TÜRKLERİN ALTIN KÜRESİ ( KIZILELMA )
![]() |
| Berkan ERKEC Kırıkkale Üniversitesi Tarih Bölüm |
Kızılelma, Türkler’in
fetih ve hâkimiyet anlayışını temsil eden sembollerden birisidir ve bir ideal
olarak uzak ve erişilmez bir hedefi temsil eder. Bazen de İstanbul, Roma, Viyana,
Estergon, Budin gibi çeşitli şehirlerin ifadesinde kullanılır.
Bununla beraber
kavram Osmanlı döneminde yazılmış edebî metinlerde uzun bir süre Roma’nın
karşılığı olarak kullanılmıştır. Kızılelma’nın izine farklı medeniyet ve
toplumlarda rastlamak mümkündür. Yunan mitolojilerinden Avrasya mitolojilerine
karşı konu olan Kızılelma daima hâkimiyetin sembolü olmuştur.Kızılelma imgesi,
ulaşılması gereken bir yeri, fethedilmesi gereken bir beldeyi ifade ettiği gibi
kimi zaman bir devlet kurma idealini, kimi zaman cihan hâkimiyeti idealini,
kimi zaman da Türk birliği idealini ifade etmiştir.
Kızılelma’nın tanımı üzerine birçok tarif bulunmakla birlikte genel olarak kabul edilen tanıma göre “erişilmesi istenen ülkü ve elde edilmesi amaçlanan muhayyel yer” anlamlarında kullanılmaktadır. Larousse’dan aktarılana göre de “Nerede olduğu ya da olacağı belirtilmeyerek yeryüzündeki bütün Türkler’in birleşip kuracakları ideal ülke veya bütün Türklerin bir araya toplanması ülküsü” şeklinde tanımlanmıştır.
İsmail Çetin ise
Kızılelma için “bir altın küre ile sembolize
edilip bazen bir zaferin işareti, bazen hâkimiyetin sembolü bazen de fethedilmek
üzere hedef seçilen topraklar” tanımını kullanmıştır. Kızılelma’yla ilgili
yapılan tanımlamaların geneline bakıldığında bir fikri düşünceyi veya muhayyel
bir yeri belirttiğini söylemek mümkündür. Kızılelma üzerine yapılan
çalışmaların büyük bir kısmı onu bir siyasi düşüncenin ürünü olarak anlatmaya
çalışmışlardır.(Orhan Şaik Gökyay4 ve Necati Gültepe)
Kızılelma’nın
serüvenini geçmişten günümüze kadar farklı medeniyet ve toplumlarla
karşılaştırarak anlatmaya çalışmışlardır. Ziya Gökalp ve Nihal Atsız gibi
edebiyatçılarımızda Kızılelma’yı Türk’ün siyasi bir düşüncesi olarak dile
getirmişlerdir. Kızılelma, kalemleri
güçlü olan Ömer Seyfettin’in ve Cengiz Aytmatov’un hikâyelerine de konu
olmuştur. Kızılelma’dan bahseden, hikâyelerini ilk aktaran ve bunları yazılı
bir hale dönüştürenler Evliya Çelebi ve Peçevi İbrahim Efendi olmuştur. Tarihimiz
için önemli bir yere sahip bu iki müellif kaleme aldıkları metinlerde Kızılelma
terimini kullanmışlardır. Söz konusu metinlerde Kızılelma’nın bir sepet içinde gökyüzünden
ilahi bir güç tarafından bazı şehirlere isabet edecek şekilde savrulduğu tasvir
edilmiştir.
İsmail
Hami Danişmend’in aktardığına göre bu şehirler:
a. Engerus /
Ungarus Kızıl-Elması: Budin,
b. İkinci
Engerus Kızıl-Elması: İstoni Belgrad = Szekesfehervar / Sthulweissenburg,
c. Orta Macar
Kızıl-Elması: Usturgon = Ezstergon / Gran,
d. Küçük Macar
Kızıl-Elması yahut Alaman Kızıl-Elması veya Beç Kızıl-Elması: Viyana,
e. Rim-Papa
Kızıl-Elması: Roma.
Danişmend,
Evliya Çelebi’nin Kızılelmaların beşinden bahsettiğini lakin
altıncısı olan
Prusya’daki Cologne = Kolonya şehrini ihmal ettiğini buna da
dayanak olarak
Peçevi’nin eserini göstermektedir.
1.
Farklı Toplumlarda Kızılelma Temsiliyeti
Türklerin
dışında diğer medeniyetlerde Kızılelma figürünü andıran sembolizmi
kullandıkları görülmektedir. Bunun ilk örneği bir yunan mitolojisinde tasvir
edilmiştir. Mitolojiye göre Kaz Dağı’nda Afrodit, Hera ve Athena arasında bir güzellik
yarışması yapılmıştır. Tanrılar bir düğün için toplandıklarında bu düğüne davet
edilmeyen Eris düğün eğlencesini bozmak için adı geçen tanrıçaların
bulundukları yere birer altın elma atar. Bu altın elmaların üzerinde “en güzeline” yazılı olduğu ve bu
yazıyı gören üç tanrıça arasında bir tartışmanın başladığı anlatılmaktadır.
Tanrıların tanrısı olarak simgelenen Zeus bu tartışmaya son vermek amacıyla en
güzeli seçmesi için Paris’i görevlendirir. Paris bu üç tanrıçadan en güzelinin
Afrodit olduğunu söyleyerek altın elmayı ona verir. Dünya tarihinde “Golden Apple” olarak bilinen tabirin buradan
ortaya çıktığı anlaşılmaktadır.
Altın Elma,
çeşitli milletlerin hikâyelerinde veya masallarında rastlanan bir unsurdur.
Hikâye ve masalların temalarında çalınan elmalar Herkül gibi kahramanlarca geri
getirilmektedir. İskandinav mitolojilerinde ölümsüzlüğün kaynağı ve İrlanda
mitolojilerinde ise öteki dünyada elma dalının bir parçası olarak
betimlenmiştir.
Kutsal
kitaplarda elma temsiliyetine
rastlanılmaktadır. Tevrat, İncil ve Kuran-ı Kerim’de Hz. Adem ve Hz. Havva’nın
yedikleri yasak meyveden bahsedilmektedir. Kutsal kitaplarda yasak olan
meyvenin net olarak elma olduğu belirtilmemektedir. Ancak İslam toplumunda
geçmişten günümüze kadar gelen inanca göre bu meyvenin elma olduğu ileri
sürülmektedir. Ayetlerde yer alan elma figürüne bilgi, ölümsüzlük ve günahın
sembolü anlamlarını da yüklemek mümkündür.
Elma, Avrasya
kültürleri içerisinde ise sevgi, cinsellik, doğurganlık ve yaşam, bilgi ve
karar, zenginlik sembolü olarak rol oynar. Elma ölüm ile yaşamı kendi içinde
taşıyan bir sembol halini gelmiştir. Kızılelma veya Golden Apple bazı Avrupa
imparatorluklarında özellikle de Bizans İmparatorluğunda saray ve kiliselerin
tepesinde üzerine bir haç yerleştirmişlerdir. Yunan mitolojisine benzer bir
mitolojiye de Kuzey Avrupa ve Amazonların mitolojilerinde rastlanmaktadır.
Mitolojiler için Batı kaynaklarında elma ve asâ birlikte hükümdarlık alâmeti
olarak kullanıldığı belirtilen Kızılelma, bazı araştırmacılara göre İtalya’da Roma
şehri bazılarına göre de Roma’da Saint
Pierre Kilisesi’nin üzerinde bulunan ve denizden bile görülebilen altın
yaldızlı küre ya da kilisenin kırmızı bakırla kaplanmış kubbesidir.
Bizans
İmparatoru(DOĞU ROMA İMPARATORLUĞU) 1. Justinyen’den itibaren Bizans
paralarının üzerinde de bu figürlere rastlamak mümkündür. Paraların üzerinde
bir imparator elinde bir küre veya elmayı tutar bir biçimde resmedilmiştir.“Bizans
döneminde Ayasofya’nın önünde dikili bir sütun üstünde at üzerindeki Justinianos
heykelinin elinde altından bir küre bulunmaktaydı.’’
Bu şekilde bütün
dünyayı hâkimiyeti altında tuttuğuna inanılan imparatorun elindeki kürenin (Kızıl
Elma) yere düşmesi, Bizans da dahil birçok ülkenin Türkler tarafından
zaptedileceğine ve imparatorluğun çöküşüne işaret sayılmıştı. Ayrıca burada yer
alan bir kitâbede, “Bu top benim elimde durduğu sürece dünyaya sahibim”
sözlerinin yazılı bulunduğu; bJustinianos’un,
“Beni yıkacak kimse buradan geçecektir” dediği de rivayet edilmektedir.
Bizans
İmparatorluğu’nda gücün simgesi olarak tasvir edilen bu heykelle ilgili birçok
anlatı bulunmaktadır. İslam coğrafyacıları bu heykelin sağ eli havada
olduğundan insanları İstanbul’a (Constantinopol) davet ettiğini, sol elinde ise
bir kürenin bulunması şehrin düşmanlarca istilasını engelleyecek bir tılsımın
olduğunu ileri sürmektedir. Hristiyan kaynakları ise kürenin dünyayı temsil
ettiği sağ elin de Kudüs’ü işaret ettiğini dile getirmektedir. Roderic H.
Davison, E.J. Wilkinxon Gibb veya Stefanos Yerasimos gibi Osmanlı araştırmacılarına
göre Kızılelma temsiliyeti erken Bizans’ta doğmuştur. Carl Brockelmann ve
Martin Hartmann, Kızılelma’nın menşeinin Hesperides’in altın elmalarından
geldiğini ve bunda da Batı dünyasının ideal ülkelerinden birinin tasavvur
edildiğini ileri sürerken August Fischer bunu cihan hâkimiyetinin bir sembolü
olarak göstermektedir. Bir kısım araştırmacılar ise Kızılelma’nın Doğu
ülkelerinde de hükümdarlık alâmeti sayıldığını gösteren çeşitli tarihi kayıtlar
üzerinde durmaktadır.
2.Osmanlıdan Önce Türklerde Kızılelma
Bazı araştırmacılar
için de Kızılelma ilk olarak Orta Asya’da Türklerin arasında doğan bu ülkü,
Ergenekon destanında Ergenekon’dan dışarı çıkarak eski yurtlarını yeniden ele
geçirme anlayışı olarak görülmektedir.
Bu anlayışla Oğuzlar için Kızılelma, hangi yöne gidilirse
gidilsin hedefleri ve kazandıkları zaferleri temsil eden bir simge haline
gelmiştir.Türkler tarafından en yoğun biçimde kullanılan renkler al ve kızıl
olmuştur. Bu renkler Türklerin kumaş ve dokumalarında ilk tercih edilen renk olmasıyla
birlikte Orta Asya’dan Anadolu ve Balkanlar’a göç eden Türkmen toplulukların
kendi boylarını göstermek amacıyla başlarına sardıkları başlıklarda
kullanılmıştır.
Eskiden Türkler Altaylardaki Kızılelma’ları mukaddes olarak görüp onların şerefine bayramların düzenlendiği aktarılmıştır. Bazı kaynaklarda “Ağaç Bayramı” olarak geçen “Kızılelma Bayramı” kışın en soğuk olduğu zamanda, 25 Aralık’ta kutlanırdı. 21 Aralık’ta en uzun gecenin yaşandığı ve ardından gündüzün geceyi yendiği gün olarak görülmesiyle 25 Aralık Kızılelma Bayramı’nın kutlandığı gün olmuştur. Kızılelma Bayramı gecesinden sabaha kadar dallarında kızıl elma döşeli ağacın etrafında sabaha kadar “inderbay” adı verilen halk oyunu oynayarak güneşi geri dönmeye çağırarak en özel dileklerini bu gecede dilerlerdi. Kızılelma Doğu Anadolu ve Azerbaycanlı Türkler arasında önemli bir inanışın içinde varlığından söz ettirmektedir. Doğu-Anadolu ile Azerbaycanlı Türkler arasındaki yaygın inanışlara göre: Dağıstan kuzeyindeki eski Hazar Türkleri başkentinde Miladi 920 yılında İbn-i Fadlan’ın da görüp anlattığı kağanın ipek atağının tepesindeki “Altın Top”un bulunduğu yer, Kafkasların güneyinde ve Önasya’daki Türkler’in fetih ülküsü olarak “Kızıl-alma” (Altın-Elma/Top) adıyla sembolleştirilmiştir. XVIII. yüzyılda yazılan “Dağıstan Akvamı” hakkındaki risalede de, Şamkhallar’ın gerçekten Kumuk ile Avar hâkimi olarak Dağıstan’a hükmedebilmeleri için, tahta çıkmadan önce, Şinid adlı köydeki “Kızıl-Alma” denilen kutlu Altın-Top’un törenini yapma mecburiyetinin bildirilmesi de, burada köklü ve kutlu bir Kızıl-alma geleneğinin yaşadığını bildirmekte.’’ Elma simgesinin tarihi aslında çok eskilere Hz. Adem ve Hz. Havva’ya kadar dayanmaktadır. Kutsal kitaplarda Adem ve Havva’nın kovulma hikayesinde geçen yasaklı elmayı yeme olayındaki ağacın Hayat Ağacı olarak geçtiği söylenmektedir. Buradaki hayat ağacının Kızılelma ile bağlarının olduğu birçok araştırmacı tarafından dile getirilmiştir.
Kızılelma, Türklerin
tarih sahnesine çıkmasından itibaren dünyaya hâkim olma ideallerinin, cihan
hâkimiyeti mefkûrelerinin sembolü olmuştur. Bu sembolün, Türk tarihinin hangi
döneminde ortaya çıktığı konusu tartışmalı ise de, Osmanlı’larla birlikte pek
çok Türkçe metinde bu kavrama rastlanmaya başlanır. Bu sebeple Kızılelma’nın
hangi toplumda daha önce ortaya çıktığını söylemek güçtür. Saltıkname’den
Evliya Çelebi’ye, masallardan halk şairlerinin şiirlerine kadar kültürümüzün
bir parçası haline gelen “Kızılelma”, modern dönemlere gelindiğinde, Türk şair
ve yazarlar tarafından, yeniden edebiyatın bir kavramı, bir sembolü olarak
kullanılmaya başlanacaktır.
Kızılelma üzerine
derinlemesine bir araştırma yapıldığında Avrupa kültüründe izlerine rastlamak
mümkündür. Yunan mitolojilerine bile konu olan bu sembolün izleri sadece
medeniyet kuran toplumlarda değil ayrıca dünyanın büyük bölümüne egemen olan
dinlerin kutsal kitaplarında da görülmektedir. Kutsal kitaplarda elma figürüne
bilgi, ölümsüzlük ve günahın sembolü, Avrasya kültürleri içerisinde ise sevgi,
cinsellik, doğurganlık, yaşam, bilgi, karar ve zenginliğin sembolü olarak rol
oynamıştır.Türklerin, Avrupalı’ların ve Osmanlı’nın Kızılelma konusunda ortak
noktaları onu bir hâkimiyetin ve gücün sembolü olarak görmeleridir.
Osmanlılardan önce
Türkler’de soyut bir düşüncenin ögesi olarak görülen Kızılelma Osmanlı’yla
birlikte somut hale dönüşerek fethetmeyi amaçladıkları yerleri belirtmek için
kullanılmıştır. Osmanlı bu düşünce sayesinde ordusuyla beraber muazzam
büyüklükte sınırlara ulaşmıştır. Kızılelma, İslam’la birleşerek anlamını da Osmanlı
devletinin fütuhat asırlarında ve Yeniçeri Ocağı’nda kazandı. Yeniçerilerin
ortadan kaldırılmasına kadar Kızılelma efsanesi askerlerin dirençlerini
yükselten bir güç olmuştur.
KAYNAKÇA
AŞIKPAŞAZADE:
Osmanoğulları’nın Tarihi, Haz. Kemal Yavuz - M.A. Yekta Saraç, K Kitaplığı,
İstanbul 2003.
ÇETIN,
İsmail: “Kızılelma”, Düşünce Dünyasında Türkiz Siyaset ve Kültür Dergisi, Sayı:
25, Yıl: 5, Ankara, Ocak-Şubat 2014.
DANIŞMEND,
İsmail Hami: Türklük Meselesi, İstanbul Kitabevi, İstanbul 1983.
EKICI,
Metin: “Türk Kültüründe ‘Al’ Renk”, Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, 16/2,
Kış 2016.
GÖKYAY,
Orhan Şaik: “Kızılelma”, Diyanet İslam Ansiklopedisi, Cilt: 25, Türkiye Diyanet
Vakfı Yayını, Ankara 2002.
Kızılelma,
Yeditepe Yayınevi, İstanbul 2018.
GÜRIŞIK,
Bihter: Peçevi Tarihi (46-80 Metin, Dizin, Özel Adlar Sözlüğü, Yüksek
GÜLTEPE,
Necati: Kızılelma’nın İzinde ‘Turan Dünyasının Onbin Yıllık Sırrı’, Milenyum
Yayınları, İstanbul, Mart 2007.
KADIOĞLU,
Muhsin: Türk-İslam Cihan Hâkimiyeti Ülküsü - Kızılelma, Türk
Dünyası
Araştırmaları Vakfı Yayınları, İstanbul 2019.
KIRZIOĞLU,
Banuçiçek: “Kızılema’nın Türklük İçin Anlamı ve Cengiz Aytmatov’un Kızıl Elma
Hikâyesi”, Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, Sayı:
7, Erzurum 1997.
KOZ,
M. Sabri: “Âşık Edebiyatımızda Kızılelma”, III. Milletlerarası Türk Folklor Kongresi
Bildirileri, Cilt: 2, Halk Edebiyatı, Milli Folklor Araştırması Dergisi
Yayınları, Ankara.
MAHIR,
Banu: “Elinde Altın Küre (Kızıl Elma) Tutan Osmanlı Sultan Potreleri”,
Uluslararası
IV. Türk Kültürü Kongresi Bildirileri, Cilt: 2, Atatürk Kültür Merkezi Yayınları,
Ankara 1997.
PURGSTALL,
Joseph Von Hammer: Büyük Osmanlı Tarihi, Üçdal Neşriyat, Cilt: 6, 2003.
ŞEN,
Yasin: “Klasik Türk Şiirinde Kızılelma”, Journal of Turkish Language and
Literature,
Cilt: 3, Sayı: 4, Autumn 2017.
TURAN,
Osman: Türk Cihân Hâkimiyeti Mefkûresi Tarihi, Turan Neşriyat Yurdu, Cilt: 1,
İstanbul 1969


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Sayın takipçilerimiz hakaret etmeden yorumlarınızı yapabilirsiniz.