde partilerin katıldığı bir seçim ve millet meclisi ancak İkinci
Meşrutiyet'ten sonra siyasî hayatımıza girmiştir. Osmanlı Devleti'nin Mondros
Mütarekesi'yle fiilen son bulması ve ardından başlayan Millî Mücadele
hareketinin zaferle sonuçlanması sonucunda Türkler, kendilerine yeni bir siyasî
hayat biçimi seçtiler. Atatürk'ün önderliğinde kavuşulan "millî egemenliğe
dayalı bağımsız bir Türk devleti" kurulmuştur. Kurulan bu devletin adı
Türkiye Cumhuriyeti'dir. Bu devletin ilk hükümet şekline de Türkiye Büyük
Millet Meclisi Hükümeti denilmiştir. Milletin demokratik gelişmesine engel olan
saltanatın 1922 yılında ortadan kalkmasıyla birçok siyasî kıpırdanışa da şahit olmaktayız.
Genellikle Atatürk'e ve yeni rejime muhalif olan bu gruplar "Tesanüt
Grubu, İstiklâl Grubu, İkinci Müdafaa-i Hukuk Grubu, Halk Zümresi, Islahat
Grubu" gibi isimler taşımışlardı. Atatürk demokrasi anlayışı millî
egemenlik ilkesinde belirginleşmektedir. Atatürk millî egemenlik ilkesini
millete mal etmek isteyen ilk Türk lideridir. O'nun bu ilkesi cumhuriyet
rejimiyle şekillenmiştir. Atatürk'ün gerçekten tam bir demokrasi aşığı idi.
Ancak, şartlar ve içinde bulunulan durum bunun gerçekleşmesini zorlaştırmıştır.
Demokrasi ve millî egemenlik ilkesi, Atatürk'ün hayatı boyunca üzerinde durduğu
bir husustur. Nitekim, 5.11.1923'te Akhisar'da yaptığı bir konuşmada "Bu
devletin dayandığı temeller tam bağımsızlık ve kayıtsız şartsız milli egemenlikten
ibarettir. Millet bu egemenlikten zerresini elden çıkarmayacaktır; gözünü
açmışür"1 demiştir. Halkın eğilimlerine değinen Mustafa Kemal, bu konuda
da "Bir insanın memleket ve milletine yaralı bir iş yaparken gözünden bir
an uzak bulundurmamaya zorunlu olduğu kural, ulusun gerçek eğilimidir"2
diyerek halkın eğilim ve isteklerine verdiği önemi belirtmiştir. Atatürk'ün
düşüncesine göre demokrasi düşüncesi eskiden beri Türk devletlerinde
uygulanmıştır. Atatürk'ün özetlenen şu sözlerinden de anlaşılacağı gibi
"Türk ulusu, en eski tarihlerinde ünlü kurultaylarıyla, bu kurultaylarda
devlet başkanlarım seçmeleriyle demokrasi düşüncesine ne kadar bağlı olduğunu
göstermiştir"3 . Atatürk'ün demokrasi ile ilgili sözlerinden biri de eşitlik
ile ilgilidir. Bu konuda da şunları söylemiştir: "En son olarak demokrasi
eşitseverliktir. Bu nitelik, demokrasinin bireysel olması niteliğinin mecburî
bir sonucudur. Kuşkusuz bütün bireyler aynı siyasal hakları taşır olmalıdırlar.
Demokrasinin bu bireysel ve eşitseverlik niteliklerinden genel ve eşit oy
ilkesi çıkar"4 . Atatürk'ün bu içten sözlerinden de anlaşıldığı gibi O,
gerçek kurallarına uygun bir demokrasiyi istiyordu. Nitekim O'nun demokrasinin
temel şartı olan çok partili bir rejim istediğini de uygulamalarından ve
sözlerinden anlamaktayız. 1924 yılında biraz da kendiliğinden ortaya çıkan
Terakkiperver Cumhuriyet Partisi adındaki muhalefet kuruluşunun ve yine 1930'da
bizzat kendisi tarafından kurdurulan Serbest Cumhuriyet Partisi denemelerinde gösterdiği
tavır, O'nun gerçekten ne kadar çok partili hayatı özlediğini göstermektedir.
Bu çalışmada yalnızca 1924'te kurulan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ile
1930'da kurulan Serbest Cumhuriyet Fırkası'nın kuruluş, kapanış ve çalışmaları
üzerinde durulacaktır.
A-
1923 Seçimleri ve Cumhuriyet Halk Fırkası
Birinci Türkiye Büyük
Millet Meclisi'nin görev süresinin tamamlanmasından sonra Meclis kendi
kendisini dağıtarak yeni bir seçim kararı aldı. 1 Atatürk'ün Söylev ve
Demeçleri; c. II. Ankara. 1952, s. 91. 2 a.g.e., s. 200. 3 Muzaffer Erendil;
Atatürk ve Demokrasi, Atatürk Araştırma Dergisi, c. II. Mart 1986, Sayı 5'ten
ayrı basım, s. 705. 4 Afet inan; Atatürk'ten Yazdıklarım, Altmok Basım Evi,
Ankara, 1969, s. 23.
Mustafa Kemal de 8 Nisan 1923
tarihinde Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adına dokuz ana prensip
yayımlamış ve bundan sonra da seçime gidilmişti5 . Büyük Millet Meclisi'nin ikinci
devresine iştirak eden millet vekilleri 7 Ağustos-11 Eylül tarihleri arasında
Halk Fırkası nizamnamesini tartışmışlar ve nihayet Mustafa Kemal'in genel
başkanlığı ile 11 Eylül 1923 tarihinde Halk Fırkası Ankara'da kurulmuştur6 .
Atatürk ve arkadaşları tarafından kurulan bu partinin programını şöyle
özetleyebiliriz: "Millî hâkimiyetin halk tarafından ve halk için
yapılmasına önderlik etmek, Türkiye'yi modern bir devlet hâlinde yükseltmek,
Tüıkiye'de kanunları hâkim kılmak, kanun önünde herkesi eşit kılmak, imtiyazsız
ve sınıfsız bir halk oluşturmak"7 . Partinin kurucuları arasında Mustafa
Kemal (Atatürk), İsmet (İnönü), Celal (Bayar), Recep (Peker), Saffet (Arıkan)
gibi önemli şahsiyetler bulunmaktaydı. Halk Fırkası, Cumhuriyet ilân edildikten
kısa bir süre sonra, 10 Kasım 1924 tarihinde verilen bir karar ile adım
Cumhuriyet Halk Fırkası olarak ilân etti. Cumhuriyet Halk Fırkası, inkılâbın
yürüyüşü ve gelişmesiyle birlikte kendi yapısında ve programında çeşitli
evreler geçirdi. Prensiplerini sürekli olarak değişen ihtiyaçlara ve durumlara
göre işledi ve yeniledi.
B-
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası
17 Kasım 1924
tarihinde Ankara'da kurulmuştur. Kurucuları arasında Ali Fuat (Cebesoy), Kâzım
Karabekir, Adnan Adıvar, Hüseyin Rauf (Orbay) gibi çok önemli şahsiyetler
bulunmaktaydı. İktidarı elinde bulunduran Cumhuriyet Halk Fırkası'na karşı
gerek basında, gerek Meclis'te ve gerekse halk arasmda yavaş yavaş bir
muhalefet ortaya çıkmaya başlamıştı. Cumhuriyet Halk Fırkası'na karşı
şikâyetler başlamıştı. Cumhuriyet Halk Fırkası'nın Meclis üzerinde baskı
yaptığı iddia ediliyordu. Dış politika konusunda da sert eleştiriler olmuş ve
Başvekil İsmet (İnönü) başvekillikten ayrılmış, yeni kabineyi Fethi Okyar
kurmuştur. Cumhuriyet Halk Fırkası içinde meydana gelen fikir ayrılıkları yeni
bir partinin kurulması ile sonuçlandı. Kurulan bu yeni partinin ismi
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'dır. Halk Fırkası'ndan ayrılan mebuslarla
kurulan bu yeni partide, askerlikle ilişkilerini kesen Kâzım Karabekir ve Ali
Fuat Paşalar da vardır8 . Bu Fırka Büyük Millet Meclisi'nin içinden
kurulmuştur. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, kuruluşundan hemen sonra
müzakerelere katılmış, hükümetten muhtelif meseleler hakkında izahatlar
istemiştir. En çok İsmet Paşa Hükümeti ile uğraşmıştlar, Fethi Bey kabinesine
toplu olarak güven oyu vermişlerdi. 1925 yılı bütçe görüşmelerinde fikirlerini
bildirmişler, aşarın kaldırılmasını alkışlarla kabul etmişlerdir. Ara
seçimlerde iktidar partisini baskı uygulamakla suçlamışlardır. Bütün bu olaylar
Cyumhuriyet Halk Fırkası'nda telâşla karşılanmıştır. Bütün bunlara rağmen
iktidar partisinin karşısında bir muhalefetin olmasını isteyen Mustafa Kemal,
başlangıçta olaydan memnun kalmıştı. Çünkü, Mustafa Kemal demokratik bir
sistemin kurulmasını istiyordu. Bu sistemin kurulması için de çok partili
sisteme geçmek şarttı. Bu parti için Mustafa Kemal, "Bırakınız karşımıza
çıksınlar. Memleket işlerini münakaşa edelim"9 diyordu. Mustafa Kemal bu
partinin kurulmasını o kadar hoşgörü ile karşılamıştı ki Batılı ülkelerin parlâmentolarını
örnek gösteriyor ve çok partili rejimin lüzumunu ve faydalarmı anlatıyordu. Bu
konuda "Biz, Meclis'imizde tek parti ile bir diktatör intibaı vermekteyiz.
Bizde bakan Batılılar, bu memleketteki idare tarzı parti diktatoryasıdır
derler. Bizim Meclis'imizde de iki parti olmalı, hükümeti denetleme sistemi
kurulmalı ve medenî ülkelerin parlâmentolarına benzemeliyiz demekteydi"10
Partinin programı genel olarak şöyleydi:
Madde 1- Türkiye Devleti halkın hâkimiyetine
müstenit bir cumhuriyettir.
Madde 2- Hürriyetperverük halkın hâkimiyeti
(demokrasi) fırkanın meslek-i esasisidir.
Madde 3-
Kavaninin vaz'ı tedvininde halkın ihtiyacatı, menafii, temayülâtı, asrın
icabatı ve o adalet prensipleri hâkim olacaktır.
Madde 4- Umumî
hürriyetlere fırka şiddetle taraftardır.
Madde 6- Fırka
fikirlere ve dinî itikatlara saygılıdır.
Madde 12- Reisicumhur seçilen kişinin mebusluk
sıfatı son bulur.
Madde 14- Millî birlik ve beraberliğin
bozulmaması için devletin denetlenmesi kalıcı olmak şartıyla yetkilerin
genişletilmesi artırılacaktır.
Madde 19-
Nüfusun çoğalması ve memleket halkının sıhhatinin sağlanması temel arzudur.
Madde 29-30- Memleketin her tarafında zirâi, ticarî, sınaî müstahsilleri
arasında meslek kuruluşları vücuda getirilecek, ziraatte ilk hedef memleketin
kendi ziraat ürünleriyle yaşamasını temin etmektir. Üretilen mahsullere
pazarlar temin etmektir11 . Ancak, programında dine saygılı olduğunu açıklayan
ve daha Cumhuriyet'in ilk kuruluş yıllarında Cumhuriyet Halk Fırkası'na karşı
çıkan bu oluşumu Türk demokrasi tarihinde önemli bir gelişme olarak kabul etsek
bile, bütün mualiflerin hemen bu partide toplanması ve inkılâpların
tökezlenmesi ihtimali söz konusu olmaya başladı. Ilımlısından aşırısına kadar herkesin
bu yeni partinin saflarına katılması ve önemli basm kuruluşlarının da bunlara
destek vermesi, iç karışıklıklara sebebiyet vermeye başladı. Fırsat bekleyen iç
ve dış çevreler hemen devreye girdiler. İşte tam bü sırada doğuda Şeyh Sait
isyanı patlak verdi. Rejimin güvenliği ve devletin bütünlüğü dikkate alınırak
çok önemli önemli kararlar alındı. O günkü kabine, Takrir-i Sükûn Kanunu'nu
Meclis'e getirdi. Bu kanun metni şöyleydi. "İrtica ve isyana ve memleketin
içtimai nizamı ile huzuı ve sükûneti emniyet ve asayişini ihlâle beis bilumum
teşkilât, tahrikat, teşebbüsat ve neşriyatı hükümet reis-i cumhurun tasdikiyle
res'en veya idareten men'e mezundur. İşbu ef'al erbabım hükümet istiklâl
mahkemelerine sevk edebilir"12 . Bu kanun Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası
tarafından tenkit edildi. Ancak, buna rağmen Meclis kanunu kabul etti. Takrir-i
Sükûn ve istiklâl mahkemelerinin Meclis'te kabulünden sonra hükümet ve istiklâl
mahkemeleri, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'mn dini siyasete âlet ettiğini,
gericiliği körüklediğim ileri sürdü. Her yerdeki parti şubeleri arandı.
Mensupları mahkemelere sevk edildiler. Parti şubeleri istiklâl mahkemeleri
kararıyla kapatıldı. Partinin programındaki "Dm düşüncesine ve inançlarına
saygılıdır" maddesinin, gericiliğe yaradığı ve halkı gericiliğe teşvik
ettiği iddia edildi ve o dönemde Bakanlar Kurulu kararıyla 5 Haziran 1925
tarihinde kapatıldı13 . Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası memleketimizde ilk
olarak çok partili rejimi ilân eden bir fikir partisi olarak, memleketin iç ve
dış durumu nedeniyle ancak 7 ay yaşayabı'lmiştir.
C-
Serbest Cumhuriyet Fırkası
Terakkiperver
Cumhuriyet Fırkası'mn kapatılmasından sonra bu alanda önemli bir siyasî gelişme
olmamıştır. Ancak 1930 yılında dünyada yaşanan ekonomik krize paralel olarak
Türkiye'de de büyük bir durgunluk ve ekonomik sınkıntı mevcuttu. Bu durgunluk
ve kriz üzerinde Türkiye Büyük Millet Meclısı'nde iki önemli görüş vardı.
Bunlardan biri memlekete yabancı sermaye girmediğinden ve yerli büyük sermaye
sahipleri de bulunmadığından bütün teşebbüslerin devlet tarafından
yürütülmesini, .diğeri ise politik, ekonomik, alanda liberalizmi savunmaktaydı.
Devletçi düşüncenin en önemli savunucu İsmet (İnönü), liberal düşüncenin en
önemli savunucusu ise Fethi (Okyar) idi. Mustafa Kemal ise bu iki düşüncenin
Meclis'te tartışılmasının yararlı olacağını düşünmekteydi. Mustafa Kemal ayrıca
Batılı devletlerdeki demokratik rejimin faydalarına ve gereğine de
inanmaktaydı. Böylece ülkedeki suistimaİlerin, nüfuz ticaretinin, rüşvetin
azalacağını ve ekonomik kararların daha sağlam alınabileceğini düşünüyordu.
Atatüık "Çok partili rejim, gençliğimden beri aşık ve taraftar olduğum bir
sistemdir. Bunu Cumhuriyetin esaslarından sayıyorum" diyordu. Fethi
(Okyar), Atatürk'ün eski ve güvenilir aıkadaşlarından biriydi. Bu nedenle onun
başkanlığında bir partinin kurulmasını bizzat Atatürk teşvik etmiş ve desteklemişti.
Cumhuriyet'in yedinci yıldönümünden kısa bir müddet evvel Serbest Cumhuriyet
Fırkası 12 Ağustos 1930 tarihinde İstanbul'da kurulmuştur. Bu partinin lideri
Ali Fethi (Okyar) idi. Diğer kurucuları ise Nuri
Conker, Ağaoğlu
Ahmet, Mehmet Emin Yurdakul gibi önemli şahsiyetlerden oluşmaktaydı.
Bu partinin
programında genel olarak şu hükümler yer almaktaydı:
— Serbest
Cumhuriyet Fırkası cumhuriyetçilik, milliyetçilik ve
lâiklik esaslarına
bağlıdır.
— Vergiler, millet
efradının iktisadî teşebbüs kabiliyetini sarsmayacak ve halkın takatini
aşmayacak derecede hafifetilecektir.
— Fırka, Türk
parasının kıymetini bir an önce tespit edecek ve
dış sermayenin
memlekete girmesini sağlayacaktır.
— Vatandaşların
refahına, malî iktisadî her türlü teşebbüslere
engel olan hükümet
müdahelelerini reddeder.
— Ucuz faizle
köylü ve çiftçiye kolay yollardan kredi verilecektir.
— Sanayi teşvik
kanunu uygulanacaktır.
— Yerli mahsuller
korunacak ve bunlara dış pazar bulunacaktır.
— Bir dereceli
seçim sistemi kurulacak ve kadınlara da seçme
ve seçilme hakkı
verilecektir.
— Kültürel,
ekonomik, malî her türlü teşebbüse yardımcı olmak,
memleket ekonomisi
yükseltmek ve memleketin genel menfaatlerini
korumak için
devletin belirli bir denetleme hududunu aşan müdahalelerine meydan vermemek
şeklinde özetlenebilir.
Çok kısa bir dönem
yaşayabilmiş olan bu fırkanın kurulduğu
dönem içerisinde
herhangi bir seçim olmamıştır. Ancak yapılan belediye
ara seçimlerinde
seçimin baskı altında yapıldığını iddia etmiştir.
Fethi (Okyar)
başkanlığındaki bu yeni parti, kısa süre içerisinde
halk arasında
önemli bir destek bulmuştur. Liberalizmin savunucusu
olan bu partiye
iltihaklar nedeniyle memleket genelinde siyasete bir
hareketlilik
gelmiştir.
Ancak Fethi Bey'in
Ege gezisi sırasında, gizli kalmış birçok
duygular ve
olaylar ortaya çıktı. Halk, hükümet aleyhine tezahüratta
bulundu ve birçok
yerde devrimler ve lâiklik aleyhine gösteriler yapıldı. Bazı yerlerde bir kısım
kişiler şapkalarım yere atıp çiğnemeye
başladılar. Bu
durum, ülkede kargaşanın ve devrimler aleyhine anarşik
olayların ortaya çıkması demekti. Mustafa Kemal'in yukarıda
belirtilen düşüncelerine uygun olarak Cumhuriyet Halk Partisi çok partili
cumhuriyet düzeninin tüm görevlerini üstüne alacak, hiçbir ayrıntı
gözetmeksizin tüm ulusu kendi içinde toplayacak bunun için de herkesin birlikte
ve eşitçe çağdaş uygarlık düzeyine varabilmesini sağlayan bütün kurallara ve
yetkilere sahip olacaktı. Bundan sonraki işlem ise Serbest Cumhuriyet
Fırkası'nm artıklarının temizlenmesi idi. Serbest Cumhuriyet Fırkası bütün
örgütlerini kapatmıştı. Ancak belediye seçimlerinde bu partiden katılıp da
kazanan belediye başkanları vardı. Çıkarılan bir danıştay kararı ile Serbest
Cumhuriyet Fırkası'nm kazandığı belediye başkanlıkları iptal ettirilmiştir.
Parti belediye başkanları görevlerinden alınmış ve tek partili düzenin tamamen
kurulması sağlanmıştır20 . Atatürk 27.1.1931 tarihinde Halk Partisi kongresinde
yaptığı konuşmada tek partili cumhuriyet düzegini kurmak için giriştiği çabalan
şöyle anlatmıştır. "Partimiz öteki ülkelerde olduğu gibi herhangi bir
siyasî parti olarak düşünülmemelidir. Bilirsiniz ki siyasî partiler sınırlı
amaçlarla kurulurlar. Oysaki bizim partimiz böyle sınırlı bir görüşü izleyen
bir kuruluş değildir. Tersine, her sınıf halkın yararını eşit olarak ve biri
ötekini zarara sokmadan sağlamayı hedef tutan bir kuruluştur. Öteki ülkelerde
bu kuruluşun benzerini aramak gerekli değildir. Partimizin uygulamak istediği
program, bir bakımdan tamamıyla demokratik, halkçı bir program olmakla beraber,
ekonomik bakımdan devletçidir. Halkımız da yaratılıştan devletçi olduğu için
her ihtiyacını devletten istemeyi endinden hak görüyor" demekteydi2 !.
Tasarlanan devlet düzeni bu olunca, memleketteki bütün yasama ve yürütme
işlerinin tek ve gerçek sorumlusu, yetkilisi, sahibi de o tek parti, yani
Cumhuriyet Halk Partisi olmuştur.
SONUÇ
Atatürk'ün çok partili rejime geçmek isteğine rağmen, iki
teşebbüs de başanlı olmamıştı. Cumhuriyet Halk Fırkası'ndan başka ona rakip
diğer bir partinin kurulması fiilî bir duruma istinat etmiştir. İkinci
bir muhalefet partisinin kısa sürede halk içinde yayılması ve
taraftar bulması, bu partiler üzerinde kuşkulan artırmıştır. Ancak devletin ve
yeni kurulan cumhuriyetin siyasî, ekonomik ve toplumsal dengelerinin henüz tam
oturmamış olmasından dolayı karışıklıklar hemen başgöstermJete ve art niyetli
kişiler devreye girerek ülkeyj siyasî bir anarşinin içine sürüklemekteydiler.
Bu nedenle 1924 ve 1930 yıllarında kurulan iki önemli hareket kapatılmak
zorunda kalınmıştır. Esasında bu siyasal olay veya olaylar, inkılâpçı Mustafa
Kemal'in kafasında tasarlanan çağdaşlaşma amacımn bir uygulaması veya denemesi
olarak değerlendirilebilir. Mustafa Kemal Paşa çok partili sistemi beğenip
kabul etmeseydi, böyle partilerin kurulması girişimlerine müsaade etmezdi.
Ancak, O, tasarladığı özlü ve köklü reformların gerçekleştirme ortamı üzerinde
kara bulutlar dolaşmaya başlayınca, çok partili rejim uygulamasını ilerideki
bir zamana bırakmış ve vaktin henüz eıken olduğunu düşünmüştür. Bu eksiği
gidermek için ise Cumhuriyet Halk Partisi'nin tüm halkı ve tüm düşünceleri
kucaklaması ve halkın bütün isteklerine cevap vermesine çalışmıştır. O'nun ömrü
üçüncü bir denemeye yetmemiş ise de ölümünden sonra Türkiye Cumhuriyeti
O'nun çok arzuladığı demokratik rejime ve çok partili siyasî yaşama
kavuşmuştur.
KAYNAKÇA
Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri; c. II. Ankara. 1952, s. 91.
a.g.e., s. 200.
Muzaffer Erendil; Atatürk ve Demokrasi, Atatürk Araştırma Dergisi, c. II. Mart 1986, Sayı 5'ten ayrı basım, s. 705.
Afet inan; Atatürk'ten Yazdıklarım, Altmok Basım Evi, Ankara, 1969, s. 23.
Tarık Zafer Tunaya; Türkiye'de Siyasi Partiler, İstanbul, 1952, s. 559.
a.g.e., s. 559.
Füruzan Hüsrev Tökin; Türkiye'de Siyasi Partiler ve Siyasi Düşüncenin Gelişmesi, Elif Yayınları, Ekim Basım Evi, İstanbul, 1965, s. 68.
Sağolun hocam emeğinize sağlık
YanıtlaSilHocam ellerinize sağlık
YanıtlaSil