SÖYLE SARKİSYAN, HİTLER’İN SUÇU NEYDİ? - akademitarih

EN YENİ MAKALELER

Post Top Ad

Your Ad Spot

30 Eylül 2020 Çarşamba

SÖYLE SARKİSYAN, HİTLER’İN SUÇU NEYDİ?



İlhan ŞAHİN
Araştırmacı - Yazar


SÖYLE SARKİSYAN, HİTLER’İN SUÇU NEYDİ?

Pandemi ve Karantina sebebiyle çok okuma inceleme araştırma ve bol bol izleme fırsatı bulduk. Anlayacağınız Çinliler bizi Anadolu'da da buldu. Demek ki kavimler göçü bu Çinli tayfasıyla aramıza pek mesafe koyamamış.


İşin şakası bir tarafa tüm sağlık sıkıntısı çekenlere Allah’tan şifalar diliyorum. Bu arada Emperyal Dünya’nın Gayr-i Meşru çocuğu Ermenistan’a karşı vatan savunması yapan Azerbaycan Türk’ü kardeşlerimizde başarılar ve zafer temenni ediyorum. Nasip olurda sağlık durumum el verirse sizlere birde bu prematüre Ermenistan’ın nasıl doğduğunu da yazacağım.


Tabi evde olunca ister istemez Hollywood yapımı insanlık alemini kurtaran filmlerde izliyoruz. Saçları jöleli yakışıklı esas oğlan ve diri vücutlu sarışın kız dünya üzerindeki suçluları bulup tek tek yok ediyor. Hele 2. Dünya savaşı filmlerine bakınca acımasız Japonlarla, insanlıktan nasibini almamış Almanlara tüyü bitmemiş yetimim hakkının nasıl sorulduğunu görüyorsunuz. İşkence yapanın, tecavüz edenin, fırınlarda insanları yakanların yaptıkları yanlarına kalmıyor vessalam. Adamın Amerikalı olası geliyor. Bu filmlerde sarı saçlı güzel kız ve jöleli oğlan ya mazlum milletleri kurtarıyor yada bunun hesabını soruyor. Ancak aynı yakışıklı oğlan ve güzel kız Hiroşima ve Bosna’da yaşanan insanlık dışı muameleyi, Kıbrıs’ta banyoya doldurulup katledilen Türkleri, Filistin’de başına bombalar yağan çocukları hiç görmüyor nedense.  


Ancak işlerine gelene hesap sormayı da ihmal etmediler. Örnek Nürmberg’te kurulan mahkeme ile Alman savaş suçlularına, Tokya’da da Japonlar’dan hesap sorulduğu da ortada. Olsun yine de oğlan yakışıklı kız güzel kime ne Hocalı’da derisi yüzülen Türk çocuğundan değil mi.


Geçtiğimiz günlerde yönetmenliğini Peter Webber’in yaptığı gavurca ismi “Emperor” isimli bir filmden bir diyaloğu sizlerle paylaşıp esas meseleye geçeceğim. ABD’li kahraman yakışıklı insanlık sevdalısı esas oğlan ile çirkin, insanlık suçlusu Japon yetkili tartışıyor. İnsan haklarından söz eden bizim jöleli oğlana kısa boylu, çirkin Japon kapağı takıyor: “ Biz Hong Konk’u Çinlilerden, Filipinleri de Filipinlilerden almadık. Biz buraları İngilizlerden, Fransızlardan aldık. Hesabı siz değil bu toprakların gerçek sahipleri sorsun.” Diyor. Demek ki bazen yakışıklılar içinde de vicdan sahipleri çıkıyormuş.


Şu sıralarda Ermenistan tam 30 yıldır işgal altında tuttuğu Azerbaycan topraklarına saldırdı. Ancak ben sizi bugüne değil bundan 28 yıl öncesine götüreceğim. Tarihler 26 Şubat 1992 yılını gösterir. Ermeniler SSCB’den kalma silahlarla silahsız savunmasız Azerbaycan Türk köylerine saldırır. Tam bir soykırım yaşanır. Hocalı’da Birleşmiş Milletler Resmi Kaynaklarına göre 83 çocuk, 106 kadın ve 70'ten fazla yaşlı dahil olmak üzere toplam 613 sakin şehit edilir, toplam 487 kişi ağır yaralanır. 1275 kişi ise rehin alınmış ve 150 kişi ise kaybolmuştur. Cesetler üzerinde yapılan incelemelerde cesetlerin birçoğunun yakıldığı, gözlerinin oyulduğu, başları kesildiği görülmüştür. Hamile kadınlar ve çocukların da işkenceye hatta derilerinin canlı canlı yüzülmeye maruz kaldığı tespit edilmiştir.[1]  Yani tam anlamıyla bir soykırım yaşanmıştır. Azerbaycan Türkleri katledilirken ne bir yakışıklı ne de bir sarışın ortada yoktur. Bakın o gün katliamı gerçekleştiren vahşilerin ifadelerinde neler var. Hem de en ufak bir utanma örneği göstermeden anlatıyorlar.


Eski ASALA eylemcilerinden Monte Melkonyan, Hocalı'ya yakın bölgede Ermeni askeri birliklere komutanlık yapmış ve katliamdan bir gün sonra Hocalı çevresinde gördüklerini günlüğünde anlatmıştır. Melkonyan'ın ölümünden sonra, Markar Melkonyan kardeşinin günlüğünü Benim Kadeşimin Yolu (My Brother's Road) başlığıyla ABD'de çıkardığı kitapta Hocalı Katliamı'nı şöyle tasvir ediyor:

“Bir gece önce akşam 11 civarında, 2.000 Ermeni savaşçısı, Hocalı'nın üç tarafındaki yüksekliklerden ilerleyerek, kasaba sakinlerini doğudakı açılışa doğru sıkıştırmışlar. 26 Şubat sabahına kadar mülteciler Dağlık Karabağ'ın doğu yüksekliklerine ulaşmış ve aşağıdaki Azeri kenti olan Ağdam'a doğru inmeye başlamışlar. Buradaki tepeciklerde yerleşen sivilleri güvenli arazide takip eden Dağlık Karabağ askerleri onlara ulaşmışlar. Mülteci kadın Reise Aslanova İnsan Hakları İzleme Örgütüne verdiği açıklamada "Onlar sürekli ateş ediyorlardı" diye konuşmuştu. Arabo'nun savaşçıları daha sonra uzun zaman kalçalarında taşıdıkları bıçakları kınlarından çıkartarak bıçaklamaya başlamışlar. Şu anda yalnız kuru çimenden esen rüzgârın sesi ıslık çalıyordu, ve ceset kokusunu uçurması için bu rüzgâr henüz erkendi. Monte üzerinde kadınların ve çocukların kırılmış kuklalar gibi saçıldığı çimene eğilerek "Disiplin yok" diye fısıldadı. O bu günün önemini anlıyordu: bu gün Sumgayıt Pogromunun dördüncü yıldönümüne yaklaşıyordu. Hocalı stratejik bir amaç olmasından başka aynı zamanda bir öç alma eylemiydi.”[2]


Olayın tanıkları yaşanan insanlık suçunu anlatırken insanlık gereği yapılanların en azından bir pişmanlık duyduğu gözlemlenir. Batı dünyasının Gayr-ı Meşhur çocuğu Ermenistan’a sonradan Başbakanlık yapmış Serj Sarkisyan Hocalı Soykırımın’a bizzat katılmış ve komutanlık yapmıştır. Sarkisyan yaptıklarını övüne övüne İngiliz araştırmacısı ve yazarı Thomas De Waal'a şöyle anlatmıştır:

“Azerbaycanlılar Ermenilerin sivil halka karşı katliam yapmayacağını düşünmekteydiler. Biz bunu Azerbaycanlılara şaka yapmadığımızı göstermek amacıyla ibret olsun diye yaptık.”[3]


Hocalı vahşetinin tanığı Ermeni gazeteci Daud Kheriyan'ın kitabından bir alıntı yaparak yazımızı bağlayalım:

“Ölülerin yakılmasıyla görevli Ermeni grup, Hocalı'nın 1 kilometre batısında bir yere 2 Mart günü 100 Azeri ölüsünü getirip yığdı. Son kamyonda 10 yaşında bir kız çocuğu gördüm. Başından ve elinden yaralıydı. yüzü morarmıştı. Soğuğa, açlığa ve yaralarına rağmen hala yaşıyordu. Çok az nefes alabiliyordu. Gözlerini ölüm korkusu sarmıştı. O sırada Tigranyan isimli bir asker onu tuttuğu gibi öteki cesetlerin üstüne fırlattı. Sonra tüm cesetleri yaktılar. Bana sanki yanmakta olan ölü bedenler arasından bir çığlık işittim gibi geldi. yapabileceğim bir şey yoktu. Ben Şuşa'ya döndüm. Onlar Haç'ın hatırı için savaşa devam ettiler.”[4]


Yapılan katliam ve soykırımı dünya cılız bir şekilde kınadı. Benim bir dostum yarı şaka yarı ciddi olarak şunu söylerdi “Ben utanmadıktan sonra istedikleri kadar kınasınlar”. Evet onlarda utanmadılar. Yaptıkları aşşağılık muameleleri ballandıra ballandıra anlattılar. Suçlulara hesap sormak için tam 28 yıldır yakışıklı bir oğlan ve sarışın bir güzel kız bekleyip duruyoruz. Ancak onların yolu bizim bu tarafa nedense düşmüyor.


Şimdi tarih ve insanlık adına soruyorum:

Söyle Sarkisyan, Hitler ve Mussoli’nin suçu neydi? Onlardan aşağı kalır bir yanın yokken onlar yaptıklarının hesabını canlarıyla öderken sen ne yapıyordun?

Ha tamam şimdi hatırladım “Bursa’da maç izliyordun”

Herkese Sağlıklı günler dilerim.

 


[1] "Hocalı Katliamının 13. Yıldönümü". Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi. 25 Şubat 2005

[2] Melkonian, Markar (2005). My Brother's Road: An American's Fateful Journey to Armenia (İngilizce). New York: I. B. Tauris. s. 213.

[3] De Waal, Thomas (2004). Black Garden: Armenia and Azerbaijan through Peace and War (İngilizce). New York University Press.

[4] For The Sake of Cross' - Haçın Hatırı İçin, Sayfa: 62-63



 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sayın takipçilerimiz hakaret etmeden yorumlarınızı yapabilirsiniz.

Post Top Ad

Your Ad Spot