TÜRKLERİN ALTIN KÜRESİ ( KIZILELMA ) - akademitarih

EN YENİ MAKALELER

Post Top Ad

Your Ad Spot

21 Eylül 2020 Pazartesi

TÜRKLERİN ALTIN KÜRESİ ( KIZILELMA )




 

TÜRKLERİN ALTIN KÜRESİ ( KIZILELMA )

Berkan ERKEC
Kırıkkale Üniversitesi Tarih Bölüm


Kızılelma, Türkler’in fetih ve hâkimiyet anlayışını temsil eden sembollerden birisidir ve bir ideal olarak uzak ve erişilmez bir hedefi temsil eder. Bazen de İstanbul, Roma, Viyana, Estergon, Budin gibi çeşitli şehirlerin ifadesinde kullanılır.


Bununla beraber kavram Osmanlı döneminde yazılmış edebî metinlerde uzun bir süre Roma’nın karşılığı olarak kullanılmıştır. Kızılelma’nın izine farklı medeniyet ve toplumlarda rastlamak mümkündür. Yunan mitolojilerinden Avrasya mitolojilerine karşı konu olan Kızılelma daima hâkimiyetin sembolü olmuştur.Kızılelma imgesi, ulaşılması gereken bir yeri, fethedilmesi gereken bir beldeyi ifade ettiği gibi kimi zaman bir devlet kurma idealini, kimi zaman cihan hâkimiyeti idealini, kimi zaman da Türk birliği idealini ifade etmiştir.

 

Kızılelma’nın tanımı üzerine birçok tarif  bulunmakla birlikte genel olarak kabul edilen tanıma göre  “erişilmesi istenen ülkü ve elde edilmesi amaçlanan muhayyel yer” anlamlarında kullanılmaktadır.  Larousse’dan aktarılana göre de  “Nerede olduğu ya da olacağı belirtilmeyerek yeryüzündeki bütün Türkler’in birleşip kuracakları ideal ülke veya bütün Türklerin bir araya toplanması ülküsü” şeklinde tanımlanmıştır.

İsmail Çetin ise Kızılelma için “bir altın küre ile sembolize edilip bazen bir zaferin işareti, bazen hâkimiyetin sembolü bazen de fethedilmek üzere hedef seçilen topraklar” tanımını kullanmıştır. Kızılelma’yla ilgili yapılan tanımlamaların geneline bakıldığında bir fikri düşünceyi veya muhayyel bir yeri belirttiğini söylemek mümkündür. Kızılelma üzerine yapılan çalışmaların büyük bir kısmı onu bir siyasi düşüncenin ürünü olarak anlatmaya çalışmışlardır.(Orhan Şaik Gökyay4 ve Necati Gültepe)


Kızılelma’nın serüvenini geçmişten günümüze kadar farklı medeniyet ve toplumlarla karşılaştırarak anlatmaya çalışmışlardır. Ziya Gökalp ve Nihal Atsız gibi edebiyatçılarımızda Kızılelma’yı Türk’ün siyasi bir düşüncesi olarak dile getirmişlerdir.  Kızılelma, kalemleri güçlü olan Ömer Seyfettin’in ve Cengiz Aytmatov’un hikâyelerine de konu olmuştur. Kızılelma’dan bahseden, hikâyelerini ilk aktaran ve bunları yazılı bir hale dönüştürenler Evliya Çelebi ve Peçevi İbrahim Efendi olmuştur. Tarihimiz için önemli bir yere sahip bu iki müellif kaleme aldıkları metinlerde Kızılelma terimini kullanmışlardır. Söz konusu metinlerde Kızılelma’nın bir sepet içinde gökyüzünden ilahi bir güç tarafından bazı şehirlere isabet edecek şekilde savrulduğu tasvir edilmiştir.


İsmail Hami Danişmend’in aktardığına göre bu şehirler:

a. Engerus / Ungarus Kızıl-Elması: Budin,

b. İkinci Engerus Kızıl-Elması: İstoni Belgrad = Szekesfehervar / Sthulweissenburg,

c. Orta Macar Kızıl-Elması: Usturgon = Ezstergon / Gran,

d. Küçük Macar Kızıl-Elması yahut Alaman Kızıl-Elması veya Beç Kızıl-Elması: Viyana,

e. Rim-Papa Kızıl-Elması: Roma.

Danişmend, Evliya Çelebi’nin Kızılelmaların beşinden bahsettiğini lakin

altıncısı olan Prusya’daki Cologne = Kolonya şehrini ihmal ettiğini buna da

dayanak olarak Peçevi’nin eserini göstermektedir.

 

1. Farklı Toplumlarda Kızılelma Temsiliyeti

Türklerin dışında diğer medeniyetlerde Kızılelma figürünü andıran sembolizmi kullandıkları görülmektedir. Bunun ilk örneği bir yunan mitolojisinde tasvir edilmiştir. Mitolojiye göre  Kaz  Dağı’nda Afrodit, Hera ve Athena arasında bir güzellik yarışması yapılmıştır. Tanrılar bir düğün için toplandıklarında bu düğüne davet edilmeyen Eris düğün eğlencesini bozmak için adı geçen tanrıçaların bulundukları yere birer altın elma atar. Bu altın elmaların üzerinde “en güzeline” yazılı olduğu ve bu yazıyı gören üç tanrıça arasında bir tartışmanın başladığı anlatılmaktadır. Tanrıların tanrısı olarak simgelenen Zeus bu tartışmaya son vermek amacıyla en güzeli seçmesi için Paris’i görevlendirir. Paris bu üç tanrıçadan en güzelinin Afrodit olduğunu söyleyerek altın elmayı ona verir. Dünya tarihinde “Golden Apple” olarak bilinen tabirin buradan ortaya çıktığı anlaşılmaktadır.


Altın Elma, çeşitli milletlerin hikâyelerinde veya masallarında rastlanan bir unsurdur. Hikâye ve masalların temalarında çalınan elmalar Herkül gibi kahramanlarca geri getirilmektedir. İskandinav mitolojilerinde ölümsüzlüğün kaynağı ve İrlanda mitolojilerinde ise öteki dünyada elma dalının bir parçası olarak betimlenmiştir.


Kutsal kitaplarda  elma temsiliyetine rastlanılmaktadır. Tevrat, İncil ve Kuran-ı Kerim’de Hz. Adem ve Hz. Havva’nın yedikleri yasak meyveden bahsedilmektedir. Kutsal kitaplarda yasak olan meyvenin net olarak elma olduğu belirtilmemektedir. Ancak İslam toplumunda geçmişten günümüze kadar gelen inanca göre bu meyvenin elma olduğu ileri sürülmektedir. Ayetlerde yer alan elma figürüne bilgi, ölümsüzlük ve günahın sembolü anlamlarını da yüklemek mümkündür.


Elma, Avrasya kültürleri içerisinde ise sevgi, cinsellik, doğurganlık ve yaşam, bilgi ve karar, zenginlik sembolü olarak rol oynar. Elma ölüm ile yaşamı kendi içinde taşıyan bir sembol halini gelmiştir. Kızılelma veya Golden Apple bazı Avrupa imparatorluklarında özellikle de Bizans İmparatorluğunda saray ve kiliselerin tepesinde üzerine bir haç yerleştirmişlerdir. Yunan mitolojisine benzer bir mitolojiye de Kuzey Avrupa ve Amazonların mitolojilerinde rastlanmaktadır. Mitolojiler için Batı kaynaklarında elma ve asâ birlikte hükümdarlık alâmeti olarak kullanıldığı belirtilen Kızılelma, bazı araştırmacılara göre İtalya’da Roma şehri bazılarına göre de Roma’da  Saint Pierre Kilisesi’nin üzerinde bulunan ve denizden bile görülebilen altın yaldızlı küre ya da kilisenin kırmızı bakırla kaplanmış kubbesidir.


Bizans İmparatoru(DOĞU ROMA İMPARATORLUĞU) 1. Justinyen’den itibaren Bizans paralarının üzerinde de bu figürlere rastlamak mümkündür. Paraların üzerinde bir imparator elinde bir küre veya elmayı tutar bir biçimde resmedilmiştir.“Bizans döneminde Ayasofya’nın önünde dikili bir sütun üstünde at üzerindeki Justinianos heykelinin elinde altından bir küre bulunmaktaydı.’’


Bu şekilde bütün dünyayı hâkimiyeti altında tuttuğuna inanılan imparatorun elindeki kürenin (Kızıl Elma) yere düşmesi, Bizans da dahil birçok ülkenin Türkler tarafından zaptedileceğine ve imparatorluğun çöküşüne işaret sayılmıştı. Ayrıca burada yer alan bir kitâbede, “Bu top benim elimde durduğu sürece dünyaya sahibim” sözlerinin yazılı bulunduğu;  bJustinianos’un, “Beni yıkacak kimse buradan geçecektir” dediği de rivayet edilmektedir.


Bizans İmparatorluğu’nda gücün simgesi olarak tasvir edilen bu heykelle ilgili birçok anlatı bulunmaktadır. İslam coğrafyacıları bu heykelin sağ eli havada olduğundan insanları İstanbul’a (Constantinopol) davet ettiğini, sol elinde ise bir kürenin bulunması şehrin düşmanlarca istilasını engelleyecek bir tılsımın olduğunu ileri sürmektedir. Hristiyan kaynakları ise kürenin dünyayı temsil ettiği sağ elin de Kudüs’ü işaret ettiğini dile getirmektedir. Roderic H. Davison, E.J. Wilkinxon Gibb veya Stefanos Yerasimos gibi Osmanlı araştırmacılarına göre Kızılelma temsiliyeti erken Bizans’ta doğmuştur. Carl Brockelmann ve Martin Hartmann, Kızılelma’nın menşeinin Hesperides’in altın elmalarından geldiğini ve bunda da Batı dünyasının ideal ülkelerinden birinin tasavvur edildiğini ileri sürerken August Fischer bunu cihan hâkimiyetinin bir sembolü olarak göstermektedir. Bir kısım araştırmacılar ise Kızılelma’nın Doğu ülkelerinde de hükümdarlık alâmeti sayıldığını gösteren çeşitli tarihi kayıtlar üzerinde durmaktadır.


2.Osmanlıdan Önce Türklerde Kızılelma

Bazı araştırmacılar için de Kızılelma ilk olarak Orta Asya’da Türklerin arasında doğan bu ülkü, Ergenekon destanında Ergenekon’dan dışarı çıkarak eski yurtlarını yeniden ele geçirme anlayışı olarak görülmektedir.


Bu anlayışla  Oğuzlar için Kızılelma, hangi yöne gidilirse gidilsin hedefleri ve kazandıkları zaferleri temsil eden bir simge haline gelmiştir.Türkler tarafından en yoğun biçimde kullanılan renkler al ve kızıl olmuştur. Bu renkler Türklerin kumaş ve dokumalarında ilk tercih edilen renk olmasıyla birlikte Orta Asya’dan Anadolu ve Balkanlar’a göç eden Türkmen toplulukların kendi boylarını göstermek amacıyla başlarına sardıkları başlıklarda kullanılmıştır.


Eskiden Türkler Altaylardaki Kızılelma’ları mukaddes olarak görüp onların şerefine bayramların düzenlendiği aktarılmıştır. Bazı kaynaklarda “Ağaç Bayramı” olarak geçen “Kızılelma Bayramı” kışın en soğuk olduğu zamanda, 25 Aralık’ta kutlanırdı. 21 Aralık’ta en uzun gecenin yaşandığı ve ardından gündüzün geceyi yendiği gün olarak görülmesiyle 25 Aralık Kızılelma Bayramı’nın kutlandığı gün olmuştur. Kızılelma Bayramı gecesinden sabaha kadar dallarında kızıl elma döşeli ağacın etrafında sabaha kadar “inderbay” adı verilen halk oyunu oynayarak güneşi geri dönmeye çağırarak en özel dileklerini bu gecede dilerlerdi. Kızılelma Doğu Anadolu ve Azerbaycanlı Türkler arasında önemli bir inanışın içinde varlığından söz ettirmektedir. Doğu-Anadolu ile Azerbaycanlı Türkler arasındaki yaygın inanışlara göre: Dağıstan kuzeyindeki eski Hazar Türkleri başkentinde Miladi 920 yılında İbn-i Fadlan’ın da görüp anlattığı kağanın ipek atağının tepesindeki “Altın Top”un bulunduğu yer, Kafkasların güneyinde ve Önasya’daki Türkler’in fetih ülküsü olarak “Kızıl-alma” (Altın-Elma/Top) adıyla sembolleştirilmiştir. XVIII. yüzyılda yazılan “Dağıstan Akvamı” hakkındaki risalede de, Şamkhallar’ın gerçekten Kumuk ile Avar hâkimi olarak Dağıstan’a hükmedebilmeleri için, tahta çıkmadan önce, Şinid adlı köydeki “Kızıl-Alma” denilen kutlu Altın-Top’un törenini yapma mecburiyetinin bildirilmesi de, burada köklü ve kutlu bir Kızıl-alma geleneğinin yaşadığını bildirmekte.’’ Elma simgesinin tarihi aslında çok eskilere Hz. Adem ve Hz. Havva’ya kadar dayanmaktadır. Kutsal kitaplarda Adem ve Havva’nın kovulma hikayesinde geçen yasaklı elmayı yeme olayındaki ağacın Hayat Ağacı olarak geçtiği söylenmektedir. Buradaki hayat ağacının Kızılelma ile bağlarının olduğu birçok araştırmacı tarafından dile getirilmiştir.


Kızılelma, Türklerin tarih sahnesine çıkmasından itibaren dünyaya hâkim olma ideallerinin, cihan hâkimiyeti mefkûrelerinin sembolü olmuştur. Bu sembolün, Türk tarihinin hangi döneminde ortaya çıktığı konusu tartışmalı ise de, Osmanlı’larla birlikte pek çok Türkçe metinde bu kavrama rastlanmaya başlanır. Bu sebeple Kızılelma’nın hangi toplumda daha önce ortaya çıktığını söylemek güçtür. Saltıkname’den Evliya Çelebi’ye, masallardan halk şairlerinin şiirlerine kadar kültürümüzün bir parçası haline gelen “Kızılelma”, modern dönemlere gelindiğinde, Türk şair ve yazarlar tarafından, yeniden edebiyatın bir kavramı, bir sembolü olarak kullanılmaya başlanacaktır.


Kızılelma üzerine derinlemesine bir  araştırma  yapıldığında  Avrupa kültüründe izlerine rastlamak mümkündür. Yunan mitolojilerine bile konu olan bu sembolün izleri sadece medeniyet kuran toplumlarda değil ayrıca dünyanın büyük bölümüne egemen olan dinlerin kutsal kitaplarında da görülmektedir. Kutsal kitaplarda elma figürüne bilgi, ölümsüzlük ve günahın sembolü, Avrasya kültürleri içerisinde ise sevgi, cinsellik, doğurganlık, yaşam, bilgi, karar ve zenginliğin sembolü olarak rol oynamıştır.Türklerin, Avrupalı’ların ve Osmanlı’nın Kızılelma konusunda ortak noktaları onu bir hâkimiyetin ve gücün sembolü olarak görmeleridir.


Osmanlılardan önce Türkler’de soyut bir düşüncenin ögesi olarak görülen Kızılelma Osmanlı’yla birlikte somut hale dönüşerek fethetmeyi amaçladıkları yerleri belirtmek için kullanılmıştır. Osmanlı bu düşünce sayesinde ordusuyla beraber muazzam büyüklükte sınırlara ulaşmıştır. Kızılelma, İslam’la birleşerek anlamını da Osmanlı devletinin fütuhat asırlarında ve Yeniçeri Ocağı’nda kazandı. Yeniçerilerin ortadan kaldırılmasına kadar Kızılelma efsanesi askerlerin dirençlerini yükselten bir güç olmuştur.

 

KAYNAKÇA

AŞIKPAŞAZADE: Osmanoğulları’nın Tarihi, Haz. Kemal Yavuz - M.A. Yekta Saraç, K Kitaplığı, İstanbul 2003.

ÇETIN, İsmail: “Kızılelma”, Düşünce Dünyasında Türkiz Siyaset ve Kültür Dergisi, Sayı: 25, Yıl: 5, Ankara, Ocak-Şubat 2014.

DANIŞMEND, İsmail Hami: Türklük Meselesi, İstanbul Kitabevi, İstanbul 1983.

EKICI, Metin: “Türk Kültüründe ‘Al’ Renk”, Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, 16/2, Kış 2016.

GÖKYAY, Orhan Şaik: “Kızılelma”, Diyanet İslam Ansiklopedisi, Cilt: 25, Türkiye Diyanet Vakfı Yayını, Ankara 2002.

Kızılelma, Yeditepe Yayınevi, İstanbul 2018.

GÜRIŞIK, Bihter: Peçevi Tarihi (46-80 Metin, Dizin, Özel Adlar Sözlüğü, Yüksek

GÜLTEPE, Necati: Kızılelma’nın İzinde ‘Turan Dünyasının Onbin Yıllık Sırrı’, Milenyum Yayınları, İstanbul, Mart 2007.

KADIOĞLU, Muhsin: Türk-İslam Cihan Hâkimiyeti Ülküsü - Kızılelma, Türk

Dünyası Araştırmaları Vakfı Yayınları, İstanbul 2019.

KIRZIOĞLU, Banuçiçek: “Kızılema’nın Türklük İçin Anlamı ve Cengiz Aytmatov’un Kızıl Elma Hikâyesi”, Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, Sayı: 7, Erzurum 1997.

KOZ, M. Sabri: “Âşık Edebiyatımızda Kızılelma”, III. Milletlerarası Türk Folklor Kongresi Bildirileri, Cilt: 2, Halk Edebiyatı, Milli Folklor Araştırması Dergisi Yayınları, Ankara.

MAHIR, Banu: “Elinde Altın Küre (Kızıl Elma) Tutan Osmanlı Sultan Potreleri”,

Uluslararası IV. Türk Kültürü Kongresi Bildirileri, Cilt: 2, Atatürk Kültür Merkezi Yayınları, Ankara 1997.

PURGSTALL, Joseph Von Hammer: Büyük Osmanlı Tarihi, Üçdal Neşriyat, Cilt: 6, 2003.

ŞEN, Yasin: “Klasik Türk Şiirinde Kızılelma”, Journal of Turkish Language and

Literature, Cilt: 3, Sayı: 4, Autumn 2017.

TURAN, Osman: Türk Cihân Hâkimiyeti Mefkûresi Tarihi, Turan Neşriyat Yurdu, Cilt: 1, İstanbul 1969



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sayın takipçilerimiz hakaret etmeden yorumlarınızı yapabilirsiniz.

Post Top Ad

Your Ad Spot