HELLEN DÜNYASINDA KÖLELİK - akademitarih

EN YENİ MAKALELER

Post Top Ad

Your Ad Spot

12 Şubat 2021 Cuma

HELLEN DÜNYASINDA KÖLELİK

 

Hellen Dünyasında Kölelik


HELLEN DÜNYASINDA KÖLELİK




Aytunç ÜRKMEZ

Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Tarih Bölümü


Öz: İktisadiyatta ücretsiz iş gücünü sağlayan, siyasal ve hukuksal haklardan yoksun, devletin ya da bireyin malı sayılan köle, birçok eskiçağ medeniyetinde de olduğu gibi Hellenlerde de mevcuttur. Hellenlerde MÖ XIII. ve MÖ XII. yüzyıl Miken yerleşimlerinde görünmeye başlayan köleler, ağırlıklı olarak toprak ve ev işlerinde kullanılırlardı. MÖ VII. ve MÖ VI. yüzyıllarda cereyan eden Büyük Kolonizasyon Dönemi’nde ticareti genişleyen ve sanayisi gelişen Hellenler, Trakya ve güney Rusya gibi coğrafyalardan köleler getirmeye başladılar; lakin bu gelişmeler sayesinde aristokrat sınıf ile halk arasında uçurum arttı ve halk köle statüsüne düştü. MÖ 594’te Atina’da arkhon seçilen Solon, toprak köleliğini kaldırdı; böylece köleler dış ülkelerden tedarik edilmeye başlandı. Sparta’da ise devlet kölesi olarak tanımlanan Heliot’lar bulunmaktaydı. Bu köle nüfusunun sayısının fazlalığından dolayı endişe duyan Sparta, kölelerin denetimi için çok sert ve kanlı uygulamalar yapmaktaydı. Hellenistik dönemde ise savaşlar neticesinde birçok coğrafyadan köleler gelmekteydi.


Anahtar Kelimeler: Köle, Kölelik, Hellenler, Atina, Sparta

 

Giriş

Hellenlerde toplum; hür, yarı hür ve köleler olmak üzere üç sınıftan mürekkep idi. Anlaşılacağı üzere kölelik, en aşağı sınıftı ve hiçbir siyasal hakları yoktu. Bizde bu çalışmamızda Hellenlerdeki köleliğe bakacağız; lakin Hellen siyasal dünyası polis kavramı ve teşkilatının merkezinde geliştiğinden mütevellit sadece, iki büyük polis olan, Sparta ve Atina temel alınarak bakılacaktır.

Hellenlerin tipik siyasal birimleri polistir ve hem farklı uygulamalar gözüktüğünden hem de sayıları epeyce fazla olmasından mütevellit sadece birbirlerine rakip olan ve iki zıt siyasal teşebbüsü oluşturan Sparta ve Atina’nın temel alınması daha sıhhatli olacaktır; binaenaleyh Atina ve Sparta merkezinde köleliğe bakılacaktır.

Kölelik Kavramı

En genel manada kölelik; kadın, erkek ayrımı olmaksızın hür olmayan, mal/mülk değeri gören, iktisadi bir araç olarak görülen, ehliyetsiz, diğer insanlarla eşit haklara sahip olmayan ve bir efendiye bağımlı olan insanı belirtmek için kullanılan toplumsal bir kavramdır.[1]

Kölelik bütün eskiçağ medeniyetlerinde mevcuttur. Bunun nedeni genel manada ekonomide yatar. Eskiçağ devletleri, egemenliklerini ilelebet muhafaza etmek için savaşan ve genişleyen organizasyonlardı. Bu uygarlıklar savaş tutsaklarını öldürmek yerine, iktisadiyatlarına katkı sağlamak için köleleştirirlerdi; binaenaleyh kölelik kurumu, eskiçağ iktisadiyatının getirdiği bir sonuçtu.[2]

Hasılıkelam kölelik; eskiçağ iktisadiyatında ücretsiz iş gücünü sağlayan, siyasal ve hukuksal haklardan yoksun, devletin ya da bireyin malı sayılan toplumsal bir kurumdur.

Hellenlerde Kölelik Kurumu

Hellenlerde kölelik kurumunu, yukarıda da bahsettiğimiz gibi, hem iyi bilinen hem Türkiye’de yeterli sayıda kaynak bulunabildiğinden mütevellit Atina ve Sparta üzerinden bakacağız. Evvela, Hellenlerdeki genel kölelik anlayışına bakalım; akabinde Hellen tarihinde köleliğin tarihsel sürecini işleyelim.

Hellenlerde de, diğer antik toplumlarda olduğu gibi, köleler en alt sosyal tabakaydılar, tüm haklardan yoksundular ve hukuk açısından mal değeri görürlerdi. Sahibi, köleye her istediği işkenceyi yapabilir ve gerektiğinde öldürebilirdi; ilaveten kölenin verdiği zararlardan da sahibi mesuldü. Her hür yurttaşın kölesi mevcuttu. Ağırlıklı olarak toprak ve ev işlerinde kullanılsalar da kâtiplik, hocalık, doktorluk gibi yüksek işlerde de kullanılırlardı; ilaveten imalâthanelerde de işçi ve usta olarak çalıştırılırlardı; mamafih kamu işlerinde çalıştıkları da olurdu; misal Atina, asayişi sağlamak için 1200 köleden mürekkep bir güvenlik kadrosu kurmuştur. Bununla birlikte hukukta kölelere bazı imtiyazlar da tanınmıştır; bu imtiyazlardan bazıları: Köle, sahibinin izni ile para biriktirebilir (Bu parayla özgürlüklerini satın alırlardı.), zulme karşı mahkemede haklarını arayabilir ve başkasına satılmayı isteyebilirdi. Hellenlerde köleler; efendisinin izniyle, vasiyetiyle, meclisin alacağı kararla, azatladığını kamusal alanlarda şahitlerin önünde söylemesiyle hürriyetlerini kazanabilirlerdi; fakat azat olan köle vatandaşlık haklarından mahrum olurdu.[3]

Peki, bir insan nasıl köle olurdu? Hellen toplumunda bir insanın köle olmasının sebepleri şunlardı:[4]

·         Küçük bir çiftçi, borcunu ödeyemediği takdirde, alacaklısının kölesi olurdu; bu uygulamayı Solon, Atina’da yasaklasa da diğer polislerde uygulanmaya devam etmiştir.

·         Yoksul bir aile, çocuğunu köle olarak satabilirdi; mamafih sahipsiz çocukta, bulunduğu kişi tarafından köleleştirilebilirdi.

·         Savaş sonunda kazanan taraf, kaybeden tarafı köleleştirebilirdi; misal II. Philippos, Olynth’la yaptığı savaşı kazanmasından sonra bütün ahaliyi köleleştirmiştir. İlaveten, korsanlarda el koydukları geminin tayfasını köle orak satarlardı; MÖ I. yüzyıl gezgin ve yazarlarından Strabon, Kilikyalı korsanların zenginliklerini köle satma yoluyla elde ettiklerini söyler.[5]

·         Köle bir ailede doğan insan, köle olarak kabul edilirdi; ayrıyeten Atina’da yurttaşlığı zorla alan bir kimse, mahkemece köle olarak cezalandırılırdı.

Hellenlerde Köleliğin Gelişimi

Hellenlerde köleliğin ilk ibareleri, MÖ XIII. ve MÖ XII. yüzyıl Miken yerleşimlerinde bulunan Linear B tabletlerinde rastlanır. Bu tabletlerde, sahiplerinin adlarıyla anılan “doero/doera” adlı köle gruplarından ve tanrıların köleleri olarak bahsedilen “Teoje doero/doera” adlı gruptan söz edilir. MÖ IX. yüzyılda, Homeros döneminde, erkek köleler için “dmos”, kadın köleler için “dmoe” olarak adlandırılırken; ilerleyen süreçte standart terim olan “doulos – douleia” kullanılır. Homeros’un şiirlerinden hareketle, erkek kölelerin çobanlıkta, kadın kölelerin ev işlerin çalıştıkları belirtilir; lakin bu dönem kölelik pek yaygın değildir, köylüler köle sınıfına girmeyen ücretli “thetes” adlı gündelik işçileri kullanırlardı. Homeros kölelerin nasıl elde edildiklerini de bizlere anlatır. Eserlerinde savaş esirlerinin, tüccar ve korsanların ele geçirdiği kişilerin köle yapıldığı aktarılır. Hesiodos’un (MÖ VII. yüzyıl) İşler ve Günler adlı eserinde, Boeotia’da köylülerin köle kullanımından bahseder; anlaşılacağı gibi MÖ VII. yüzyılda köle kullanımı yaygınlaşmıştır.[6]

MÖ VII. ve MÖ VI. yüzyıllara denk gelindiğinde, köleliğin arttığını görmekteyiz. Bu artışın en büyük nedenleri kolonizasyon hareketleri ve gelişen ekonomiydi. Büyük Kolonizasyon Dönemi sayesinde Hellen ticareti geniş alana yayıldı ve ticaret hacmi arttı; binaenaleyh Hellenli işçiler, gelişen sanayinin (Bilhassa sanayisi gelişen Ionia’da köle nüfusu artmıştır.)  iş gücünü karşılamaz hale gelince Trakya ve güney Rusya gibi coğrafyadan köleler getirilmeye başlandı.[7] Bu gelişimle aristokrat sınıf ile halk arasında uçurum arttı. Hellen köylüsü, işlerini sürdürmek gayesiyle tüccarlardan borç para almaya başladı; fakat ödeyemeyince köle oldular ve köle olarak satılmaya başladılar. Bu vesileyle kölelik Hellas’ta artmaya başladı; köle kullanan ilk kent MÖ VI. yüzyılda Khios (Sakız Adası) olmuştur.[8]

Bu dönemde Atina’da büyük bir siyasal ve ekonomik kriz hâsıl idi; aristokrat kesim fakir köylülerin sırtından zenginleşiyor, köylülerde bu durum karşısında köle duruma düşüyorlardı ve hatta diğer kolonilere satılıyorlardı. Bu durumu düzeltmek için Atinalılar, gayesi bu buhranı gidermek olan, aristokrat ve tüccar Solon’u MÖ 594’te arkhon olarak seçtiler. Solon, MÖ 570’te Areopagos Meclisi’nin desteğini de alarak reformlara başladı ve ilk işi sınıflar arasındaki dengesizliği ve sömürüyü kaldırmak oldu. Evvela, köylünün lehine düzenlemeler yapmaya öncelik verdi. Bir kısım borçları kaldırarak borcundan dolayı köle durumuna düşen köylü özgürlüğüne kavuşturdu; köle olarak dışarı satılan Atinalıları da devlet adına geri alarak özgürlüklerini sağlamıştır. Toprak köleliğini lağvetti.[9]

Solon’un bu düzenlemeleri neticesinde, köleler dış ülkelerden tedarik edilmeye başlandı. Bu tedarikler ya satın alınarak ya savaşta tutsak edilerek ya da korsanlar tarafından kaçırılanlardan sağlanırdı. Binaenaleyh MÖ V. yüzyıl Atina’sının 300.000 nüfusunun 100.000’nini Trakyalı, İllyrialı, Kafkasyalı, Anadolulu, Karyalı, Suriyeli, Mısırlı ve Arabistanlılardan mürekkep barbar-kölelerden oluşmaktaydı.[10] Solon, köle olanlara jimnastiği yasaklamıştır; zira bu hür yurttaşın hakkıydı.[11]

Sparta’da ise MÖ VIII. yüzyılda Peloponnesos’un güneyindeki Lakonia ve Messenia bölgelerinden getirilen ve devlet kölesi olarak tanımlanan Heliot’lar bulunmaktaydı. Devlet, her Spartalı yurttaşa kleros denilen bir toprak ve bu toprağı işlemesi için Heliot’lar verirdi; lakin toprak sahibi Heliot’u satamazdı. Heliot’lar, Sparta nüfusunun önemli bir kısmını oluştururlardı; sayıları 9.000 civarında olan Spartalı erkekler de onları denetim altında tutmak için sert tedbir, politika uygularlardı. Bu uygulama, Heliot’ların güneş battıktan sonra dışarı çıkmalarını yasaklardı; aksi takdirde öldürülürlerdi.[12] Plutarkhos’un Lykurgos’un Hayatı adlı eserinde, Krypteia adında bir törenden bahseder; Plutarkhos’un eserinde bu tören için şunlar yazmaktadır:

… Aristoteles’e göre bu töreyi Lykurgos kurmuştur ve doğruysa, Platon da Isparta yasaları ve Lykurgos üstüne bundan esinlenmiştir. Krypteia dedikleri şöyle bir şeydi. Delikanlıların başları zaman zaman en zeki tanınmış olanları, sadece birer hançer ve biraz yiyecekle kırlarda öteye beriye yolluyorlardı. Gündüzün bu delikanlılar dağılıp çalılar arasında saklanıyor, dinleniyorlardı. Geceleyinse yollara inip yakalayabildikleri hilotları öldürüyorlardı. Tarlalara da gidip en güçlülerini ve en iyilerini öldürdükleri çok oluyordu… Bana kalırsa Ispartalılar bu türlü hoyratlıklara sonraları, özellikle depremden sonra düşmüşlerdir… Çünkü Krypteia gibi korkunç bir törenin Lykurgos’tan geleceğine akıl erdiremem, o Lykurgos ki başka her yerde ruh büyüklüğü ve doğruluğuyla tanınmıştır ve tanrı bile ondan yana tanıklık etmektedir. [13]

Bu metinden de anlaşılacağı gibi Sparta, köle nüfusuna çok sert davranmaktaydı. Belki bu sert tedbirin nedeni, köle nüfusunun azımsanmayacak bir nüfusa sahip olmasıydı.

Büyük İskender döneminde de kölelik devam etti. İskender, MÖ 333 Issos Savaşı sonrasında Dareios’un annesini, karısını ve çocuklarını esir edip köleleştirdi; MÖ 331 Gaugamela Savaşı sonucunda da birçok esiri Hellas’a yolladı. Hellenistik dönemde Hellas, köle göçü almıştır, bir hanede birden fazla köle mevcuttur; ilaveten yasalarca düzenlenen köle kurumu da bu dönemde bozulmuştur, sistem gözetilmemektedir.[14]

Sonuç

Hellenlerde kölelik önemli bir toplumsal kurumdur. Hemen hemen ilk dönemlerinden beri görülen kölelik, yasalarca da düzenlenen ve çerçevesi belirlenen bir husus olmuştur; Atina’da Solon’un, Sparta’da Lykurgos’un yasalarınca kölelik müessesesi düzenlemelere tabi tutulmuştur. Ancak bu yasalar onların faydalandığı bir nitelik taşımasından ziyade, daha çok polis yurttaşlarının istifadesini sağlayan kurallar olmuştur; yani yurttaşları kölelerden ve kölelikten koruyan bir nitelik taşıdığı anlaşılmaktadır.

Hasılıkelam Hellenler, kölelerden hem sosyal hem iş hayatlarında yararlanmışlardır. Hukuksal ve sosyal hayatları bulunmayan kölelik kurumu, Hellenlerin rahat ve refah içerisinde yaşamalarına olanak sağlamaları için barbarların oluşturduğu büyük bir sosyal kurum olduğu anlaşılmaktadır.


 

Kaynakça

Bilgin, Nihat, Felsefeden Ekonomiye Antik Yunan Dünyası, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, 1. baskı, İstanbul, 2004

Bozkurt, Gülnihal, Eski Hukuk Sisteminde Kölelik, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, c. 38, S. 1, 1981

Çelik, Ekin Ulaş, Üreten, Hüseyin, Eski Batı’da (Hellas) Kölelik, Anasay Dergisi, S. 24, 2020

Erol, Ayşe F., Arkaik Dönem Atina’sında Kölelik Sistemi, Gazi Üniversitesi, Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, c. 27, S. 1, 2007

Gözlü, Ahmet, Yılmazcan, Deniz, Antik Yunanda Kölelik: Atina ve Sparta Örneği, Çankırı Karatekin Üniversitesi, Karatekin Edebiyat Fakültesi Dergisi, c. 5, S. 2, 2017

Mansel, Arif Müfid, Ege ve Yunan Tarihi, TTK Yayınları, 10. baskı, Ankara, 2014

Plutarkhos, Lykurgos’un Hayatı, çev. Sabahattin Eyüboğlu – Vedat Günyol, Türkiye Kültür Bankası Kültür Yayınları, 2. baskı, İstanbul, 2010

Tekin, Oğuz, Eski Yunan ve Roma Tarihi, İletişim Yayınları, 10. baskı, İstanbul, 2016



[1] Ahmet Gözlü, Deniz Yılmazcan, Antik Yunanda Kölelik: Atina ve Sparta Örneği, Çankırı Karatekin Üniversitesi, Karatekin Edebiyat Fakültesi Dergisi, c. 5, S. 2, 2017, s. 119

[2] Gülnihal Bozkurt, Eski Hukuk Sisteminde Kölelik, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, c. 38, S. 1, 1981, ss. 66-67

[3] Gülnihal Bozkurt, Eski Hukuk Sisteminde Kölelik, ss. 88-90

[4] Nihat Bilgin, Felsefeden Ekonomiye Antik Yunan Dünyası, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, 1. baskı, İstanbul, 2004, ss. 56-57

[5] Ayşe F. Erol, Arkaik Dönem Atina’sında Kölelik Sistemi, Gazi Üniversitesi, Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, c. 27, S. 1, 2007, s. 253

[6] Ayşe F. Erol, Arkaik Dönem Atina’sında Kölelik Sistemi, ss. 250-251

[7] Arif Müfid Mansel, Ege ve Yunan Tarihi, TTK Yayınları, 10. baskı, Ankara, 2014, ss. 183-184

[8] Nihat Bilgin, Felsefeden Ekonomiye Antik Yunan Dünyası, s. 51

[9] Arif Müfid Mansel, Ege ve Yunan Tarihi, s. 197; Oğuz Tekin, Eski Yunan ve Roma Tarihi, İletişim Yayınları, 10. baskı, İstanbul, 2016, s. 83

[10] Ayşe F. Erol, Arkaik Dönem Atina’sında Kölelik Sistemi, s. 253; Nihat Bilgin, Felsefeden Ekonomiye Antik Yunan Dünyası, s. 51; Oğuz Tekin, Eski Yunan ve Roma Tarihi, s. 65

[11] Gülnihal Bozkurt, Eski Hukuk Sisteminde Kölelik, s. 89

[12] Oğuz Tekin, Eski Yunan ve Roma Tarihi, s. 71; Ahmet Gözlü, Deniz Yılmazcan, Antik Yunanda Kölelik: Atina ve Sparta Örneği, s. 130

[13] Plutarkhos, Lykurgos’un Hayatı, çev. Sabahattin Eyüboğlu – Vedat Günyol, Türkiye Kültür Bankası Kültür Yayınları, 2. baskı, İstanbul, 2010, ss. 47-48

[14] Ekin Ulaş Çelik, Hüseyin Üreten, Eski Batı’da (Hellas) Kölelik, Anasay Dergisi, S. 24, 2020, ss. 14-15


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sayın takipçilerimiz hakaret etmeden yorumlarınızı yapabilirsiniz.

Post Top Ad

Your Ad Spot