ATATÜRK DÖNEMİNDE DEMOKRASİ DENEMELERİ (1925-1930) - akademitarih

EN YENİ MAKALELER

Post Top Ad

Your Ad Spot

8 Eylül 2020 Salı

ATATÜRK DÖNEMİNDE DEMOKRASİ DENEMELERİ (1925-1930)

 






ATATÜRK DÖNEMİNDE DEMOKRASİ DENEMELERİ (1925-1930)  




PROF.DR. CELALETTİN TAŞKIRAN

Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü
Öğretim Üyesi



Akademi Tarih makale sitemizin bugün ki konuğu Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Celalettin Taşkıran hocamız sizlere ATATÜRK DÖNEMİNDE DEMOKRASİ DENEMELERİ adlı makalesini sunuyor. Kendilerine teşekkür eder, sizlere de keyifli okumalar dileriz...



GİRİŞ

 Cumhuriyetin kurulmasından sonra çok partili sisteme geçiş denemeleri üzerinde durmadan önce Osmanlı Devleti'ndeki partili döneme değinmekte yarar vardır. Şunu kabul etmek gerekir ki siyasal alanda çok partili hayata girişin Türk tarihindeki geçmişi çok da eskiye dayanmaz. Osmanlı Devleti'nde partilerin katıldığı bir seçim ve millet meclisi ancak İkinci Meşrutiyet'ten sonra siyasî hayatımıza girmiştir. Osmanlı Devleti'nin Mondros Mütarekesi'yle fiilen son bulması ve ardından başlayan Millî Mücadele hareketinin zaferle sonuçlanması sonucunda Türkler, kendilerine yeni bir siyasî hayat biçimi seçtiler. Atatürk'ün önderliğinde kavuşulan "millî egemenliğe dayalı bağımsız bir Türk devleti" kurulmuştur. Kurulan bu devletin adı Türkiye Cumhuriyeti'dir. Bu devletin ilk hükümet şekline de Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti denilmiştir. Milletin demokratik gelişmesine engel olan saltanatın 1922 yılında ortadan kalkmasıyla birçok siyasî kıpırdanışa da şahit olmaktayız. Genellikle Atatürk'e ve yeni rejime muhalif olan bu gruplar "Tesanüt Grubu, İstiklâl Grubu, İkinci Müdafaa-i Hukuk Grubu, Halk Zümresi, Islahat Grubu" gibi isimler taşımışlardı. Atatürk demokrasi anlayışı millî egemenlik ilkesinde belirginleşmektedir. Atatürk millî egemenlik ilkesini millete mal etmek isteyen ilk Türk lideridir. O'nun bu ilkesi cumhuriyet rejimiyle şekillenmiştir. Atatürk'ün gerçekten tam bir demokrasi aşığı idi. Ancak, şartlar ve içinde bulunulan durum bunun gerçekleşmesini zorlaştırmıştır. Demokrasi ve millî egemenlik ilkesi, Atatürk'ün hayatı boyunca üzerinde durduğu bir husustur. Nitekim, 5.11.1923'te Akhisar'da yaptığı bir konuşmada "Bu devletin dayandığı temeller tam bağımsızlık ve kayıtsız şartsız milli egemenlikten ibarettir. Millet bu egemenlikten zerresini elden çıkarmayacaktır; gözünü açmışür"1 demiştir. Halkın eğilimlerine değinen Mustafa Kemal, bu konuda da "Bir insanın memleket ve milletine yaralı bir iş yaparken gözünden bir an uzak bulundurmamaya zorunlu olduğu kural, ulusun gerçek eğilimidir"2 diyerek halkın eğilim ve isteklerine verdiği önemi belirtmiştir. Atatürk'ün düşüncesine göre demokrasi düşüncesi eskiden beri Türk devletlerinde uygulanmıştır. Atatürk'ün özetlenen şu sözlerinden de anlaşılacağı gibi "Türk ulusu, en eski tarihlerinde ünlü kurultaylarıyla, bu kurultaylarda devlet başkanlarım seçmeleriyle demokrasi düşüncesine ne kadar bağlı olduğunu göstermiştir"3 . Atatürk'ün demokrasi ile ilgili sözlerinden biri de eşitlik ile ilgilidir. Bu konuda da şunları söylemiştir: "En son olarak demokrasi eşitseverliktir. Bu nitelik, demokrasinin bireysel olması niteliğinin mecburî bir sonucudur. Kuşkusuz bütün bireyler aynı siyasal hakları taşır olmalıdırlar. Demokrasinin bu bireysel ve eşitseverlik niteliklerinden genel ve eşit oy ilkesi çıkar"4 . Atatürk'ün bu içten sözlerinden de anlaşıldığı gibi O, gerçek kurallarına uygun bir demokrasiyi istiyordu. Nitekim O'nun demokrasinin temel şartı olan çok partili bir rejim istediğini de uygulamalarından ve sözlerinden anlamaktayız. 1924 yılında biraz da kendiliğinden ortaya çıkan Terakkiperver Cumhuriyet Partisi adındaki muhalefet kuruluşunun ve yine 1930'da bizzat kendisi tarafından kurdurulan Serbest Cumhuriyet Partisi denemelerinde gösterdiği tavır, O'nun gerçekten ne kadar çok partili hayatı özlediğini göstermektedir. Bu çalışmada yalnızca 1924'te kurulan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ile 1930'da kurulan Serbest Cumhuriyet Fırkası'nın kuruluş, kapanış ve çalışmaları üzerinde durulacaktır.

A-      1923 Seçimleri ve Cumhuriyet Halk Fırkası

 

 Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin görev süresinin tamamlanmasından sonra Meclis kendi kendisini dağıtarak yeni bir seçim kararı aldı. 1 Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri; c. II. Ankara. 1952, s. 91. 2 a.g.e., s. 200. 3 Muzaffer Erendil; Atatürk ve Demokrasi, Atatürk Araştırma Dergisi, c. II. Mart 1986, Sayı 5'ten ayrı basım, s. 705. 4 Afet inan; Atatürk'ten Yazdıklarım, Altmok Basım Evi, Ankara, 1969, s. 23.

Mustafa Kemal de 8 Nisan 1923 tarihinde Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adına dokuz ana prensip yayımlamış ve bundan sonra da seçime gidilmişti5 . Büyük Millet Meclisi'nin ikinci devresine iştirak eden millet vekilleri 7 Ağustos-11 Eylül tarihleri arasında Halk Fırkası nizamnamesini tartışmışlar ve nihayet Mustafa Kemal'in genel başkanlığı ile 11 Eylül 1923 tarihinde Halk Fırkası Ankara'da kurulmuştur6 . Atatürk ve arkadaşları tarafından kurulan bu partinin programını şöyle özetleyebiliriz: "Millî hâkimiyetin halk tarafından ve halk için yapılmasına önderlik etmek, Türkiye'yi modern bir devlet hâlinde yükseltmek, Tüıkiye'de kanunları hâkim kılmak, kanun önünde herkesi eşit kılmak, imtiyazsız ve sınıfsız bir halk oluşturmak"7 . Partinin kurucuları arasında Mustafa Kemal (Atatürk), İsmet (İnönü), Celal (Bayar), Recep (Peker), Saffet (Arıkan) gibi önemli şahsiyetler bulunmaktaydı. Halk Fırkası, Cumhuriyet ilân edildikten kısa bir süre sonra, 10 Kasım 1924 tarihinde verilen bir karar ile adım Cumhuriyet Halk Fırkası olarak ilân etti. Cumhuriyet Halk Fırkası, inkılâbın yürüyüşü ve gelişmesiyle birlikte kendi yapısında ve programında çeşitli evreler geçirdi. Prensiplerini sürekli olarak değişen ihtiyaçlara ve durumlara göre işledi ve yeniledi.

B-      Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası

17 Kasım 1924 tarihinde Ankara'da kurulmuştur. Kurucuları arasında Ali Fuat (Cebesoy), Kâzım Karabekir, Adnan Adıvar, Hüseyin Rauf (Orbay) gibi çok önemli şahsiyetler bulunmaktaydı. İktidarı elinde bulunduran Cumhuriyet Halk Fırkası'na karşı gerek basında, gerek Meclis'te ve gerekse halk arasmda yavaş yavaş bir muhalefet ortaya çıkmaya başlamıştı. Cumhuriyet Halk Fırkası'na karşı şikâyetler başlamıştı. Cumhuriyet Halk Fırkası'nın Meclis üzerinde baskı yaptığı iddia ediliyordu. Dış politika konusunda da sert eleştiriler olmuş ve Başvekil İsmet (İnönü) başvekillikten ayrılmış, yeni kabineyi Fethi Okyar kurmuştur. Cumhuriyet Halk Fırkası içinde meydana gelen fikir ayrılıkları yeni bir partinin kurulması ile sonuçlandı. Kurulan bu yeni partinin ismi Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'dır. Halk Fırkası'ndan ayrılan mebuslarla kurulan bu yeni partide, askerlikle ilişkilerini kesen Kâzım Karabekir ve Ali Fuat Paşalar da vardır8 . Bu Fırka Büyük Millet Meclisi'nin içinden kurulmuştur. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, kuruluşundan hemen sonra müzakerelere katılmış, hükümetten muhtelif meseleler hakkında izahatlar istemiştir. En çok İsmet Paşa Hükümeti ile uğraşmıştlar, Fethi Bey kabinesine toplu olarak güven oyu vermişlerdi. 1925 yılı bütçe görüşmelerinde fikirlerini bildirmişler, aşarın kaldırılmasını alkışlarla kabul etmişlerdir. Ara seçimlerde iktidar partisini baskı uygulamakla suçlamışlardır. Bütün bu olaylar Cyumhuriyet Halk Fırkası'nda telâşla karşılanmıştır. Bütün bunlara rağmen iktidar partisinin karşısında bir muhalefetin olmasını isteyen Mustafa Kemal, başlangıçta olaydan memnun kalmıştı. Çünkü, Mustafa Kemal demokratik bir sistemin kurulmasını istiyordu. Bu sistemin kurulması için de çok partili sisteme geçmek şarttı. Bu parti için Mustafa Kemal, "Bırakınız karşımıza çıksınlar. Memleket işlerini münakaşa edelim"9 diyordu. Mustafa Kemal bu partinin kurulmasını o kadar hoşgörü ile karşılamıştı ki Batılı ülkelerin parlâmentolarını örnek gösteriyor ve çok partili rejimin lüzumunu ve faydalarmı anlatıyordu. Bu konuda "Biz, Meclis'imizde tek parti ile bir diktatör intibaı vermekteyiz. Bizde bakan Batılılar, bu memleketteki idare tarzı parti diktatoryasıdır derler. Bizim Meclis'imizde de iki parti olmalı, hükümeti denetleme sistemi kurulmalı ve medenî ülkelerin parlâmentolarına benzemeliyiz demekteydi"10 Partinin programı genel olarak şöyleydi:

 Madde 1- Türkiye Devleti halkın hâkimiyetine müstenit bir cumhuriyettir.

 Madde 2- Hürriyetperverük halkın hâkimiyeti (demokrasi) fırkanın meslek-i esasisidir.

Madde 3- Kavaninin vaz'ı tedvininde halkın ihtiyacatı, menafii, temayülâtı, asrın icabatı ve o adalet prensipleri hâkim olacaktır.

Madde 4- Umumî hürriyetlere fırka şiddetle taraftardır.

Madde 6- Fırka fikirlere ve dinî itikatlara saygılıdır.

 Madde 12- Reisicumhur seçilen kişinin mebusluk sıfatı son bulur.

 Madde 14- Millî birlik ve beraberliğin bozulmaması için devletin denetlenmesi kalıcı olmak şartıyla yetkilerin genişletilmesi artırılacaktır.

Madde 19- Nüfusun çoğalması ve memleket halkının sıhhatinin sağlanması temel arzudur. Madde 29-30- Memleketin her tarafında zirâi, ticarî, sınaî müstahsilleri arasında meslek kuruluşları vücuda getirilecek, ziraatte ilk hedef memleketin kendi ziraat ürünleriyle yaşamasını temin etmektir. Üretilen mahsullere pazarlar temin etmektir11 . Ancak, programında dine saygılı olduğunu açıklayan ve daha Cumhuriyet'in ilk kuruluş yıllarında Cumhuriyet Halk Fırkası'na karşı çıkan bu oluşumu Türk demokrasi tarihinde önemli bir gelişme olarak kabul etsek bile, bütün mualiflerin hemen bu partide toplanması ve inkılâpların tökezlenmesi ihtimali söz konusu olmaya başladı. Ilımlısından aşırısına kadar herkesin bu yeni partinin saflarına katılması ve önemli basm kuruluşlarının da bunlara destek vermesi, iç karışıklıklara sebebiyet vermeye başladı. Fırsat bekleyen iç ve dış çevreler hemen devreye girdiler. İşte tam bü sırada doğuda Şeyh Sait isyanı patlak verdi. Rejimin güvenliği ve devletin bütünlüğü dikkate alınırak çok önemli önemli kararlar alındı. O günkü kabine, Takrir-i Sükûn Kanunu'nu Meclis'e getirdi. Bu kanun metni şöyleydi. "İrtica ve isyana ve memleketin içtimai nizamı ile huzuı ve sükûneti emniyet ve asayişini ihlâle beis bilumum teşkilât, tahrikat, teşebbüsat ve neşriyatı hükümet reis-i cumhurun tasdikiyle res'en veya idareten men'e mezundur. İşbu ef'al erbabım hükümet istiklâl mahkemelerine sevk edebilir"12 . Bu kanun Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası tarafından tenkit edildi. Ancak, buna rağmen Meclis kanunu kabul etti. Takrir-i Sükûn ve istiklâl mahkemelerinin Meclis'te kabulünden sonra hükümet ve istiklâl mahkemeleri, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'mn dini siyasete âlet ettiğini, gericiliği körüklediğim ileri sürdü. Her yerdeki parti şubeleri arandı. Mensupları mahkemelere sevk edildiler. Parti şubeleri istiklâl mahkemeleri kararıyla kapatıldı. Partinin programındaki "Dm düşüncesine ve inançlarına saygılıdır" maddesinin, gericiliğe yaradığı ve halkı gericiliğe teşvik ettiği iddia edildi ve o dönemde Bakanlar Kurulu kararıyla 5 Haziran 1925 tarihinde kapatıldı13 . Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası memleketimizde ilk olarak çok partili rejimi ilân eden bir fikir partisi olarak, memleketin iç ve dış durumu nedeniyle ancak 7 ay yaşayabı'lmiştir.

C-      Serbest Cumhuriyet Fırkası

 

Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'mn kapatılmasından sonra bu alanda önemli bir siyasî gelişme olmamıştır. Ancak 1930 yılında dünyada yaşanan ekonomik krize paralel olarak Türkiye'de de büyük bir durgunluk ve ekonomik sınkıntı mevcuttu. Bu durgunluk ve kriz üzerinde Türkiye Büyük Millet Meclısı'nde iki önemli görüş vardı. Bunlardan biri memlekete yabancı sermaye girmediğinden ve yerli büyük sermaye sahipleri de bulunmadığından bütün teşebbüslerin devlet tarafından yürütülmesini, .diğeri ise politik, ekonomik, alanda liberalizmi savunmaktaydı. Devletçi düşüncenin en önemli savunucu İsmet (İnönü), liberal düşüncenin en önemli savunucusu ise Fethi (Okyar) idi. Mustafa Kemal ise bu iki düşüncenin Meclis'te tartışılmasının yararlı olacağını düşünmekteydi. Mustafa Kemal ayrıca Batılı devletlerdeki demokratik rejimin faydalarına ve gereğine de inanmaktaydı. Böylece ülkedeki suistimaİlerin, nüfuz ticaretinin, rüşvetin azalacağını ve ekonomik kararların daha sağlam alınabileceğini düşünüyordu. Atatüık "Çok partili rejim, gençliğimden beri aşık ve taraftar olduğum bir sistemdir. Bunu Cumhuriyetin esaslarından sayıyorum" diyordu. Fethi (Okyar), Atatürk'ün eski ve güvenilir aıkadaşlarından biriydi. Bu nedenle onun başkanlığında bir partinin kurulmasını bizzat Atatürk teşvik etmiş ve desteklemişti. Cumhuriyet'in yedinci yıldönümünden kısa bir müddet evvel Serbest Cumhuriyet Fırkası 12 Ağustos 1930 tarihinde İstanbul'da kurulmuştur. Bu partinin lideri Ali Fethi (Okyar) idi. Diğer kurucuları ise Nuri

Conker, Ağaoğlu Ahmet, Mehmet Emin Yurdakul gibi önemli şahsiyetlerden oluşmaktaydı.

Bu partinin programında genel olarak şu hükümler yer almaktaydı:

— Serbest Cumhuriyet Fırkası cumhuriyetçilik, milliyetçilik ve

lâiklik esaslarına bağlıdır.

— Vergiler, millet efradının iktisadî teşebbüs kabiliyetini sarsmayacak ve halkın takatini aşmayacak derecede hafifetilecektir.

— Fırka, Türk parasının kıymetini bir an önce tespit edecek ve

dış sermayenin memlekete girmesini sağlayacaktır.

— Vatandaşların refahına, malî iktisadî her türlü teşebbüslere

engel olan hükümet müdahelelerini reddeder.

— Ucuz faizle köylü ve çiftçiye kolay yollardan kredi verilecektir.

— Sanayi teşvik kanunu uygulanacaktır.

— Yerli mahsuller korunacak ve bunlara dış pazar bulunacaktır.

— Bir dereceli seçim sistemi kurulacak ve kadınlara da seçme

ve seçilme hakkı verilecektir.

— Kültürel, ekonomik, malî her türlü teşebbüse yardımcı olmak,

memleket ekonomisi yükseltmek ve memleketin genel menfaatlerini

korumak için devletin belirli bir denetleme hududunu aşan müdahalelerine meydan vermemek şeklinde özetlenebilir.

Çok kısa bir dönem yaşayabilmiş olan bu fırkanın kurulduğu

dönem içerisinde herhangi bir seçim olmamıştır. Ancak yapılan belediye

ara seçimlerinde seçimin baskı altında yapıldığını iddia etmiştir.

Fethi (Okyar) başkanlığındaki bu yeni parti, kısa süre içerisinde

halk arasında önemli bir destek bulmuştur. Liberalizmin savunucusu

olan bu partiye iltihaklar nedeniyle memleket genelinde siyasete bir

hareketlilik gelmiştir.

Ancak Fethi Bey'in Ege gezisi sırasında, gizli kalmış birçok

duygular ve olaylar ortaya çıktı. Halk, hükümet aleyhine tezahüratta

bulundu ve birçok yerde devrimler ve lâiklik aleyhine gösteriler yapıldı. Bazı yerlerde bir kısım kişiler şapkalarım yere atıp çiğnemeye

başladılar. Bu durum, ülkede kargaşanın ve devrimler aleyhine anarşik

olayların ortaya çıkması demekti. Mustafa Kemal'in yukarıda belirtilen düşüncelerine uygun olarak Cumhuriyet Halk Partisi çok partili cumhuriyet düzeninin tüm görevlerini üstüne alacak, hiçbir ayrıntı gözetmeksizin tüm ulusu kendi içinde toplayacak bunun için de herkesin birlikte ve eşitçe çağdaş uygarlık düzeyine varabilmesini sağlayan bütün kurallara ve yetkilere sahip olacaktı. Bundan sonraki işlem ise Serbest Cumhuriyet Fırkası'nm artıklarının temizlenmesi idi. Serbest Cumhuriyet Fırkası bütün örgütlerini kapatmıştı. Ancak belediye seçimlerinde bu partiden katılıp da kazanan belediye başkanları vardı. Çıkarılan bir danıştay kararı ile Serbest Cumhuriyet Fırkası'nm kazandığı belediye başkanlıkları iptal ettirilmiştir. Parti belediye başkanları görevlerinden alınmış ve tek partili düzenin tamamen kurulması sağlanmıştır20 . Atatürk 27.1.1931 tarihinde Halk Partisi kongresinde yaptığı konuşmada tek partili cumhuriyet düzegini kurmak için giriştiği çabalan şöyle anlatmıştır. "Partimiz öteki ülkelerde olduğu gibi herhangi bir siyasî parti olarak düşünülmemelidir. Bilirsiniz ki siyasî partiler sınırlı amaçlarla kurulurlar. Oysaki bizim partimiz böyle sınırlı bir görüşü izleyen bir kuruluş değildir. Tersine, her sınıf halkın yararını eşit olarak ve biri ötekini zarara sokmadan sağlamayı hedef tutan bir kuruluştur. Öteki ülkelerde bu kuruluşun benzerini aramak gerekli değildir. Partimizin uygulamak istediği program, bir bakımdan tamamıyla demokratik, halkçı bir program olmakla beraber, ekonomik bakımdan devletçidir. Halkımız da yaratılıştan devletçi olduğu için her ihtiyacını devletten istemeyi endinden hak görüyor" demekteydi2 !. Tasarlanan devlet düzeni bu olunca, memleketteki bütün yasama ve yürütme işlerinin tek ve gerçek sorumlusu, yetkilisi, sahibi de o tek parti, yani Cumhuriyet Halk Partisi olmuştur.

 

SONUÇ

 

Atatürk'ün çok partili rejime geçmek isteğine rağmen, iki teşebbüs de başanlı olmamıştı. Cumhuriyet Halk Fırkası'ndan başka ona rakip diğer bir partinin kurulması fiilî bir duruma istinat etmiştir. İkinci

bir muhalefet partisinin kısa sürede halk içinde yayılması ve taraftar bulması, bu partiler üzerinde kuşkulan artırmıştır. Ancak devletin ve yeni kurulan cumhuriyetin siyasî, ekonomik ve toplumsal dengelerinin henüz tam oturmamış olmasından dolayı karışıklıklar hemen başgöstermJete ve art niyetli kişiler devreye girerek ülkeyj siyasî bir anarşinin içine sürüklemekteydiler. Bu nedenle 1924 ve 1930 yıllarında kurulan iki önemli hareket kapatılmak zorunda kalınmıştır. Esasında bu siyasal olay veya olaylar, inkılâpçı Mustafa Kemal'in kafasında tasarlanan çağdaşlaşma amacımn bir uygulaması veya denemesi olarak değerlendirilebilir. Mustafa Kemal Paşa çok partili sistemi beğenip kabul etmeseydi, böyle partilerin kurulması girişimlerine müsaade etmezdi. Ancak, O, tasarladığı özlü ve köklü reformların gerçekleştirme ortamı üzerinde kara bulutlar dolaşmaya başlayınca, çok partili rejim uygulamasını ilerideki bir zamana bırakmış ve vaktin henüz eıken olduğunu düşünmüştür. Bu eksiği gidermek için ise Cumhuriyet Halk Partisi'nin tüm halkı ve tüm düşünceleri kucaklaması ve halkın bütün isteklerine cevap vermesine çalışmıştır. O'nun ömrü üçüncü bir denemeye yetmemiş ise de ölümünden sonra Türkiye Cumhuriyeti O'nun çok arzuladığı demokratik rejime ve çok partili siyasî yaşama kavuşmuştur.


KAYNAKÇA


 Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri; c. II. Ankara. 1952, s. 91. 

 a.g.e., s. 200. 

 Muzaffer Erendil; Atatürk ve Demokrasi, Atatürk Araştırma Dergisi, c. II. Mart 1986, Sayı 5'ten ayrı basım, s. 705.

  Afet inan; Atatürk'ten Yazdıklarım, Altmok Basım Evi, Ankara, 1969, s. 23. 

 Tarık Zafer Tunaya; Türkiye'de Siyasi Partiler, İstanbul, 1952, s. 559. 

 a.g.e., s. 559. 

 Füruzan Hüsrev Tökin; Türkiye'de Siyasi Partiler ve Siyasi Düşüncenin Gelişmesi, Elif Yayınları, Ekim Basım Evi, İstanbul, 1965, s. 68. 

  Tunaya; s. 609. 

 Tökin; s. 70. 

 a.g.e., s. 70.

 58 maddeden oluşan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın programının tam metni için bkz. Tunaya; s. 616-620. 

 Tökin; s. 71. 

 Tunaya; s. 614. 

 a.g.e., s. 6. 
21 a.g.e., s. 6. 

2 yorum:

Sayın takipçilerimiz hakaret etmeden yorumlarınızı yapabilirsiniz.

Post Top Ad

Your Ad Spot